Bellek kutusu işte; kamerasını, bakacını eskilere açıyor arada. Bellek kutusundan posta kutusuna…

Ankara’da MELTEM Dergisi'ni çıkardığım 1967-69 yılları arasında, dergi kapanınca 1971 yılına dek sürdürdüğüm bir posta kutusu adresim vardı: “P.K. 7 Bakanlıklar-Ankara”

Mektuplar, kitaplar, dergiler bu adrese gelirdi. Ne çok mutlu ederdi posta kutusuna gelenler. Soyut, Varlık, Yordam, Yeditepe, Papirüs, Yeni Gerçek, Ilgaz, Yelken gibi dönemin yazın dergileri posta kutusunun sürekli konuklarıydı. Kitaplar  eksik olmazdı; onları dergide tanıtmayı, yazmayı görev bilirdim.

Şimdi de PTT’lerde posta kutuları vardır belki; ancak kargolar daha tez zamanda ulaştırıyor (çok pahalı da olsa!). Bilgisayarlar, bilgisunarlar mektupların en hızlı iletişim araçları artık.

Yaz boyu Balıklıova-Gerence, geri kalan zamanlarda Çiğli Ataşehir Mahallesi'ndeki ev adresime gelir kimi dergiler, kitaplar kargo aracılığıyla. Sevinirim.

'LACİVERT' BİR DERGİ

Ankara’da 20 yıldan beri yayımlanan LACİVERT Dergisi'ni Tümay Çobanoğlu incelik gösterip gönderir bana. Mart-Nisan 2024 tarihli 116'ncı sayısı da kitaplığımın özge katına yerleşti.

Bir çok yazın-sanat dergisinde benimle yapılan söyleşiler oldu, kimi dergilerde ben söyleşi yaptım yazın emekçisi dostlarla.

Bu kez oldukça oylumlu bir söyleşiyle konuk oldum Lacivert’e. Derginin Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü Tümay Çobanoğlu Ankara’dan gönderdi sorularını, ben İzmir’deki evimde yanıtladım. Öncelikle beni böyle uzun soluklu söyleşiyle dergiye konuk ettiği için Çobanoğlu’na teşekkür ederim. Ayrıca derginin “merhaba” köşesinden şu seslenişe saygı, sevgi ve alkış tutarak:

“Bu sayımızda Oğuz Tümbaş’ı bir söyleşiyle konuk ettik dergimize. Kaleminden yaşam sevinci, umut damlayan; iyilik, incelik, nezaket ve sevecenliğin bütün eserlerinde kendini gösterdiği; şair, deneme ve anı yazarı Oğuz Tümbaş’ın söylediklerini ilgiyle okuyacağınızı düşünüyoruz. Temiz, yalın, duru bir şiir yazmak; insan olarak sorumluluklarımız konularında da öğreneceğimiz pek çok var kendisinden.”

***

Sanırım 8 sayfa tutan bu söyleşide sorulara beni açımlayıcı, dünyaya ve yaşama bakışımı, şiire yaklaşımımı, yerel, ulusal, evrensel duyarlığımı yansıtabilmişimdir. Okunsun isterim. Ömrüm biraz daha uzun olursa bu söyleşilerimi bir kitapta toplamak isterim.

Lacivert’in bu sayısında dosya konusu da sardı beni: Zor Zamanlarda Edebiyat.

Muhsin Boz, Tunay Devrim, Şirvan Erciyes, Feryal Tilmaç, Müslüm Kabadayı, Selma Sayar, Edip Yeşil bu konuya değinmişler, ışık tutmuşlar, irdelemişler.    

 

LACİVERT BİR ŞİİR

Şair dostum Selami Şimşek, Lacivert Dergisi'ni Yakın Kitabevi'nden almış, söyleşiyi okumuş, bana da bir sürpriz yapmış. An içinde bana adadığı şu dizeleri sanaldan iletmiş. Ben de Söz Cambazı adını verdiği bu şiiri sizlerle paylaşmadan geçmek istemedim:

“Bir elinde Lacivert / Bir yanı deniz / Uzanmış Gerence Koyuna / Haydarı bekliyor, serinleyecek / Bir de sitemi var inceden / Niçin yazın açmazmış nergisler / Bilmez mi / Yerin Karaburun olduğunu / Sözü alıp dilinden yokuşa versen / Dünyanın yükü geçermiş  üstünden / Oğuzeli gelirmiş aklına / Burunlu otobüsler / Meltem ondan sonra / Bir de / Sevgisiz hiç çıkmazmış çarşıya / Bir duysan için parçalanır / Dokunsan ağlayacak, söz cambazı”