Geçtiğimiz haftalarda; bu sütunlarda Bornova Belediyesi’ni borçlu değil, aksine bütçe fazlasıyla devreden sevgili Cengiz Bulut’tan söz etmiştim.
Belediyeleri yönetmek kolay değil. Bunu hepimiz biliyoruz.
Bir de şu var ki, borç yiğidin kamçısıdır.
Ama hiçbir belediyenin ve onun başındakinin, geleceğe ipotek koyma hakkı yoktur.
Neden mi?
Çünkü, senin yaptığın borcu, ileride bir başkası ödemek zorunda kalacak.
Bir örneğini yeni yaşadık.
Bir belediye, bir devlet bankasından iki yılı ödemesiz, 30 milyon lira kredi aldı.
Borç ödemeye 3 yıl sonra başlanacak ve tabii faiziyle.
Üç yıl sonra kim öle kim kala.
Dönem tamamlansa ve borç ödeme vadesi de bu döneme sıkıştırılsa amenna.
Ama seçimi senin kazanacağın ne malum.
Senin yerine aday olanı niye zor durumda bırakıyorsun.
Bunda şöyle bir durum da var.
Sen, yarın sana rakip çıkacaklara şu mesajı veriyorsun:
“Kazanırsan al sana borçlu bir belediye”
Sözün kısası, müfettişler, belediyeleri siyaseten denetlerken, böyle detayları görmezden geliyor. Ve belki de onlar da siyaseten olaya baktıklarında “Canımıza deysin”ci davranıyor.
…
Cengiz Bulut’un özel kimliği bundan dolayı önemlidir.
Onun gibi örneklerin az olduğu ortada.
Kıymetini bilsek bari.
***
Onur Şenli’yi anıyoruz

Hiç şiir kitabı basılmadı ama hepsi hafızalarımıza kazınmış durumda. Hele şu “Agora Meyhanesi” yok mu…
Onur’un şiirleri kadar aşkları da ünlüydü. Hele şu Basmane Garı’nın lojmanında yaşanan aşk yok mu.
Özel dostlarına anlatırdı o aşklarını. Zaten Onur’la konuşurken siz kelimeleri, cümleleri kullanırdınız, o ise şiir okur, mısralarla cevap verirdi.
Onun ağzından klasik cümleler asla çıkmazdı.
Basmane sevdalısı Orhan Beşikçi de onun yakın dostlarından biri.
Orhan Beşikçi, sadece Basmane sevdasıyla donanmış biri değil, tam bir vefa adamı.
İşte ne yaptıysa yaptı; Basmane Garı yöneticilerini ikna etti. 23 Kasım’da burada düzenlenecek bir törenle onu anacağız. Yani Onur’u. Onur Şenli’yi sevenler, anılarını anlatacaklar, şiirlerini okuyacaklar ve belki o lojmanda yaşanan büyük aşk da gündeme gelecek.
Güzel bir gün olacağa benzer.
Kaçırmayın, gelin.
***
Bu görüntüler o kadar çok ki…

Yani geleni gideni çok olan bir cadde.
Ve bu cadde üzerinde belki on tane dönerci var ve bunlar, yarısı tretuvarda olmak üzere döner kesip müşteriye sunuyorlar.
Toz, egzos dumanı hak getire.
Pislik, mikrop iç iç içe girmiş.
Ama bunlara dokunan yok.
Sadece Buca’da mı?
İzmir’in Fevzipaşa Bulvarı, böyle dönercilerle dolu.
Keza Kemeraltı.
Oysa hıfzıssıhha kuralları, bu döner tezgahlarının camekan içine alınmasını şart koşuyor.
Dinleyen yok.
Denetleyen hele hiç yok.
Belediyelerin sağlık müdürlükleri var, zabıtaları var.
Nasıl izin verirler, nasıl göz yumarlar?
…
Bir de türlü türlü hastalıklar çoğalıyor, kanser yayılıyor diyoruz.
Kafa yormaya ne gerek.
Alın size sebep.
***
İTO yeni binasında
İzmir Ticaret Odası, Alsancak’taki muhteşem binasına taşınıyor.
Akıllı bina teknolojisiyle inşa edilen yeni merkezin İzmirli işadamlarına çok yakışacağından kimsenin şüphesi yok.
Üstelik bu binanın yapılmasında Başkan Ekrem Demirtaş’ın çabaları inkar edilemez.
Yeni Ticaret Odası binasının yapıldığı yer, İzmir yangınından önce Sporting Club binasıydı ve İzmir’in en prestijli yapılarından biriydi. Yangının uç noktalarından biri bu bina oldu. Hemen batısındaki Cafe de Paris kısmen yanarken, Sporting Club kül oldu.
Sporting Club, Fransız Guiffray Ailesi’nin denetiminde bir yerdi. İzmir Limanı’nı işleten, atlı tramvayları çalıştıran ve İzmir’e ilk elektriği getiren bir aileydi Guiffray’lar.
Sonra buraya başka bir bina kuruldu. Üst katta Amerikan Klübü vardı. Zemin katta da Mazhar Zorlu’nun çalıştırdığı Bergama Restoran.
Hani şu Münir Nurettin Selçuk’dan Safiye Ayla’ya, Müzeyyen Senar’dan Nigar Uluerer’e nice sanatçıların sahne aldığı Bergama Restoran.
İşte bu akıllı bina, bu alana kurulu. Ve İzmir ticaret Odası, kendine yakışan bir mekanda faaliyetini sürdürecek.
Eski binaya gelince, o da Meclis kararı ile İzmir Ekonomi Üniversitesi’ne sembolik bir fiyatla satıldı. Muhtemelen üniversite öğrencileri için düzenlenen kurslara ev sahipliği yapacak.
***
Ve Kazete kapandı

Bir yerel yayına, öncelikle yerel sermaye sahip çıkmazsa ve onu desteklemek için bir şeyler yapmazsa sonucu budur.
Demokrat, laik, cumhuriyetçi, Atatürkçü bir gazeteydi Kazete.
Hiç ödünsüz yayınlandı 30 yıla yakın süre.
Her nefes alışında kadın hakları savunuculuğu, kadının çağdaş yaşamı hakedişi mücadelesi vardı.
Kısmet bu kadarmış. Kazete, mücadelesini internet gazeteciliği teknolojisiyle sürdürecek.
Türk kadını sahipsiz bırakılmayacak.