Son 15 yılda 6 kez Milli Eğitim Bakanı değiştiren tek ülkeyiz.
Her biri kendi “eğitim reformu” ile geldi.
Sonuçlar ortada...
Açılımı “Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı” olan PISA, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından üçer yıllık dönemler halinde, 15 yaş grubundaki öğrencilerin kazanmış oldukları bilgi ve becerileri değerlendiren bir araştırmadır.
Bizim durum nedir?
***
Fen başarı sıralamasında;
2003'te 41 ülke içinde 33. sıradayız.
2006'da 57 ülke içinde 44. sıradayız.
2009'da 65 ülke içinde 43. sıradayız.
2012'de 65 ülke içinde 43. sıradayız.
2015'de 70 ülke içinde 52. sıradayız.
Bu arada milli eğitime bütçeden “en fazla pay ayıran ülke” olmakla övünüyoruz.
Peki durum neden kötüye gidiyor?
***
AKP iktidara geldiği 2002 yılından bu yana eğitimde neler değişmiş bir bakalım.
2003'de üniversiteye girişte katsayı farkı artırılmış.
2004'te bütün müfredat değiştirilmiş.
2005'te 3 yıllık lise öğretimi 4 yıla çıkarılmış.
2005'te LGS gitmiş yerine OKS gelmiş.
2007'de OKS yerine 3 aşamalı LYS gelmiş.
2009'da ÖSS yerine LGS ve LYS gelmiş.
2009'da üniversiteye girişte katsayı kaldırılmış.
2010'da düz liseler anadolu lisesine dönüşmüş.
2012'de 4+4+4 eğitim sistemine geçilmiş.
2014'te LYS yerine TEOG gelmiş.
2017'de TEOG'un kaldırılmasına karar verildi.
***
Eğitim için bu kadar kısa sayılacak sürede, baş döndüren hızla yapılan değişiklikler “olumlu” sonuç vermiş mi?
Bilimsel raporlara göre hayır...
Öğrenciler, öğretmenler ve de veliler zaten şaşkın.
Kim, neyi nasıl yapacağını bilemiyor...
***
Peki durup dururken nereden çıktı bu TEOG iptali?
Suriye'de, Irak'ta bataklığa saplanmış Türk dış politikası, AB, ABD, Almanya gibi ülkelerle iyice “gerginleşen” ilişkiler.
ABD adaletinin hem İran'a yönelik ambargonun delinmesini gerekçe göstererek aralarında eski bakan Zafer Çağlayan'ın da bulunduğu isimlere açtığı dava, hem de Cumhurbaşkanı korumaları için ABD'de çıkarılan “tutuklama” kararı...
İçte her geçen gün azalan “adalet” umutları, faiz, enflasyon sarmalına sıkışıp duran ekonomi.
Onca kaynak aktarımına rağmen bir türlü düşmeyen işsizlik.
Tarımda her geçen gün artan dışa bağımlılık...
***
Bütün bunları bir araya getirdiğinizde, ne yazık ki sorunun “eğitim kalitesi” olmadığını, bunca sorunu “unutturmak” için iktidarın ortaya attığı yeni bir tartışma olduğunu düşünüyorum.
Bir nevi “cambaza bak” hikayesi...
Sorunları ötelemek, unutturmak ya da umursatmamak için, eğitimle bir kez daha oynuyoruz.
Bunun iyi mi kötü mü olduğu pek de umurlarında değil gibi görünüyor.
Oysa eğitimi “politik malzeme” yaparak geleceğimizi tehlikeye atıyoruz.
Şakaya gelmez, ama şaka gibi...