Şairin, öykücünün, romancının ürünlerinde Eylül’ün yeri ayrıcalıklıdır.

Eylül ayı benim de yaşamımda özel durumlarıyla yer alır.

Çocukluk yaşamımda Antep, doğduğum kasaba Oğuzeli önemlidir. Ağustos sonlarına doğru başlayıp Eylül’le demlenen şıra kaynatma, pestil, sucuk, dilme, muska hazırlama, al benli fıstıklarla buluşma zamanlarını, çocuk yurdumu nasıl unuturum?

***

1966 Eylül’ünde Ankara’yla ilk buluştuğumda 20 yaşındaydım. Memuriyete de o yılın Eylül’ünde başlamıştım. Kasabalı, taşralı yaşamdan başkentli yaşama… Çekingen, küşümlü, utangaç Oğuz’dan, özgüvenli bir kişiliğin oluşumuna…

Yeni dostlar edinme çabaları, Çele ve Meltem dergilerinde yöneticilik, edebiyat alanında yer edinme kıpırtıları, ilk aşk heyecanları… Yeni bir dünyaydı Ankara benim için.

***

Takvim yaprakları 1977 Eylül’ünün avlusuna düşerken, ikinci büyük yaşam alanım olan İzmir’le kesişti yolum.

Bugüne dek süren büyük utku, büyük tutkudur İzmir.

Haberciliğim, gazeteciliğim, koşturmalarım… Şiirlerim, yazılarım, kitaplarım, yazın dergileriyle yoğun buluşmalarım… Evliliğim, çocuklarım, dostlarım… 43 yılın özeti mi? Daha çoğu elbette.

Bugün de anlamlı, değerli bir gün; 9 Eylül. İzmir’in 98. Kurtuluş günü. Kutlu olsun.

Sevinçle, umutla, şenlikle, ağız tadıyla geçen bunca yılın, yaşın içinde elbette hüzünler, sıkıntılar, kaygılar, gerilimler, acılar, ölümler de vardır. Bir gün şiirlerime, yazılarıma da sinen İzmir Seçkisi hazırlamak isterim.

***

Erbil Tuşalp De Eylül’de!

"Eylül İmparatorluğu" kitabının ön yazısında kızına yönelik olarak şunları yazmıştı: "Sizin için tartışmasız, başkaldırısız, kavgasız, kitapsız, şiirsiz, bilimsiz ve politikasız… bir gelecek öngörüldü. Geleceğinizi araştırıp, sorgulamak için ipuçlarına gereksiniminiz olduğunu sanıyorum. Geleceğinizin nasıl hazırlandığını bilmek istersiniz diye yazıyorum. Yalansız yaşamanızı istiyorum.”

Karşı duruşun, başkaldırının, savaşımın, direncin, aydınlanmanın savunucusu gazeteci, yazar Erbil Tuşalp’tendi bu sözler.

Asker kökenliydi. 12 Mart sonrası kıyılanlardandı. 1974’te birlikte katılmıştık TRT Haber Merkezi’nin sınavına. Ankara’da birlikte çalıştık. Sonra yollarımız ayrıldı; ben Diyarbakır’a atandım, o bir süre sonra Kıbrıs Bürosu’na sürgün gibi gönderildi!

Erbil Tuşalp’in yazdığı kitapların adlarına bakınca da onun donanımlı, araştırmacı bir gazeteci, yazar olduğunu anlarsınız:” Eylül İmparatorluğu, Artık Demokrasi İsteyin, Ben Tarihim Bay Başkan, Paşa ile General, Önce Çocuklar Öldü, Evreninki mi Özalınki mi?, Çürüme, Şeriatı Beklerken, Demokrasi Sizin Neyinize, Şeriat A.Ş, İslam Faşizmi, Bozkurtlar, Çete Parti Mafya, Kuklaturka, İslam İmparatorluğu…”

En son 1 Mart 2019 ‘da Karaburun’daki evinde Osman Akbaşak, Ferhat İşlek, Bekir Yurdakul, Nalan Yılmaz’la birlikte Vefa İstasyonu çekimlerinde kucaklaşmıştık. Sanki veda eder gibi...

Ve arkadaşım Erbil Tuşalp 75. yaşında ayrıldı aramızdan! Yıldızlar yoldaşı olsun.

Refik Uğur Da Eylül’ü Seçti!

Şair Refik Uğur’u da yitirdik 3 Eylül’de!

Ortak dostumuz Ferhat İşlek anılar yoğunluğuyla paylaştı yazısını: “Bir dönem oluşturduğumuz çıkarsız, içten arkadaşlık gerçekten şimdi daha çok değer kazandı. Bunun için onun hayata veda etmesi mi gerekirdi?”

Şiirlerini, "Acıların Irmağı Dirence Meme, Renginden Yanan Güller, Çıra Olduk Çaylarda ve Kendini Sınayan Özlem" adını verdiği kitaplarda toplamıştı. Onlar kaldı biz’e Uğur’dan. Yerin ışıklar içinde olsun dostum; şiirlerin bizimle.