Dünya tarihinde, Makedonya Kralı Philippos II'nin, Kraliçe Olympias'tan doğma oğlu Alexandros (İskender) kadar iz bırakmış ve kişiliği tartışılan şahsiyet yoktur denilebilir. Bu hazretin Anadolu savaşları, üniversitelerimizde okutulacak değerde ve onun izlediği yol, Türk turizmi için en çok ilgi görecek destinasyonlardan birisidir. Batılı turist, İskender ile ilgili ne söylesen hayranlıkla dinlemeye hazırdır. “Aleksandrou anabasis” (İskender'in seferi yazarı Flavis Arrianos'a göre; “Dünyada hakkında bu kadar çok ve birbirine bu kadar aykırı hikayeler anlatılan hiç kimse yoktur.” “Büyük İskender” kitabı yazarı Droysen'e göre, “İskender adı, bir dünya devrinin sonunu, bir yenisinin başlangıcını anlatır.” Tarihin 300 yıllık dönemi (Helenistik) varoloşunu İskender'e (M.Ö 356-323) borçludur. Philippos oğlu, henüz 22 yaşındayken, Makedon Ordusu komutanı olarak Çanakkale Granikos'tan Anadolu'ya girmiş, iki yıl kadar savaşıp oyalandıktan sonra, Hatay yakınındaki İpsos savaşından sonra bu topraklardan çıkmıştır. İskender hakkında yüzlerce kitap yayınlanmış, belgesel ve filmler çekilmiştir. Ben fakirin kitaplığında bile onunla ilgili 25'i aşkın kitap var, ama; çoğu zaman olduğu gibi kaynak karıştırarak değil, kafamın kapısından ilk fırlayan bazı bilgileri kırışayım sizinle.

**

... Epeiros'lıların kralı Akhilleos soyundan Neoptolemos'un kızı, Philip'in zevcesi Olympias, gelin olmasından bir gece şöyle bir rüya görmüştü: Güya büyük bir fırtına dört yanını sarmış, şimşek kucağında çakmış, büyük bir ateş çıkmış ve ateş etrafı yaka kavura ortadan kaybolmuştu.

Bu ateş, Kraliçenin doğuracağı çocuktu. Doğum, M.Ö. 356 yılının 22 Temmuz günü vakti oldu. Oğlana, “Çoban” anlamında “Alexandros” adını koydular, ama burada kastedilen, davar veya nahar (küçük ve büyükbaş hayvan sürüsü değil, ulusların güdücüsü idi. Zaman, Sokrates ve Platon'la birlikte Akademia'nın (Atina okulu) üçüncü hocası Aristoteles'in ününün doruğunda olduğu dönem idi. Baba Philippos:

-Bir oğlum olduğu için değil, Aristoteles onun hocası olacağı için mutluyum, diyordu.

Bizim “İskender” dediğimiz yeni doğanın, nasıl bir insan olacağı pek erken yaşlarda belli olmuştu. Bunu kanıtlayan bir örnek olay:

İskender 14 yaşındayken, babasına gösterişsiz bir at (Bukefalos: Boğa baş) getirdiler. İstenen para, bir servet idi. Üstelik at, hiçbir bininciyi yanına yaklaştırmıyordu. İskender, babasından izin istedi ve at, süvarisine itaat etti. Babası, bunu nasıl başardığını sorduğunda İskender:

-Öbür süvariler gelirken önde gölgelerini gören at huysuzlaşıyordu; ben gölgesini arkada bırakarak yaklaştım. Kralın sözü meşhurdur:

-Oğlum, Tanrı'nın koyduğu sınırlar, senin kuracağın imparatorluk için çok dardır...

Devlet adamlığı ve askerlik bakımından mükemmelen yetişen İskender, büyük işler için hazırlanıyordu. Bu işlerin başında, gittikçe Helen ülkesine yaklaşmakta olan Pers'lere karşı savaşmak vardı. 338'de Chearinea savaşında, babasının bir süvari birliğine komuta etti. Kendisi henüz 20 yaşındayken, babasının bir suikaste kurban gitmesi üzerine Makedonya tahtına çıktı. Son derecede iyi yetişmiş ve örgütlenmiş 36 bin kişilik bir ordu kurdu, yeni savaş taktikleri geliştirdi. Bu dönemde, Korint'te karşılaştığı Sinoplu Diogenes'e, kendisinden bir isteği olup olmadığını sorduğunda -Servet-i Fünun Türkçesiyle- şu cevabı aldı:

-Gölge etme, başka ihsan istemem.

Buna karşın meşhur Makedonyalı'nın “İskender olmasam, Diogenes olmak isterdim” dediği söylenir.

-Büyük olmaya giden- İskender, M. Ö. 334 yılı baharında, Çanakkale Boğazını geçerek Granikos'ta, kendisininkinden iki kat fazla olan, Pers İmparatoru III. Darius'un ordusunu perişan etti. Bu savaş sırasında, bir düşman askerinin kılıcından, kendi ordusundaki Kara Kleites tarafından kurtarıldı. Kleites bu iyiliğini, yaşadığı sürece İskender'in başına kaktı. Taa burasına gelen İskender, onu hançerleyip öldürdü.

Hançerin İskender'in hayatında önemli rolü oldu. O her gece, yastığının altına Homeros'un İlyada'sı ile bir hançer koyardı. O, tanrı (önce Zeus, sonra Amon Ra) olduğuna inan(dırıl)mıştı, ama iki şey aklını karıştırıyordu: Tuvalet ihtiyacı duyması ve uyurken, kendisini bir çocuğun bile öldürebileceği olasılığı.

**

İskender bir kez de, yakın bir adamına, kendisini ne kadar sevdiğini sordu. “Uğruna ölecek kadar” cevabını alınca, adama hançerini uzattı... Evet, maalesef adamcağız canına kıydı.

Granikos utkusu, İskender'i zamanın dünyasında yüceltmişti. Bundan sonra, ulaştığı her kent ve kent devleti savaşarak, bazılarını savaşmaksızın ele geçirdi. Kendisini, İlyada'nın komutanlarından “Ayağına çabuk” Akhilleus'un ardılı sayıyordu. Nitekim Troya'da onun tümülüsünü ziyaret etti, Athena tapınağına kurbanlar kesti.

Perslerin kalesi durumuna getirilmiş olan Sardeis'i (Sardis-Sart) almanın keyfini yaşadı. Buradan, Smyrna'ya (İzmir) geldiğine inanıyorum ben. Rivayete göre, Pagos'ta (Kadifekale) avlanırken gördüğü bir düş üzerine, kentin burada durulması buyruğu verdi; bu emri generallerinden Lysimakhos yerine getirdi. İzmirliler, bu durumu gösteren sikkeler bastılar. (Bir örneği, Kültürpark'taki Arkeloji ve Sanat Müzesinde.)

Zaferden zafere koşarak gittikçe büyüyen İskender, gönlünde yatan aslanlardan Efes'e geldi. O sırada, kentin has tanrıçası Artemis'in muhteşem tapınağı yeniden yapılıyordu. Mağrur ve zengin kral, yapımın tüm harcamalarını üstlenmek istedi. Efesliler:

-Bir tanrı, başka bir tanrı için tapınak yaptıramaz, diyerek bu öneriyi kibarca reddettiler.

İskender efendi Efes'ten Halikarnassos'a yürüdü. Uzun çabalara karşın, dış kaleyi almakla birlikte, iç kaleyi alamadan yoluna devam etti. Phaselis'i pek sevdi. Bilenlerin onca uyarılarına rağmen, dağ ile denizin arasındaki yoldan yoluna devam etti. Korkulanın aksine deniz uysal davrandı ve görgü tanıkları:

-Deniz, Kral'a itaat etti, dediler.

“İmkansız” diye bir şey tanımayan genç kral, bütün çabasına karşın, Termessos'u ele geçiremedi. Öfkesinden küplere bindi ve bu harika kentin çevresindeki zeytinlikleri ateşe vererek çekip gitti. Gordion macerası pek ünlüdür. Kentin kurucusu Gordios'un kağnı okuna attığı ve “çözenin Asya kralı olacağına inanılan” kördüğüm'ü bir kılıç darbesiyle kesip attı.

Daha nice maceradan sonra, Hatay yakınındaki İpsos savaşı, onun Anadolu'da kazandığı son zafer oldu. Kendisi ve savaşlarda kendisiyle tek beden olan atı Bukefalos yaralandı. “Beni bırakıp onu sağaltın (tedavi edin)” dedi ama, “Boğa baş”, 19 yaşındayken öldü; kral kendi adına “Bukefalia” kentini kurdurdu.

11 yılda dünya imparatorluğunu kuran (Büyük) İskender M.Ö. 323 yılı 13 Haziran günü yokluk alemine göçtü... (İstanbul Arkeoloji Müzesindeki “İskender lahdi” ona ait değildir...