"Sadece son bir yılda:
Gazeteciler toplam 75 yıl 5 ay 26 gün hapis cezasına mahkûm edildi.
128 davada 273 gazeteci yargılandı.
60 gazeteci hakkında soruşturma açıldı.
57 gazeteci fiziksel saldırıya uğradı.
32 gazeteci sözlü olarak tehdit edildi.
31 gazeteci toplamda 52 gün gözaltında kaldı.
54 haber sitesine ve 1355 haber içeriğine erişim engellendi.
RTÜK marifetiyle televizyon ve radyolara toplam 10.427.902 TL para cezası verildi.
559 basın kartı iptal edildi.
Basın İlân Kurumu gazetelere toplam 25 gün ilân kesme cezası verdi.
Hürriyet, Halk TV ve FOX TV işverenlerinin itirazı nedeniyle 1400 medya çalışanının toplu sözleşme hakkı engellendi.
Ve 26 gazeteci hâlâ cezaevinde tutuluyor."
(Türkiye Gazeteciler Sendikası-TGS Raporu'ndan)

***

Meslek Büyüğümüz, Altan Öymen, basına baskının bu denli hiçbir dönem yaşanmadığına dikkat çekti BirGün Gazetesi'ndeki röportajında...
Baskının boyutuna dikkat çeken Öymen, şunları söyledi:
“Demokrasiye geçiş sürecimizin başlangıcı sayılan 1947'den beri 75 yıl geçti.
O zamandan bu zamana kadar basınımızın baskılar altında kaldığı dönemler de var.
Askeri yönetim, sıkıyönetim, olağanüstü hal yılları da var.
Ama o yıllar dışında ben, gazetelerimize ve televizyonlarımıza yönelik baskıların bu ölçülere vardığı bir başka zaman hatırlamıyorum.
1950'lerin başları, 1960'ların, 1970'lerin, İsmet İnönü’nün, Demirel’in, Ecevit’in başbakanlık yaptığı dönemler, 1980 darbesinden sonraki sivil hükümetler ve 2002’de iktidara gelen AK Parti hükümetlerinin ilk yılları… O dönemlerin hiçbirinde, basın mensuplarından hapse girenlerin sayısının bu kadar yükseldiği hem de büyük kısmının hükümsüz olarak yıllarca cezaevinde tutulduğu görülmedi."

**
Basına yönelik baskı, cezalar, sansür gün be gün artıyor.
Temel hak ve özgürlükler yok sayılıyor.
Toplumun doğru bilgilenme hakkına hizmet eden gazeteciler hedef gösteriliyor, saldırıya uğruyor.
Haberlerine erişim engeli getiriliyor.
Eleştirel yayın yapanları,
RTÜK yayın durdurma ve para cezalarıyla, BİK resmi ilan kesme cezalarıyla ekonomik olarak da cezalandırıyor.
Basın emekçileri ise yoksulluk sınırındaki maaşlarıyla mesleklerini yapmaya çalışıyor.
"Her an bir yazısından, attığı başlıktan, kullandığı atasözünden ya da sosyal medya paylaşımındaki bir kelimeden gazetecilere soruşturma başlatılıp, davalar açılabiliyor.
Gece yarıları gözaltılar, terör bağlantısı suçlamaları ve tutuklamalar işkenceye dönüşüyor."

***

Meslek örgütüm İzmir Gazeteciler Cemiyeti'nin(İGC) açıklamasından bu ifadeler;
"İGC olarak ülkemizde ifade ve basın özgürlüğü ile gazetecilik mesleğinin evrensel standartlarda icra edilebildiği günlere kavuşmak için mücadelemizi yılmadan sürdüreceğimizi bildiriyoruz.
Tüm bu olumsuz örneklere, baskı ve sindirme çabalarına rağmen gerçekleri halka ulaştırabilmek için gece-gündüz, yağmur-çamur demeden, tüm tehdit ve engellemelere rağmen haber uğruna canını ortaya koyan meslektaşlarımız umut kaynağımız.
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Gökhan Durmuş ise 2022 yılını “cezalandırma yılı” olarak tanımlarken “Türkiye yıllardır olmayan basın özgürlüğünü, tutuklu gazetecileri, gözaltına alınan gazetecileri, darp edilen gazetecileri konuşuyor. Konuşuyor ama kim konuşuyor? Medya sektörünün içerisinde yer alan gazeteciler, akademisyenler ve biraz da siyasetçiler” dedi.

***

Haberlerde dinledim.
Spiker söylüyordu...
Bugün Dünya Basın Özgürlüğü Günü'ymüş!
Bir gülme tuttu ki, bir gülme aldı ki; sormayın...
Albert Camus'nun sözünü anımsadım sonra;
"Basın özgürlüğü, belki de özgürlük düşüncesinin giderek aşılanmasından en çok acı çekmiş özgürlüktür!.."
Gazetecilikten başka işi olmamış onurlu meslektaşlarıma selâm olsun...