3 Mart Dünya Yaban Hayatı Koruma Günü-ymüş(!) Korumayı geçtim, sadece bir gün bile tahrip etmeyi bıraksak, belki bazı türlerin tükenmesini önleyeceğiz. Başta sanayileşme ve nüfus artışı olmak üzere şehirlerin kontrolsüzce büyümesi, ormanların tahrip edilmesi vb. gibi nedenlerden dolayı çevreye büyük zararlar verdik ve ne yazık ki her geçen gün bu zararı artırmaya devam ediyoruz.

3 Mart, Nesli Tehlike Altında Olan Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Uluslararası Ticaretine İlişkin Sözleşmesi’nin (CITES) 1973 yılında imzalandığı gün olması nedeniyle özel bir önem taşıyor. Hükümetlerarası işbirliğini güçlendiren bu sözleşme ile, nesli tehlike altındaki türlerin uluslararası ticaretinin kontrol altında tutulması ve türlere yönelik suçların önlenmesi amaçlanmıştır.

Herhangi bir insan müdahalesi olmadan ve doğada kendiliğinden yetişen tüm canlılar (hayvanlar, bitkiler ve mikroorganizmalar) yaban hayatını oluşturur. Önceleri dünyanın dört bir yanına yayılmış olan yaban hayatı bugün insan faktörü nedeniyle ancak koruma alanlarında varlığını sürdürebilmektedir. Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF)’ nın 2014’te yayımladığı Yaşayan Gezegen Raporu’na göre dünyadaki biyolojik çeşitlilik son 40 yılda yüzde 52 oranında azalmıştır.

Türkiye, coğrafi konumu dolayısıyla yaklaşık 12 bin bitki ve bin hayvan türüne ev sahipliği yapmaktadır. Ülkemizde 8 kuş türü son 50 yıldır gözlenmezken, bunlardan 4'ünün soyunun tükendiği kabul edilmiştir. Biyologlara göre, anadolu kaplanı, anadolu aslanı ve orman horozu artık yok! Kelaynak, telli turna, ala geyik, kara akbaba, vaşak, panda, kutup ayısı gibi türler ise büyük tehlike altındadır. Bilim insanları denizlerde de aynı tehlikenin devam ettiğini söylemektedirler. Yunuslar, Akdeniz foku, mersin balıkları, deniz kaplumbağaları, süngerler, denizyıldızı, denizatı tükenme tehlikesi içindedir. Türkiye faunasından Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği'nin (IUCN) kırmızı listesinde 122 hayvan türü vardır.

Yaban hayatının yok olmasındaki en önemli etken insandır. Özellikle Sanayi Devrimi’nden sonra hammadde arayışına girilmiş; doğal kaynaklar, içerisinde yaşayan tüm canlılarla birlikte hızlıca tüketilmiştir. Ayrıca hızlı nüfus artışı nedeniyle yeni kaynaklara ihtiyaç duyulmuş, özellikle ormanlar hızla yok edilerek tarım alanlarına dönüştürülmüştür. Bu sebeplerin dışında bilinçsiz avlanma, turistik aktiviteler, yol yapımı amacıyla canlıların göç yollarının engellenmesi ve toplu ağaç katliamları gibi faaliyetler yaban hayatını tükenme noktasına getirmiştir.

Bugün ise devletlerin ve çeşitli sivil toplum kuruluşlarının çabalarıyla dünyanın çeşitli bölgelerine yayılmış yaban hayatı kısmen de olsa koruma altına alınmıştır. Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği (IUCN) ise dünya çapında 160 ülkeden 1200’ün üzerinde hükümet kuruluşu ve sivil toplum örgütünü aynı çatı altında toplayarak bu grupların etkinliğini artırmayı amaçlamaktadır.

Bütün yasaklara rağmen avcılık sporu (!) hala devam etmektedir. Buradan çıkaracağımız sonuç şu ki; her zamanki gibi ya yasalarımızda ya da yasalarımızın uygulanmasında sorunlar yaşıyoruz. Bu sorunların hepimizi doğrudan etkileyeceğinin farkında değiliz. Fakat karamsarlığa kapılmak yerine, koruma çalışmalarımızı hızlandırmalıyız. Tükenmeye yüz tutmuş olan leopar nüfusunun, alınan önlemler ve koruma çalışmaları sayesinde yzüde 10 kadar artması bizim için bir örnek olmalıdır. Bu demek oluyor ki eğer yeterli koruma çalışmalarını yürütürsek, yaban hayatı, yani insan hayatı için hala bir ümit var!