Şiirleri; tepeden tırnağa sevda, kavga ve devrimdir. Zamanı güzelleştiren şair yazardır. Kalemiyle karanlığa direnendir. Dizeleri, yüreğinin çığlıklarıdır! Edebiyatımızda ve düşün hayatımızda önemli bir imzadır, şairliği kadar da bilgedir de!

“Maceralı yıllarımdır lise hayatım.
Tutuklandık, kovulduk da okuldan.
Çünkü Nâzım Hikmet’i çok seviyordum.
O yıllarda Nâzım şiirlerini okumak bile yasaktı.
Onun şiirlerini mektupla Kız Lisesi’ndeki sevgilime yazıyordum.
Bir gün o mektuplarını buluyorlar okulunda, beni de ihbar ediyorlar.
Liseli olarak ilk gözaltına alınan solcuyum.
Okuldan gelip aldılar beni. 16 yaşındaydım. 2 ay cezaevinde kaldım…”

Cc99Cc2E Ecf0 4595 B037 95612068Bb4E

-SENARYOLAR YAZDI-

Devam ediyor “Edebiyatın Kaptanı”;
“Sinema eleştirmeni olarak başladım gazeteciliğe.
İzmir’de Can Yücel, Kemal Bilbaşar, Halikarnas Balıkçısı Kabaağaçlı ve Naci Sadullah ile sanat yazıları kaleme alıyorduk. Sonra Paris’te filmoloji okudum.
Döndüm, gazetelerde Amerikan filmlerini eleştirdim.Tepki gördüm.
Senaryo yazmaya başladım sonra.
‘Yalnızlar Rıhtımı’nı yazdım, kardeşim Çolpan İlhan ile Sadri Alışık’ın oynadığı filmdir.
O filmde aşık oldular.
Peş peşe senaryolar yazıp durdum…”

Eeeb1940 9F44 4576 Abf2 F0Def8844F87

-HAYATI YAZDI-

“Şiirlerim hep tartışma konusu olurdu.
Solcular ‘marazi bir ruhun bunalımı’, sağcılar da ‘bu herif alçak, komünist’ diye yazardı.
Halbuki okur, bunlara hiç aldırmaz, okurdu. Bayılıyordu ve seviyordu kitaplarımı.
Solculara çok şaşırıyorum. Edebiyatın ruhu, estetik kavramların kalabalıklarda somutlanmasıdır.
Şimdi bu adam görüyorsunuz alıyor, veriyor. Bu arkadaşımız bunu nasıl yaptı?
Şimdi bunu araştıracağınıza beni kabahatlı buluyorsunuz.
Vezinler, gazeller ve Nâzım’ı okudum ben bol bol. Kendime has bir yöntem, bir anlamda. Ben sokaktaki adamı, hayatın ta kendisini yazıyorum.”

99E4Ee06 F20C 473E 835A 527Bf93F2366

- İZMİR YILLARI-

İşte kendi ağzından İzmir yılları;
"İzmir’de Demokrat İzmir Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü ve Başyazarlık yıllarım çok keyifliydi.
İçten, samimi...
İki yıl magazin gazeteciliği yaptım.
Ama masa başı gazeteciliği.
Başyazar ayrılınca patron Ayten Düvenci, başyazıyı benim yazmamı istedi. Ben de ‘Siz CHP’lisiniz, ben sosyalistim, TİP’e daha yakınım.
O yüzden ters düşerim’ dedim.
Israrcı oldu, imzasız yazmaya başladım.
Ecevit durumu fark etmiş, çünkü tahlillerim Marksist.
Hem TİP’i destekledik, hem de demokratik solu.
Sonra Ankara yılları.
Bilgi Yayınevi’nde danışmanlık...
Ulus’ta yazmaya başladım. CHP’yi eleştirince oradan da ayrılmak zorunda kaldım...”

-TOPLUMA AYNADIR ŞİİRLERİ-

Kendine has kişiliktir
Attilâ İlhan...
Topluma aynadır şiir ve yazıları...
“Şiir gelir ve kendini yazdırır” diyendir Attilâ İlhan...
Şiirsel tad alınır şiirlerinden.
İşte bir örnek,
“Ben Sana Mecburum”dan;
“Ben sana mecburum bilemezsin / Adını mıh gibi aklımda tutuyorum / Büyüdükçe büyüyor gözlerin / Ben sana mecburum bilemezsin / İçimi seninle ısıtıyorum”
Sonra;
"Duvar", "Yalnızlık Şiiri", "Sisler Bulvarı", "Yağmur Kaçağı", "Bela Çiçeği", "Yasak Sevişmek", "Aysel Git Başımdan", "Tutuklunun Günlüğü", "Böyle Bir Sevmek", "An Gelir", "Elde Var Hüzün", "Korkunun Krallığı", "Sen Benim Hiçbirşeyim Değilsin", "Ayrılık Sevdaya Dahil”, “Mahur”, "Karantinalı Despina", "O Sözler ki", "Adım Sonbahar", "Pia", “Lili Marlen Türküsü” ve niceleri...
Unutulmaz izler bırakmıştır...

-KEREM ALIŞIK ANLATIYOR-

Yeğeni Kerem Alışık dayısını şöyle tarif eder;
"Kendine ait olmayan ama yalnız kendi olan herkese el vermiş, emek vermiş bir insan.
Daima farklı olmuş farklı yaşamış, farklı düşünmüş ve bu farklılıklarıyla da toplumun her kesimine, het katmanına mal olmuş bir insan.
Yaşamını felsefesi ve ideolojisiyle aynı paralelde yaşayan bir insan!.."
Ve sonra ekler Alışık;
Hayatı da hep şiir gibi yaşayan, doğrusu yazdıkları da üstüne pek yakışan bir şair;
Ve Şair...En Şair...Hayat Şairi..."

-“ATTİLÂ İLHAN’A BAKMAK”-

Şair Yazar Dostumuz NKL'li Abim Ahmet Günbaş 'ın paylaşımında sıra şimdi.
İzniyle;
"MASMAVİ BİR PENCEREDEN ATTİLÂ İLHAN'A BAKMAK!..
Bazı şiirler bazı mekânlara siner. Sinmekle kalmaz, kent içini tanış bir rüzgâr gibi dolaşır.
Attilâ İlhan'ın ‘Belâ Çiçeği’ adlı şiiri de öyledir!
Bir yerde Alsancak Garı'nı duygularının merkezi edinen ergenliğimin
şiiridir o!
Alsancak tarafından Namık Kemal Lisesi'ne gidip gelirken soluduğum o devrimci-romantik havayı hiçbir şeye değişmem.
Hâlâ da öyleyim.
Ne zaman yolumu Alsancak Garı tarafına düşürsem, şimdilerde trenlerden yoksun kalan o mekânı ‘Belâ Çiçeği'nin çınlamasıyla usul usul dolaşır, anılardan anılara sıçrarım.
Ne yazık ki pek yakınında olamadım sevgili Kaptan'ın.Demokrat İzmir'in Edebiyat ve Sanat sayfasında çıkan ilk şiirim de onun yönetiminden sonradır.
Ancak Attilâ İlhan'ın anımsanma gibi bir problemi yoktur.
İzmir'in ruhunda hep onu görürsünüz.
Çünkü en güzel şiirlerini bu kente armağan etmiştir zamanında.
Kısaca Attilâ İlhan bir gençlik rüzgarıdır; bir yerlere gitmez.
En azından Karşıyaka-Konak arasında süzülen bir vapurda rastlayabilirsiniz ona yazılmamış şiirleriyle!..”
20 yıl önce aramızdan ayrıldı Kaptan, iyi ki bu dünyadan Attila İlhan geçti...

BELÂ ÇİÇEĞİ

alsancak garı'na devrildiler
gece garın saati belâ çiçeği
hiçbir şeyin farkında değildiler
kalleş bir titreme aldı erkeği
elleri yırtılmıştı kelepçeliydiler
çantasını karısı taşıyordu

hiç kimse tanımıyordu kimdiler
gece garın saati belâ çiçeği
üçüncü mevki bir vagona bindiler
anlaşıldı erkeğin gideceği
bir şeyden vazgeçmiş gibiydiler
bir türlü karısına bakamıyordu

ayaküstü birer bafra içtiler
gece garın saati belâ çiçeği
şimdiden bir yalnızlık içindeydiler
karanlık gelmişi geleceği
birdenbire sapsarı kesildiler
vagonlar usul usul kımıldıyordu..."

**
“Ben sana mecburum bilemezsin
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum.”