Bu soruyu kendinize sormaktan çekinmeyin, hangi yaşta olursanız olun… Savaşın, salgın hastalığın yakın tehlike olmaktan çıkıp, güncel bir gerçekliğe dönüştüğü, yoksulluğun, eşitsizliğin, ötekileştirmenin tavan yaptığı, korkuların, kaygıların, güvensizliğin benliğimizi sarıp sarmaladığı şu günlerde aşktan söz açmamı yadırgamayın lütfen. ‘Duygusal’ sözcüğünün farklı bir anlamda kullanılmasına alıştığımız bir dönemde, aşk bir kurtarıcı olabilir. İnsana, dünyaya, dayanışmaya olan -ama belki yitirmeye başladığınız- inancı yeniden kazanmanızı sağlayabilir.

“Cesaretin Var mı Aşka?” sorusunu sorun kendinize… Yarın, 14 Şubat; yani Sevgililer Günü… Yalnızsanız, kendinizi terk edilmiş hissediyorsanız, bu soruyu sormanın tam zamanıdır… Biliyoruz, Sevgililer Günü kapitalist sistemin oyuncaklarından biri. Çokuluslu şirketlerden, mahallenizdeki tuhafiyeciye kadar herkes bu oyuncağa sarılacak. Kazançlarını katlamak için yapmayacakları yok. Yarın akşam sevgilinizi /karınızı lüks bir restorana götürmezseniz, ona güzel bir mücevher almazsanız, onu yeterince sevmediğinizi bilinçaltınıza yerleştirmek için ellerinden geleni yapıyorlar. İnternette kampanyadan geçilmiyor…

Kaldırın başınızı internetten!.. ‘Cesaretin var mı aşka’ diye sorun kendinize…

İnternete yazarsanız bu sözcükleri, Gülay’ın şarkısı çıkar karşınıza... Aşk olmasa müzik ne kadar yoksul olurdu… Sezen’in, Zuhal’in, Sema’nın şarkıları olmazdı. Marlene Dietrich’in, Yves Montand’ın şarkıları da… Sinema tarihi ne çok filmden mahrum olurdu aşk olmasa... “Casablanca”dan “Cherbourg Şemsiyeleri”ne, “Berlin Üzerindeki Gökyüzü”nden “Aşk”a yüzlerce başyapıt…

“La vie en rose”… Bu güzel şarkıyı Louis Armstrong’dan Edith Piaf’a ne çok sanatçı yorumlamıştır. Yann Samuell’in yönettiği Fransa – Belçika ortak yapımı “Jeux d’enfants”(Çocuk Oyunu), ülkemizde gösterildiği adıyla “Cesaretin Var mı Aşka” filminde de vardı, yanılmıyorsam. Marion Cotillard ile Guillaume Canet’nin başrolleri üstlendiği bu duygusal komediyi yeniden izlemeye ne dersiniz? Sevgililer Günü’nde İzmir’in tek sanat sineması Karaca’da gösteriliyor…

Pastacıyı, çiçekçiyi sevindirmenize karışmam, zaten kuyumcuya verecek paranız yok biliyorum; siz en iyisi sinemaya iki bilet alın derim… Ha, “Cesaretin Var mı Aşka” bana uymaz diyorsanız, o zaman başka bir film önereyim, sevgilinizle birlikte gitmeniz için: hafta başında Oscar’ı kazanan “Parazit” filmi olağanüstü bir kara komedi. Bu filmi izlemek size işyerinizde, arkadaşlarınız arasında bir ayrıcalık sağlayacaktır. Bu ayrıcalığı sevgiliyle paylaşmaya ne dersiniz?

14 Şubat Dünya Öykü Günüdür aynı zamanda. Öykü deyince ilk akla gelen isim Anton Çehov’un Everest Yayınları’ndan çıkan ”Küçük Köpekli Kadın”ını, ya da Yapı Kredi Yayınları’ndan Julia Bachstein’ın derlediği “Kedi Hikayeleri” kitabını sevgilinize armağan edebilirsiniz… Ya da iki tiyatro bileti… 14 Şubat’ta Torbalı’da, sonraki gün AKM’de Cihat Tamer ve Bedia Ener’den “İkinci Bahar”ı, 15’inde Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde Özge Çidamlı’dan “Medea Kali”, aynı gün Bostanlı’da, 16 ve 17’sinde AKM’de Nevra Serezli ve Nuri Gökaşan’dan “Ağaçlar Ayakta Ölür”ü, önümüzdeki hafta Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde Murat Çidamlı’dan “Piraye”yi, Alsancak Ünal Gürel Sahnesi’nde Yasemin Şimşek Tüzün’den “Atlıkarınca Hikayeleri”ni izleyebilirsiniz. Hepsi de aşk üstüne…

“Cesaretin var mı aşka” diye sormak için kendinize ve kız/erkek arkadaşınıza, birlikte bir konsere gidebilirsiniz. Haydi, hemen iki bilet alın ve verin sevdiğinize yarın akşam… 3. Karşıyaka Türkü Günleri başlıyor hafta başında. 17 Şubat’ta Kardeş Türküler ve Hüsnü Arkan, 18’inde Ezginin Günlüğü ve Dilek Türkan, 19’unda Yeni Türkü, 20’sinde Erkan Oğur-İsmail Hakkı Demircioğlu var, Bostanlı Suat Taşer Sahnesi’nde…

Aşksız sanat, sanatsız aşk olmaz!