Vatanım Cumhuriyet
Lozan Anlaşması hükümlerine göre yeni bir devlet kurulur; Türkiye Cumhuriyeti.
Genç Cumhuriyetin üzerinde büyük yükler vardır. Osmanlı döneminden kalan borçlar ve dış ticarette uygulayacağı önlemlerin sınırlandırılması cezası onlardan sadece birkaçı.
1923’de Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH), 1998 yılı fiyatlarıyla yalnızca 2.5 milyar TL.
Vatan savunması, iktisadi bağımsızlık ve sanayileşme mücadelesinin bir arada yürüdüğü yıllar…
Nüfus 13 milyon.
40 bin köyün 37 bininde okul yok.
Erkeklerin sadece yüzde 7’si, kadınların binde 4’ü okuma yazma biliyor.
Traktör sayısı sıfır. Yalnızca karasaban vardır köylünün elinde. Bakliyat, yiyecek, şeker hatta unu bile yabancı tüccarlar taşır memlekete.
Dünyaya gelen her iki bebekten biri ölür. Hepi topu 340 doktor vardır.
Limanlar, madenler yabancılara ait. Türklerin sermayesi yok denecek kadar az.
10 kişiden fazla işçi çalıştıran yalnızca 280 işyeri kayıtlara geçer 1924’de. Onların da 250'si yabancılarındır.
Elektrik İstanbul, İzmir ve Tarsus’ta, o da çok sınırlı kullanılır. Elektrik üretimi sadece 50 kilovatsaat.
Tüm otomobil sayısı bin 490.
Böyle başladı Cumhuriyet serüveni. Para yok, iş yok.
İlk olarak 1923-1929 iki büyük yasal düzenleme yapıldı. Biri tarıma diğeri sanayiye yönelikti.
TEŞVİK’İ SANAYİ

Aşar vergisi kaldırıldı, Teşvik’i Sanayi Kanunu yürürlüğe konuldu.
İlk 10 yılda demiryolu yatırımlarına hız verildi.
1926’da Kayseri bozkırında Tayyare ve Motor Türk Anonim Şirketi kuruldu. Lozan Antlaşmasının öngördüğü kısıtlamalar 1928’de sona erdi. Ancak hemen ardından dünya ekonomisi 1929 Büyük Buhranı’na sürüklendi.
Buna rağmen 1930-39 Türkiye’nin ilk sanayileşme dönemidir. Dışa kapanarak devlet eliyle ulusal sanayileşme hamlesi gerçekleştirildi. 1933’de Sümerbank kuruldu.
1934’de Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı uygulamaya konuldu. Bu dönemde sanayinin yakaladığı yüzde 11’lik büyüme hızı Cumhuriyet tarihinin rekorudur.
Sümerbank’ın oluşturduğu çekirdek 1938’de devlet teşekküllerine dönüştü. Tarım sektörü, sanayi kadar olmasa da yüzde 5.8 büyüdü. Özel sermaye sahipleri de devlet ihaleleri, ticaret ve sınai faaliyetler aracılığı ile güçlendi.
1923-1950 döneminde Türkiye’de ülke çapında kalkınmaya ağırlık verildiğini görüyoruz.

PLANLI KALKINMA
İkinci Dünya Savaşı'nın olumsuz etkilerine kadar büyüme devam etti. 1946-1953 döneminde dışa kapalı, korumacı ve içe kapalı ekonomi politikalarını gevşetti. Sanayi sektörü yeniden canlandı.
Bir mucizeyi andıran Cumhuriyet ekonomisinin getirdiği kazanımlardan biri ‘planlı kalkınma’ yaklaşımıdır.
Sayesinde uzun yıllar planlı kalkınma stratejileri ekonomi politikalarının temelini oluşturdu.
İthal ikameci bir sanayileşme ve dış ticaret anlayışı Türkiye ekonomisinin dışa bağımlılığını azalttı.
Türkiye ekonomisi aradan geçen 94 yılda zikzaklı bir ekonomiye sahne oldu ve kanımca en büyük kayıp, devletin halka birlikte kilitlendiği ‘planlı büyümede hedefleri’nden uzaklaşılmasıdır.
24 Ocak 1980 tarihinde uygulamaya konulan istikrar politikasıyla sanayileşme stratejisi değiştirildi. Tek yönlü sanayileşme beraberinde ithalata olan gereksinimi artırdı, çok kısıtlı döviz gelirlerine sahip olan Türkiye sanayinin ihtiyaç duyduğu girdi ve yatırım malarını ithal edemeyince GSYH’da küçülmeler yaşandı.

VİZYON 23
2001 yılında 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı 2001-2023 dönemini kapsayan Uzun Vadeli Strateji’ye (Vizyon 23) dönüştürüldü.
Yıllık ortalama büyüme hızının yüzde 7 dolayında olması ve büyümenin yaklaşık yüzde 30’unun toplam faktör verimliliğinden kaynaklanması, böylece Türkiye’nin dönem sonunda ulaşacağı 1,9 trilyon dolar civarında GSMH düzeyi ile dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girmesi hedefleniyor.
Ancak 2017 yılının rakamları bu hedeflerin yakalanmasını mümkün kılmamakta. Cumhuriyet’in 100. yılında 2023 ihracat hedefi 500 milyar dolarken, bugün 150 milyar dolarlık rakamları yakalamaya çalışmaktayız.
Kaynak yaratma açısından özelleştirilen kurumların büyük kısmı Cumhuriyet’in ilk yıllarında kalkınma amacıyla yokluk zamanlarında yaratılmış hamlelerdi.
Gelir dağılımı ve gelir eşitsizlikleri başlıkları yine ekonominin büyük sancıları.
Evet doğru Türkiye bugün GSYH büyüklüğü bakımından 18. büyük ekonomisi. Ancak hala orta gelirli ülkeler grubunda olmamız yeterince hızlı büyüyemediğimizi gösteriyor.
Türkiye istikrarlı, sürdürülebilir bir büyüme hızını yakalamak için Cumhuriyet’in ilk yıllarında olduğu gibi yeniden ekonomik hamlelere kilitenmeli. Devletin ekonomide düzenleyici, denetleyici ve teşvik edici pozisyonu güçlendirilmeli.
Ancak maalesef bu itici gücü yaratacak siyasi, hukuki, ticari ve diplomatik zemin her geçen zayıflıyor.
Yazıyı tamamlamadan şu ayracı açmak boynumuzun borcu olsun; ekonomi politikalarının özü insanların refah, üretken, bağımsız ve eşit yaşamalarını sağlamayı hedef alır.
Mal varlığınız, milli geliriniz yüksek olsa da özgür olmadıktan, ayaklarınızın üzerinde dik duramadıktan sonra.
Cumhuriyet’in yarattığı ekonomik kazanımlardan daha önemli olan, insanca yaşama onuru ve bilhasa biz kadınlara eşit ve özgür birey olma erdemini yaşatması.
O yüzden bizler için Cumhuriyet vatan demektir.
Ve hiçbir ekonomik rakam bu kazancı ifade etmeye yetmeyecektir.