Hayat pahalılığı ülkede sadece vatandaşları değil evcil hayvanları da vurdu. 

Hayat pahalılığı ülkede sadece vatandaşları değil evcil hayvanları da vurdu. 
1 kilo beyaz peynirin 150-200 liraya, 1 kilo kıymanın 150-200 liraya, 1 litre sütün 26-27 liraya, kiraların minimum 7-8 bin liraya eriştiği ülkemizde mama, veteriner, kısırlaştırma gibi evcil hayvan bakım maliyeti de artık cep yakıyor. 
Buna bir de zorunlu hale gelen çip masrafı eklenince bazı evcil hayvan sahipleri çareyi can dostlarını sokağa terk etmekte buluyor.

*
Hayvanseverlerin hepsi aynı şeyi söylüyor: Son 2-3 ay içinde sokağa terk edilen evcil hayvan sayısı inanılmaz boyutlara ulaştı ve bunun en büyük sebebi çip uygulaması.
Telefonda dertleştiğim HAYTAP İzmir Temsilcisi Esin Önder, “Durum çok vahim. Her gün sokağa terk edilen çipsiz canlar için onlarca ihbar alıyoruz. Büyük kısmına yuva bulamıyoruz. Çip uygulaması ve hayat pahalılığı yüzünden daha önce sahiplendirdiğimiz hayvanlar bile geri geliyor. Daha geçtiğimiz gün PAKO Sokak Hayvanları Sosyal Yaşam Kampüsü’ne bir günde 35 yavru köpek bırakıldı! Başa çıkması son derece zor bir tabloyla karşı karşıyayız” diyor.

*

Çip uygulaması, sokağa terklerin önü kesilsin, hayvan sahipleri can dostlarına karşı tüm sorumluluklarını yerine getirsin diye hayata geçirildi. Aslında uygulama son derece gerekli ve önemliydi. Ama maalesef ülkemizde yaşam koşullarının günden güne bozulması, alım gücünün düşmesi nedeniyle artık evcil hayvan bakmak lüks olmaya başladı.
Zaten zar zor dayanan, evcil hayvanına bakmakta zorlanan hayvanseverler bir de başlarına çip masrafı çıkınca şartlara daha fazla dayanamıyor.
Tarım İlçe Müdürlüklerinde çip 80 TL. Ancak uygulama hayata geçirilirken ufak! bir hesap hatası yapılmış olmalı ki her evcil hayvan sahibine yetecek kadar çip tedarik edilemedi. 
Hatta bir süre çip krizi yaşandı.Telefonla ilçe müdürlüklerini arayanlar “çip yok” cevabıyla karşılaştı.
Bu süreçte parası olanlar özel veteriner kliniklerinde 300 TL’ye çiplerini taktırdı. Parası olmayanlar iseçaresiz kaldı!  
“300 TL artık çok büyük bir rakam değil, insan can dostunu sokağa atacağına bu parayı verebilir” diye düşünebilirsiniz. Benim de aklımdan bu düşünce geçmedi değil. 
Ama sorun sadece çip meselesi değil. Çip, bardağı taşıran son damla oldu diyebiliriz.
Mesela evinde 3-4 cana bakan, sokaktan barınaktan sahiplenen hayvanseverler var. Bu insanlar mama parasını zor bulurken bir de nasıl çip taktırsın?

*

ACİL ÇÖZÜM GEREK

‘Herkes bir evcil hayvan sahiplenmeli’ diyoruz ama insanlar ayın sonunu getiremezken bu nasıl mümkün olacak?
Sokaktaki ve barınaklardaki hayvan popülasyonunundaha da artması istenmiyorsa devletin duruma acilen el koyması gerek.
Zorunlu çip ve kayıt süresi uzatılmalı. Tarım İlçe Müdürlükleri’nde çip bulamadığı veya sıra gelmediği için çip taktıramayan hayvanseverlerin hepsine hizmet verilmeli. 
Ama çözüm sadece çiple sınırlı kalmamalı.
Mamadan alınan %18’lik KDV’nin acilen düşürülmesi şart. Ayrıca Türkiye’de ucuz mama üretecek fabrikaların kurulması gerekli. 
Evcil hayvan sahiplerini ekonomik anlamda rahatlatacak adımlar atılmazsa acısını yine canlar ödeyecek. 

*****************
Dünyadan Bihaber
Bal arısı neslini koruyacak yeni aşı geliştirildi
Arılar dünya ekosisteminin devamlılığı için en kritik türlerden biri. Arıların insan başta olmak üzere tüm canlı hayatı için önemini belki de en iyi anlatan isimlerden biri Albert Einstein’dır. Einstein şöyle der:“Eğer arılar yeryüzünden kaybolursa insanın sadece 4 yıl ömrü kalır, arı olmazsa döllenme, bitki, hayvan ve insan olmaz.”
BM Gıda ve Tarım Örgütü’ne göre küresel bitki üretiminin 3’te 1’iarılar, kuşlar ve yarasalar gibi polen yayıcılar tarafından gerçekleştiriliyor. 
130 bin farklı bitki türünün çoğalmasını sağlayan ve sofralarımızda tükettiğimiz gıda ürünlerinin hatırı sayılır bir bölümünden sorumlu olan arıların neslini korumak hepimiz için hayati bir çaba olmalı. 
Dünya genelinde arıların neslini kurtarmak için yapılan birçok çalışma var. Bu alanda en yeni ve önemli gelişmelerden biri ise ABD’de yaşandı. 
ABD merkezli Dalan AnimalHealth şirketi bal arılarını koruyacak yeni bir aşı geliştirdi. Aşı şimdilik ABD Tarım Bakanlığı’ndan koşullu onay aldı.
Bal arısı kolonileri parazitler, hastalıklar ve işçi arıların kraliçeyi terk ettiği Koloni Çöküşü Hastalığı nedeniyle azalıyor.Geliştirilen yeni aşı ise yavru çürüklüğüne yol açan bakteriye karşı etkili.
BBC’de yer alan habere göre; Bu aşı, besleyici bir jelin içinde işçi arılara veriliyor ve onlar da kraliçelerini bu jelle besliyor. Aşı kraliçenin yumurtalıklarına ulaşıyor ve oradan yavru arılara aktarılıyor. Böylece yavru arıların bu bakteriden ölme riski azalıyor.

*
Bizim Gezegen
2023 doğa kayıplarının azaldığı yıl olur mu?
Çılgınca tükettiğimiz, yok ettiğimiz, değiştirdiğimiz ve küresel ısınmanın önüne yine geçemediğimiz bir yılı daha geride bıraktık. Bundan birkaç ay önce WWF (Dünya Doğayı Koruma Vakfı) ve Londra Zooloji Derneği’nin (ZSL) hazırladığı Yaşayan Gezegen Raporu 2022; ortalama insan ömründen kısa bir sürede omurgalı yaban türlerinin popülasyonlarının %69 azaldığını ortaya koydu.
Biraz açalım: Memeli, çift yaşamlı, balık, sürüngen ve kuş popülasyonlarını içine alan omurgalı yaban türleri 1970 ve 2018 yılları arasında tam % 69 oranında azaldı. 
48 yılda neredeyse türlerin yüzde 70’ini kaybettik!
Bu rakamların ciddiyetini göz ardı etmemek lazım. Çünkü yaban türlerinin azalması yani biyoçeşitlilik kaybı hem bugünün hem de yarının insanları ve tüm canlılarını tehdit eden bir durum. Biyoçeşitlilik kaybına bir de iklim değişikliğini eklediğimizde karşımıza adeta bir kıyamet senaryosu çıkıyor. Üstelik bu senaryo, yüzyıllar sonrasına değil önümüzdeki 30-40 yıla işaret ediyor.
Uzmanlar 2023 yılının geri dönülmez yola girmeden önceki son dönemeç olduğu konusunda uyarılarını yapmaya devam ediyor. Gerek iklim krizinin gerekse biyoçeşitlilik kaybının direkt sorumlusu olan insanoğlunun,çok katı ve net uygulamalara geçmesinin tam vakti. 

*
Kulağımıza küpe olsun
Dünyaca ünlü doğa tarihçisi ve belgeselci David Attenborough:
“Çok az miktarda hayvan bizimle beraber yaşamanın yollarını buldu. Her on yılda bir, İngiltere boyutundaki bir alan betonların altına gömülüyor. Fakat böyle olması gerekmiyor. Lütfen, doğayla bağınızı koparmayın.”