60’lı yılların ortası... Namık Kemal Lisesi öğrencilerindenim... Edebiyat dersinin öğretmenini bekliyoruz.

Elinde kitaplar dolusu bir çantayla ufak tefek gözleri sevgi fışkıran yaşlıya yakın biri girdi... “Merhaba arkadaşlar ben İsmet Kültür" dedi... 
Köy enstitülerinden aldığı eğitimle bizlere çocuk gibi değil ergin birer öğrenci ve hatta arkadaş gözüyle bakması mutluluk kaynağımız olmuştu... 
Merhabalaşmadan sonra sınava çeker gibi değil, edebiyata yaklaşımımızı ve bakış açımızı sorgular gibi değil öğrenmek ister gibi “içinizde edebiyatımızın üç Kemal’ini adıyla bana söylemek isteyen var mı” diye sordu... Çocukluğum ilk gençlik günlerim kitaplar arasında yoğrulmuştu ve bana göre çok kolay yanıtlanması gereken bir soruydu... Zaten benden başka parmak kaldıran da olmadığı için üç Kemal’i sıralamaya başladım; “Namık Kemal, Yahya Kemal, Behçet Kemal.” 
“Yanıtınız doğru. Teşekkür ederim” dedikten sonra biraz duraksadı “ben edebiyat anlamında başka isimler düşünmüştüm” dedi... Bir hafta sonraki edebiyat dersine kadar evimizdeki bütün kitapları indirdim ve tekrar gözden geçirmeye, bu kez bir başka yaklaşımla incelemeye, irdelemeye başladım... Zil çalıp edebiyat öğretmenimiz İsmet Kültür geldiğinde sınıf olarak ayağa kalktığımızda benim parmağım da havadaydı... “Buyrun’’ dedi... “Üç Kemal sorunuzu yeniden yanıtlamak istiyorum” dedim ve ekledim; “Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Kemal Tahir.’’
 İşte benim edebiyatla buluşmam soyadı gibi bir ‘Kültür Anıtı’ olan İsmet öğretmenim ve toplam bu altı Kemal sayesindedir... Günümüzün Özkan Mertler’i, Refik Durbaşlar’ı, Abdullah Özkanlar’ı, Aykut Poturoğlular’ı şiir atlasımızda onurlu yerlerini alırken bu süreçlerde yetiştiler...
Tarihsel önemli günlerden birgün Namık Kemal Lisesi’nde öğrenciler adına konuşurken sözümü ilk üç Kemal arasında saydığım Behçet Kemal Çağlar’ın NÖBETÇİ MİLLET adını verdiği destan şiirinin şu dizeleri ile bitirmiştim; 
Ey gece yarılarımızın güneşi, 
Ey ışık saçlar, 
Ey yele kaşlar, 
Ey çekilmiş hançer bakışlar, 
Ey fikri döven şakaklar, 
Ey kalem parmaklar 
Ey ay-yıldız el, 
Ey en güzel,
 Ey en büyük, 
Ey Atatürk! 
Getir dudaklarını, bir bir alnımıza koy, 
Dağlansın ateşinle bu soy, 
Oy Atatürk oyy. 
İrkilmez Ata çocuğu irkilmez; 
Zaptedilmez Ata’m zaptedilmez 
Biz varken senin hisarının burçları, 
Bakışlarımız kılınç uçları, 
Bekliyoruz devrimini biz. 
Çökmeyeceğiz diz. 
İsterse hayat zehrolsun, 
İsterse refah kahrolsun, 
İsterse kurşun düşsün yanımıza belimize, 
İsterse geçinmek için bir dilim 
Kuru ekmek geçmesin elimize; 
Halel gelmez bizim ateşimize... 
Dünya düşse peşimize, 
Yer sarsılsa yerinden