Benim çökmedi.
Bu ülkede yaşayıp herhangi bir mevsim girişinde, ortasında ya da çıkışında insanın içine huzur çökmesi mümkün mü?
Aylardan Eylül, zamanlardan okulların açılma zamanı olunca konu yeni müfredat oldu ya mesela... İşte bu ülkede her konu olduğu gibi bu konu açıldığında da insanın içine kara bulutlar çöküyor.
Bu müfredatın içeriğini öğrendikçe ne huzuru, ne rahatlığı kalır ki insanda...
Sadece içimden bir ses bunlar geçecek diyor.
Bu akıl tutulması bir son bulacak.
Allah bir kesimin aklından aldığı sağlığı tekrar yerine koyacak.
Bu ülkenin bağımsızlığını borçlu olduğu (sadece bağımsızlık değil de yazması bu köşeye yeter mi?) büyük kurtarıcı, başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün adının ders kitaplarından silinmeye çalışılması...
Buna cesaret edilmesi...
Ve gerçekleşeceğine inanılması! Demek iş artık buraya kadar geldi ha?
Şimdi anne babalar birer öğretmen.
Branşları olsun olmasın öğretmenler birer Atatürk ve Kurtuluş Savaşı anlatıcısı.
Teyzeler, amcalar, halalar, dayılar Çanakkale destanını küçümseyip yok sayıp alay edip yerine 15 Temmuz'u koymaya 'kalkışanlara' izin vermeyecek birer eğitim neferi.
Çanakkale Destanı da anlatacağız çocuklarımıza...
15 Temmuz'da yaşanan o kabus geceyi de...
Ama ikisini birbirine karıştırmayacak, birini yüceltirken diğerini yok saymayacağız.

Kısaca, beyhude bir çabaya girmeyin.
Silemezsiniz.
Haydi elinizin altındaki ders kitaplarından Atatürk'ü, bu toprakların gerçek tarihini sildiniz...
Ülkedeki bütün kalelerini zapt ettiniz...
Peki dünyanın bütün kütüphanelerine de mi gireceksiniz?
Bu halkın hafızasını silmeye çalışıyorsunuz, dünyanın hafızasına da mı gücünüz yetecek?
Yetmeyecek.
Bu yanlış ve bu ayıptan bir an önce dönülecek. Buna inanmak istiyoruz.
Bu tehlikeli çılgınlık, bu akıl almaz proje her neyse, aklı selim birileri tarafından dur denilsin, istiyoruz.
Sahi içinizde bir tane bile "Ya hu birader biz ne yapıyoruz böyle?" diyecek bir isim kalmadı mı? Ya da hiç mi olmadı?
***
Çeşme'yi hiç anlamamak
Ülkenin son yıllarına damga vuran doğa katli ve beton fetişizmi bütün hızıyla Çeşme yarımadasında da sürmekte.
Dağ taş ev doluyor.
Sadece müstakil ev olsa iyi... Çok katlı, mimarileri, kullanılan malzemeler ve koyu renkler nedeniyle anıt mezarları andıran binalar bunlar.
Artık kıyılara ulaşmak o kadar kolay değil.
O koca binaları aşmanız gerekiyor.
Aştığınızda da zaten keyif falan alamıyorsunuz çünkü başınızda lahit gibi dikiliyorlar.
Ama duyuyor ve görüyoruz ki bazılarının mimari şaheser olduğunu iddia ettiği bu yapıların içleri hala boş.
Yatırımcılar umduklarını bulamadılar.
İnsanlar şehirden gelip yine şehirdeki evlerin aynısının içine girmek istemiyor demek ki.
Hem de dudak uçuklatan fiyatlar vererek. (İçlerinden bir tanesinin satış departmanına sorduk, fiyatlar şöyle: 1+1 daireler 500 bin Euro - 4+1 daireler 2 milyon Euro- aidatlar ayda 1000 lira)
İlla bu coğrafyayı imar manyağı yapacağız diye ısrar edecekseniz bari hiç olmazsa Ege ve Akdeniz'in geçmişten gelen mimari kültürü nedir bir araştırınız.
Beyazdan, maviden, kırmızı kiremitten, balkonda sakız sardunyadan, bahçede begonvilden şaşmayınız.
Son olarak, İzmir dışından gelip bu çok katlı kara binaları inşa edip, peynir ekmek gibi satacağını düşünen tüm büyük iş adamlarına naçizane tek bir cümle etmek isteriz:
"Siz Çeşme'yi çok yanlış anlamışsınız!"
***
Before Sunset'te müthiş final
Pazar gecesi yaz sezonunu, Çeşme'de son 4 yıldır en başarılı ve en görkemli kapanış partilerini yapan beach club Before Sunset'te kapatalım dedik.
Muhteşem bir sahnede, ta New York'tan kalkıp gelmiş ünlü caz sanatçısı İlhan Erşahin ve genç neslin adını çok iyi bildiği DJ Ali Kuru performansını izlemek müthiş keyifliydi.
Özelikle bu sene Alaçatı sokaklarında, plajlarda ve klüplerde yaşanan müzik teröründen sonra bu kadar kaliteli müzik ilaç gibi geldi.
Yalnız parti farklı DJ'lerin sahne almasıyla gündüz 2'de başlamıştı ve biz gittiğimizde saatler artık geceyarısına ulaşmıştı.
Dolayısıyla gençlerin bir kısmı biraz dağılmıştı.
Biz üç kartlamış ergen bir yandan eğlenirken bir yandan da sağımızdaki solumuzdaki tanımadığımız çocukları toparladık.
- Evladım bak uyukluyorsun nerede senin arkadaşların, hadi seni eve götürsünler...
- Çocuğum dur düşeceksin, in bakayım oradan...
- Hişşt kızlar! Tuvalette tek sıra olun bakalım, araya kaynama olmasın.
Eee işte ne yapacaksın bir yaştan sonra club eğlencesi de anca bu kadar oluyor demek ki.
Ama gerçekten finale yakışan, sezonun en eğlendiğim gecesiydi.