Bazı meslekler vardır, kişinin yürüyüşü mesleğinin ne olduğuna ipucu oluşturabilir. Hemen ilk aklıma gelen futbolcular elbet; bacakları ayrıktır, sağa sola yatarak yürürler. Bir de konumuzu oluşturan denizciler. Dalgalı denizlerde olası mı güvertede öyle dimdik yürümek; geminin sallanma durumuna göre dengeyi koruma adına ya sağa yatacaksın yürürken ya sola

Henüz tanışmıyorken; Mordoğan’da, kıyı boyunda yürüdüğüm sıra uzaktan gördüğüm Fatih Kaptan’ın denizci olduğunu işte bu nedenle şıpınişi pat diye anlamıştım. Salt yürümesinden mi? Şapkası da denizcilere özgüydü. Biraz yaklaşınca göğsünde asılı kolyesini seçmiştim, gemi çıpasıydı. Ya gözleri? Onlar da yıllarını üstünde geçirdiği denizin rengindeydi, masmavi.

Kaptan Fatih Türküstün (5)

Merhabalaştık, dünya denizlerinde dört dönmüş Kaptanımızla böylelikle tanıştık. Adı Fatih Türküstün’dü. Uzakyol kaptanıydı. Fatih Kaptan’ın eli aynı zamanda kalem tutuyor. Öyle tutuyor ki yenilerde denizcilikle ilgili dumanı henüz tüten iki kitabıyla çıkageldi. Kitaplarının adları şöyle: “Piri Reis İzinde Sahil Tanıma” ve “Piri Reis’in Denizcilik İlmi”.

Kaptanımızın kaleme alıp Dönence Yayıncılık’dan yayımladığı her iki kitabının tanıtımına geçmeden önce Fatih Türküstün kimdir, aktarmak gerekiyor. Evet, Kaptan Fatih Türküstün kimdir? Öncelikle hemşehrimdir, yani Karşıyakalı, Alaybey’den, Tersane Mahallemizden. İkincisi, komşumuz Yunanistan ile aramızda bir dönem gerginliğe neden olan (Üst düzeyde gerginliğimizin olmadığı gün mü var?) karasuları sorununda gündeme gelen Piri Reis’in ilk kaptanıdır. Türkiye’nin ilk deniz araştırma gemisi Piri Reis’i, Almanya’daki tersanesinden teslim alarak ülkemiz karasularına getirmiş, 1978-1983 yılları arasında kaptanlığını yapmıştır. Karşıyakalı, Alaybey Tersane Mahallesi’nden Fatih Türküstün kaptana soruyorum:

Kaptan Fatih Türküstün (1)

Kaptan, özgeçmişini özetler misin?

- Karşıyaka, 3 Ağustos 1943 doğumluyum. Karşıyaka Koleji’nden 1964 yılında mezun olduktan hemen sonra denizcilik mesleğine atıldım. Gemi adamı yönetmeliği gereğine uygun olarak mesleki sınav ve terfilerle yükselerek kaptan yeterliliğini aldım. 1964-1996 yılları arası Türk ve yabancı bayraklı gemilerde güverte vardiya zabiti ve kaptan olarak çalıştım. Meslekten yetişmiş ticaret gemisi kaptanıyım. İlk deniz araştırma gemimiz olan Piri Reis’in kaptanlığı da dahil, Kaptan-ı Derya Piri Reis ile başlayan bilimsel dostluğum tam otuz altı yıldır sürüyor.

- Ne tür gemilerin kaptanlığını yaptın?

- Bizim Kordon’a kereste ve benzeri yükleri taşıyan takalar da dahil, yük gemilerinin her türlüsünde, yatlarda kaptanlık yaptım. Türklerden çok yabancı bandıralı gemi ve yatlarda çalıştım.

- Piri Reis Gemisi’ndeki kaptanlığın?

- Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü’ne bağlı Piri Reis’i, 1978 Eylülünde Almanya’daki tersaneden teslim aldım, ülkemize getirdim, 1983’e değin kaptanı olarak görev yaptım.

- Piri Reis, senin kaptanlığında, Almanya’nın Emden Limanı’ndan gece yarısı demir alarak, 16 Kasım 1978 günü, 4 bin mil süren yolculuk sonunda İzmir’e ulaşmıştı. Gemi, petrol ve diğer yer altı zenginliklerini araştıracak her türlü donanıma sahip olarak inşa edilmişti. Bizlerin o günlerden anımsadığımız; yolculuk boyunca şiddetli fırtınalarla boğuşmak zorunda kalışınız.

- Evet, Kuzey Denizi’nde, karada dahi yürümeyi olanaksız kılan 9 bofor (rüzgâr şiddeti) şiddetinde fırtına çıkmıştı. Ama ekip olarak, fırtınanın, geminin denenmesi açısından fırsat olduğu biçiminde bir değerlendirmemiz oldu. Aynı şekilde Manş Denizi’ne girdiğimizde, bu kez Atlantik’in batısından gelen dev dalgalar, 36 metrelik Koca Piri Reis’in biz mürettebatını hayli heyecanlandırmıştı. Normandiya açıklarını da işte böyle bir havada geçtik ve Lizbon’a ulaştık. Portekiz Büyükelçimiz Sayın Nejat Balkan’ın, biz gemi personelini Cumhuriyet Bayramı resepsiyonunda ağırlaması büyük moral kaynağımız oldu.

sahil tanıma kapak

PİRİ REİS İZİNDE SAHİL TANIMA KİTABI

Peki şimdi gelelim “Piri Reis İzinde SAHİL TANIMA” adlı kitabına.

Yıllar önceydi, artık sıkı dost olduğumuz Fatih Kaptan’ın Mordoğan’daki evinin verandasında karşılıklı çay içiyoruz. “Dur, “diyor söz sözü kovalarken, “Piri Reis’in, Akdeniz’de izini on iki yıl boyunca sürerken neler yaptığımı sana göstereyim.”

Şaşırıyor, bir sürprizi olduğunu düşünüyorum. Birazdan verandadaki masanın üzerine, 1973 yılında Tercüman Gazetesi’nin 1001 Eser dizisinden iki cilt olarak çıkmış Piri Reis’in, “Kitâb-ı Bahriye” (Derleyen Yavuz Senemoğlu) adlı kitabını koyuyor. Kitap; okunmaktan, satırların altının çizilmesinden, sayfalara alınan notlardan öylesine yıpranmış ki iki cildin dağınıklığının önüne geçmek adına kırnapla bağlanmış. Kitab-ı Bahriye’nin iki cildinin yanına bu kez koydukları ise sayfaları eskiz ve bilgi notu dolu onlarca defter.

- Değerli kaptanım, bu defterler, defterlerdeki çizimler ne böyle?

Pek kimse bilmez, şimdi sana açıklayacağım. Ben aslında yüksek öğrenimimi mimarlık fakültesinde görürken dördüncü sınıftan terkim. Dolayısıyla çizimim, desenim iyidir.

- Yani kaptanım, bu sayfalarda gördüğüm kıyı desenlerini sen mi çizdin?

Evet, ben çizdim.

- Şu öyküyü anlatsana kaptanım!

Baştan anlatayım o zaman: Şahıslara ait yabancı yatlarda ve yük gemilerinde çalışırken bir hedefimi de gerçekleştirme olanağını buldum. O da şudur: Tercüman 1001 Eser dizisinde yayınlanan Piri Reis’in Kitâb-ı Bahriye adlı kitabını okumuştum. Reis’in, iki ciltlik bu kitabında anlattığı tüm Akdeniz’i, onun anlatımına dayalı olarak görüp incelemeyi aklıma koymuştum.

Bir tarihte Avrupa’dan, yatı olan bir işadamı beni buldu, “yatım sana emanet. Akdeniz’de dolaşacaksın. Nerede, ne zaman beni karşılayacağını sana bildirdiğimde söyleyeceğim limandan tekneye bineceğim.” dedi. Avrupalı ile anlaştık. Sürekli Akdeniz’de dolaşıyorum. Elimin altında da işte bu gördüğün, çok okunmaktan sayfaları dağılmış Piri Reis’e ait Kitâb-ı Bahriye cildinin iki kitabı var.

Sevgili Dostum, bu düşümü gerçekleştirmem tam 12 yıl sürdü ve Akdeniz’in tümü içinde yaklaşık 14 bin 700 deniz mili yol yaptım. Her kıyıyı, her burunu, her koyu şekil olarak resimledim, notlar aldım. Piri Reis’in notlarını da bu resimlerimin yanlarına yine not olarak yazdım. Eskizlerimi hep kurşun kalemle çiziyordum o ara tükenmez kalem çıktı, tükenmez kalemi kullandım.

- Anadolu’nun Akdeniz kıyısını da bu çalışmana dahil ettin?

Evet, tüm ayrıntılarıyla.

- Sevgili kaptanım; ne değişik bir yaşam bu! Demek, Kitâb-ı Bahriye’nin ciltlerini Akdeniz’i dolaşırken böyle parçaladın, desene…

Evet, tam da dediğin gibi. Bir değil, iki değil tam 12 yıl dümeninde olduğum yatla tüm Akdeniz’i karış karış dolaştım. Dolaşırken de patron o sıralar yatta değilse hemen Piri Reis’in, 1521 tarihinde meydana getirdiği Kitâb-ı Bahriye’sini rehber olarak açıyor, gideceğim yeri kararlaştırıyordum. Piri Reis, Kitâb-ı Bahriye’sinde hangi kıyıyı, hangi adayı, koyu, körfezi, dağı anlatmış rotamı belirliyor, gidip bu yerleri buluyordum. Beş yüz yıl öncesinde yazılmış bir kitabın rehberliğinden hareketle bu yerleri bulup karşında görüvermenin heyecanını anlatmaya sözcükler yetmez. Bu heyecan dalgası içinde, çizim becerimi de değerlendirerek yanımdan hiç eksik etmediğim bu defterlere tek tek çizdim. Yani, özetlemek gerekirse, Piri Reis’in izinden, beş yüz yıl sonra gittim ve kitabında anlattığı kıyıları, adaları, geçitleri, boğazları, körfezleri, fırtına halinde sığınılması gerektiğini belirttiği.yerleri çizerek ben de bir yerde kayda aldım. Sadece çizmekle yetinmedim; rüzgârını, enlem ve boylamını, saptadığım özelliklerini bu resimlerin yanına not olarak düştüm.

Kaptan Fatih Türküstün (3)

AYNI HEYECANLA DOLAŞIRIM

- Sonra da bu defterler, evinde sandığın dibinde kaldı…

Evet, sandığın dibinde kaldı.

- Yahu, bunlar kitap olur; çünkü 12 yıllık serüvenin ürünü tüm desenlerin aynı zamanda hazine değerinde bir belge.

Dur bakalım!

Dur bakalım, diyen Fatih Kaptan, bana kollarını uzatıyor: “Bak bugün bile heyecan duyuyorum. Görüyor musun tüylerim diken diken oluyor!”

Kaptanımızın tüyleri diken diken oladursun defterlerden birini elime alıp sayfalarını rastgele açıyor, göz atıyorum. Örneğin, Policastro-Solerno arasındaki Pta Licosa ile ilgili olarak, bir deniz fenerini işaretlemiş, not olarak şöyle yazmış: ‘… kayalık bir sığlık uzanır. Bu sığ boyunca balıkçı teknelerine ve olta şamandıralarına dikkat edilmelidir. Bu fenerin SE yönünde ve hemen arkasında 17 metrelik bir demir yeri olup (marina), Castellabate Balıkçı Limanı vardır. Güzel yeşillik bir limandır.’ Fatih Kaptan, çizimlerinin kıyısına, Piri Reis daha önce burasıyla ilgili ne bilgi vermiş, kendi notlarına koşut olarak, onu da yazmış.

O görüşmemizde, “dur bakalım!” diyen Fatih Kaptan, bu görüşmeyi yaptığımız 2014 yılının nisan ayından tam 9 yıl sonra önerdiğim kitabıyla karşıma çıkıverince ben de onun kadar sevindim ve heyecanlandım.

Kitabı elime alınca ilk sözüm soru biçiminde oldu:

- Yine Piri Reis’in Kitâb-ı Bahriyesi’nden hareketle 12 yıl boyunca dolaştığın Akdeniz’i yeniden, aynı heyecanla dolaşır mısın?

Yanıtı tek sözcüğe Piri Reis’in ünlü vurgusuyla sığdırdı Fatih Kaptan:

- Dolaşırım vesselam!

piri reisin denizcilik ilmi kapak

PİRİ REİS’İN DENİZCİLİK İLMİ

1996 yılında özel sektörden emekli olmasına karşın deniz ve denizcilikle ilişkisini hiç kesmeyen Kaptan Fatih Türküstün’ü, 2001 yılında, İzmir Piri Reis Denizcilik Derneği’nde kurucu üye olarak görüyoruz. Üyeliğin dışında dernek çatısı altında, denizci eğitmenliği yapan Kaptan; ayrıca sempozyum ve konferanslara bildiriler de sunar yıllar boyu. Bugüne geldiğimizde ise onu yazar olarak görürüz. İlk kitabı ‘PİRİ REİS Anadolu Kıyılarının İlk Harita Şekilleri’ (Dönence yay. 2016) nin ardından az önce tanıttığım ‘PİRİ REİS İzinde Sahil Tanıma’nın dışında, yine Dönence Yayıncılık’tan ‘Piri Reis’in Denizcilik İlmi’ adlı üçüncü kitabını yayımlar.

Kaptan Fatih Türküstün, bu kitabıyla ilgili olarak da şu bilgiyi veriyor:

“1973–1996 yılları arasında geçen dönemdeki yaz mevsimlerinde Kitâb-ı Bahriye ile ilk sayfasından başlayarak tetkik amacıyla bildiğin gibi bütün Akdeniz’i dolaştım. Piri Reis’in, Bahriye’de belirttiği usulünün ne olduğunu öğrendim. Onun gözü ve o yılların anlayışıyla denize baktığımda her şeyin daha farklı göründüğünü anladım.

Mesleğimin denizci olması nedeniyle meslek hayatımın, tecrübelerimin bu tetkikler sırasındaki bana sağladığı faydayla, tarihe geçmiş bu olağanüstü Türk denizcilerinin mesleki bilgisi, gemicilik becerisi, azim ve sabırla kazandıkları sınırsız tecrübelerinin yanında ne kadar korku bilmez, ne kadar cesur, inatçı ve acımasız insanlar olduklarını hayretler içinde izledim.

Bahriye’de anlatılan yerleri o yirmi üç yıl içinde yaklaşık 12.220 İngiliz deniz mili yol yaparak gördüm. Piri Reis’i hayalimde canlandırarak tekrar tekrar gezdim. Piri’nin anlattığı yerlere birkaç defa günün değişik zamanlarında gittim. Örneğin, yapacakları bir deniz baskınında avcı olarak girilecek limanlarda av olarak paçayı ele vermeden baskınlardan nasıl başarıyla çıktıklarını adeta gördüm. Bazen de başarısızlıklarının nedenini anlamak için sabah tan vaktine yakın, doğu ufkunda beliren yalancı hafif aydınlığın olduğu zamanda yaptıkları manevraların rotalarını düşleyerek izledim.

 Bazen aynı limana geceyi geçirmek maksadıyla, akşam karanlığı basarken girip demirledim. Bu, defalarca yaptığım tetkikler sırasında Bahriye’de verilen Katalan mili mesafe ölçülerini bugünkü deniz mili ile karşılaştırdım. Piri Reis’in bu mesafeleri ölçerken ve hesaplarken kullandığı mantığını öğrendim.

 Bahriye’deki konularda anlatılan burunların, dağların, ilginç görüntülü sığ döküntülerin, kayalıkların, adaların resimlerini kara kalemle çizdim. Böylece elde ettiğim bilgilere eklediğim tecrübelerle bazı eski bilgileri de ilave ederek Piri Reis’in deyişlerini açıklamaya çalıştım. Ortaya bu kitap çıktı.

  Kitapta anlatılanların bir bölümünün mesleki tecrübelerim olduğu göz önünde tutulmalıdır. Kemal Reis ve Piri Reis ile filolarındaki gazilerin hiç bilmedikleri Mağrib Akdeniz’i kıyılarındaki sularda mesleklerini gerçekleştirmek için icraatta bulundukları zaman, bin bir tehlike ve ölümün kol gezdiği bu coğrafyalarda yıllarca onurlu yaşamın, ün salmanın, şan kazanmanın pek öyle kolay bir iş olmadığı anlaşılacaktır. Kitapta konuları şu başlıklar altında topladım: Akdeniz Kıyı Şekilleri Üzerindeki Dağ ve Burunların Denizcilik İçin Önemi, Meşhur Burunlar ve Önemli Dağlar, Rüzgârlar, Fırtınalar ve Emareleri, Bahriyye’nin Konularında Geçen İsimler, Denizcilerin Bilgi Edinme Mecburiyeti, Muhtemel Kötü Havanın Habercisi Yalnız Bulutlar mı?, Bahriyye’deki Yıldızlar İlmi (ilm-i heyet)”

Kitâb-ı Bahriye (Kitâb-Bahriyye)

Kaptan Fatih Türküstün şöyle anlatıyor: “Kitâb-ı Bahriye (ya da Bahriyye), eski korsan sonradan Osmanlı’nın ünlü donanmacısı Piri Reis (Osmanlı Kaptan-ı Deryası)’in, ilkin denizciler için 1521 yılında kaleme aldığı çalışmasıdır. Piri Reis, bunu izleyen 1526 yılında, Kitâb-ı Bahriye’yi bu kez süslü biçimde Kanuni Sultan Süleyman’a sunmak üzere yeniden hazırlamıştır.

Eski korsan, sonra Osmanlı donanmasının ünlü kaptanı Piri Reis, 25 yılı aşkın süre  Bahr-ı Mağrib veya Bahr-i Sefid’in (Akdeniz’in) sularını sınırlayan kuzey Afrika, Güney Avrupa, Roma (İtalya) Yarımadasının doğu sahilleriyle Adriyatik, o yıllardaki adıyla Venedik Körfezi, denizinin her iki yakasının sahillerinde dolaşmış bir denizcidir. Osmanlı Sultanı II. Beyazıt tarafından 1499’da payitahta davet edilerek amcası Kemal Reis ile birlikte Osmanlı Devletinin hizmetine giren Piri Reis, bu hizmetleri sırasında, Osmanlı suları sayılan Anadolu ve Afrika’nın Kuzeydoğu sahili Mısır’da ve iki kara kütlesi arasındaki Bahr-i Sefid’de (Akdeniz’de), yelken açtığı sahillerde edindiği tecrübelerini kayda geçirmişti.

 Piri Reis, Osmanlı Donanması emrine girdikten sonra kendilerine verilmiş gizli emirlerle yerine getirdikleri görevleri sırasında edindikleri bilgileri ve bunları destekleyen harita görünümlü sahillerin eşkâlini çizerek Bahriyye adını verdiği kitabını hazırlamıştır.   

 Günümüzde Akdeniz denilen bu iç deniz, kendi arasında yaklaşık on yedi ayrı denizin sahilleriyle oluşmuştur. Kemal Reis ve Piri Reis filosunun icraat-ı sanat ettikleri coğrafyaların sahillerini, hava ve deniz koşullarına bağlı olarak, çok uzaktan veya göz erimi mesafeden tanıyabilmek için, yaklaşma rotalarının yönlerine göre gördükleri sahil tanıma emareleri olan dağlar ve tepeler gibi alâmetleri Bahriye’nin konusu oluşturmuştur.

Bahriyye’nin tetkiki için Adalar (Ege) Denizi ve Bahr-i Sefid’de (Akdeniz) yaklaşık yirmi üç yıla ulaşan yıllar boyunca araştırma ve incelemeler yaptım. Bu süreçte bulunduğum coğrafyaların önemli olan sahillerinin denizden uzak veya yakın mesafelerden gördüğüm topografik yapılarını, denizin ve hava koşulları altında (dalgalı ve rüzgârlı deniz, fazla hava sıcaklığı ile yüksek nemin sisi, pusu ve Afrika kıyılarındaki çöl tozlarından kaynaklanan değişik düşük görüş mesafeleri, ve ışık yansımaları, ışık kırılmaları ile serap zamanlarında) bulunduğum gemi veya özel yelkenli- makineli teknelerde yalpa yaparak iki yanına sallanmalarda sahil tanıma manzara resimlerini elimden geldiği kadar kara kalemle çizmeğe çalıştım. Piri Reis’in müthiş görüş ve tecrübeleriyle yazdığı bu muhteşem eseri Bahriyye için, coğrafya bilim dünyasında böyle bir çalışmanın yapılmadığı ve benim yaptığım uzun yıllara dayanan bu çalışmamın da bir ilk olduğunu kesin olarak biliyordum. Böylece Piri Reis’in görmüş olduğu yerleri meraklı araştırmacılara aktarmak hevesiyle yıllarca sabırla çizdiğim bu sahil tanıma resimlerini bir araya topladım ve bu kitap ortaya çıktı.”

DENİZLERİN “KİBAR KORSAN”I KAPTAN

Kaptan Fatih Türküstün (4)

       Kaptan Fatih Türküstün’ü yakından tanıyanlar, onun, “Kibar Korsan” lakabıyla tanındığını bilirler.

       Bu, “Kibar Korsan” lakabının nereden geldiğini Fatih Türküstün şöyle özetliyor:

       “Emekli olduğumda, İzmir’deki ünlü Kızlarağası Hanı’nda denizciler ile ilgili hatıra ve süs eşyaları satan bir işyeri açmıştım. Elbette, bu lakaba sahip olmak pek o kadar kolay olmadı.  Gemicilik kurallarına karşı göstermiş olduğum anlayış ve saygı nedeniyle denizci milletinin takdirine mazhar olmamdan dolayı bir grup meslektaşımın layık gördükleri bir lakap, bir ad olarak takıldı Kibar Korsan bana. Benim istemim dışında bir addı ve zamanla ben de kabullendim.

        Bu arada söylemem gerekir ki mesleğimin belirli dönemlerinde pek de akıllıca sayılmayacak ancak eski korsanların seferlerindeki mesleki kurnazlıklarına benzer deniz seferlerim ve manevralarımın olmasından dolayı kinaye olarak bu isim takılmıştı. Bunlara bir örnek sorulacak olursa; gelişli gidişli Süveyş Kanalı’nı, bir tarihte, acelem olduğu için geliş yönünü ihlal ederek geçmemi gösterebilirim.”