Geçen haftaki köşemde; İzmir'in dev kuruluşlarından Kula Mansucat'ın nasıl tarihe karıştığını ve onların sahibi Çolaklar efsanesinin nasıl bittiğini anlatmaya çalışmıştım.
Bildiğim, öğrendiğim kadarıyla. Tabii biraz da tanıklığımla... Geçenlerde değerli gazeteci kardeşim Serap Zeybek ile konuşuyoruz.
Serap Zeybek,yaklaşık 17 yıl Dünya Gazetesi'nde İzmir temsilciliği yaptı. Ve İzmir'in ilk kadın gazete temsilcisi oldu. Mesleğe başladığı 1981'den günümüze İzmir ekonomisini en iyi gözleyen kişilerden biri. O hatırlattı: İzmir'de kimler batmamış ki...
BMC, EGS...
Kimler zor duruma düşmemiş ki... Betontaş, Tariş, Egebank(Özakatlar), Kartal Makarnası.
Ve daha niceleri. Serap sayıyor, dinlerken insanın adeta başı dönüyor.
Çünkü o kadar çoklar ki...
Serap Zeybek'in; İzmir'deki bu kötü kaderin yaşanmasındaki temel sebebe ilişkin görüşü şu ki; ikinci kuşaklar, birinci kuşaklar kadar başarılı olamamış. İkincisi, batış süreci Özal'ın iktidarına rastlıyor ve İzmir'i hiç sevmeyen Özal'ın burada parmağı var. Oysa hepsi yaşayabilirdi.
Deri sanayii kalmadı, tekstil kalmadı, ama inşaat sektörü inadına hareketli. Kalıcı istihdam yerine geçici amla yoğun istihpdam ağırlıklı bir ekonomik düzen yaşar oldu İzmir.
Ege Pen nerede? O eski şaşaasını kim özlemiyor ki. Sevil nerede?

***

Serap Zeybek, İzmir'de işadamları arasındaki dayanışmayı da yeterli göremediğinin altını çiziyor ve İstanbul'daki örnek dayanışmayı da övmeden edemiyor.
Gelinen noktada İzmir, mevcutla idare eder durumda. Yeni yatırımlar yok, istihdamı artıracak bir gelişme yaşanmıyor.
Yani durum pek iç açıcı değil.
Tekel'i, Opel'i de saymak vardı ama...

***

Millet isyanda görüntüsü


Tarih 17 Şubat Cumartesi. Saat 19.00 civarı. Yer İZBAN Alsancak İstasyonu.Bir vatandaş, kendini raylara atmış bağırıyor: "Haksızlık bu."
Görevliler, kendisini ikna etmek için ter döküyor. Birazdan tren gelecek.Tehlike söz konusu. Ama adam bağırıyor da bağırıyor. Gündem konusu belli: İZBAN'daki bilet tarifesi. Tepkiler buna.
İnsanlar, haklı olarak bu protestoyu da ona bağladılar. Ama aslında hiç de öyle görünmüyor.
Şu sıralar provakasyona da açık bir süreç yaşıyor İZBAN. Bu örnek provakasyon olmasa da böyle bir tesadüf yaşandığı için algıları güçlendirecek bir görüntü sergilendi. Neyse ki kimsenin burnu kanamadı, adam zor da olsa raylardan çıkarıldı.

***

Teşbihte hata olmaz


İyi Parti kurucu üyeleri, geçtiğimiz hafta İzmir Gazeteciler Cemiyeti'ni ziyaret etti. Ziyaret, Genel Başkan Meral Akşener'in, İzmir İl binasının açılışı programı öncesi bir sunum niteliğindeydi.
İyi Parti'nin "iyi" gittiğine ilişkin kanaatin giderek yaygınlaşması, hiç şüphesiz demokrasi adına sevindirici bir gelişme. Yeni bir parti kurmanının sıkıntılarını sıkça yaşadığımız ülkemizde böyle bir örneği yaşıyor olmak bize umut verdi.
Ziyarette, pek çok konu arasında "İyi Parti"nin kimliği de tahlil edildi. Bence İyi Parti, Demokrat Parti adını sıkça telaffuz etse de Adalet Partisi felsefesine tıpatıp uygun bir politika izliyor.
MHP içinden çıkmış bir genel başkanı olsa da hiç MHP'li değil. Demokrat Parti gibi sırtını -o zamanın şartlarına göre olsa da- cemaatlere dayamış değil.
Demokratik Sol Parti hiç değil. Hatta Doğru Yol Partisi bile değil.
Bence kendine özgü, kendini zamana uydurmuş özgün bir parti:
Demokrat, laik, Atatürkçü, cumhuriyetçi, muhafazakarlığı teğet geçmemiş, Türk ulusuna hitap eden bir parti. Süreç hem uzun, hem kısa. Bu süreçte kadrolar, bu yapıyı korur mu, zedeler mi, bilinmez. Ama bugünkü görünümüyle İyi Parti, Adalet Partisi'ne çok benziyor.

***
Adana kebabı


İzmir'de yaklaşık 80 bin Adanalı yaşıyor. Onları bir araya getiren örgüt de İzmir Adanalılar Güçbirliği Derneği. Başında Arif Kayaksu var. Dernek, 30 Mart'ta Karşıyaka Bostanlı Pazaryeri'nde beş gün sürecek "Adana Tanıtma Günleri" adı altında bir etkinlik başlatacak. Adana, valisinden belediye başkanlarına, sanatçılarından sporcusuna adeta oraya taşınacak. 10 metre uzunluğunda bir kebap hazırlanıp sunulacak. Arif Kayaksu ile konuşuyoruz.
Kendisi Adana doğumlu. Hukukçu değil ama hukuk bürolarında çalışmış. Bu görevini halen sürdürüyor. Diyor ki, "Adana kebabı gibisi yok. Urfa kebabı bizim kebabın yanında hiç kalır."
Kendisi de "Yapsam parmaklarınızı yersiniz" diyecek kadar usta bir kebapçı.
Kayaksu'ya göre Adana kebabının kalitesi, Doğu Anadolu'dan getirtilen iri kuyruklu koyun etinden yapılmış olmasından kaynaklanıyor. Yine Arif Kayaksu, "İzmir'de tavsiye edeceğim hiç bir Adana kebapçısı yok" diyecek kadar da iddialı konuşuyor. İzmirli Adanalılar, iyi bir dayanışma içinde. Kültürlerini yaşatmayı önemsiyorlar ve tabii "Adana Tanıtma Günleri" bu kültürün yaşatılması adına önemli bir fırsat. Kayaksu'dan bir ipucu daha:
"Kebapta patlıcan kullanılıyorsa, biliniz ki o, Urfa kebabıdır. Bizde domates kullanılır."