Üzerimizden silindir geçmiş gibi.
Kimsede ne çalışma ne konuşma isteği.
Bitmiyor, bu ülkenin içine girdiği, sokulduğu, günden güne daha da dibe itildiği kabus bitmiyor. Katlanarak devam ediyor.
Kara bir büyücü bu toprakları lanetledi sanki. Ve o lanet nasıl kalkacak bilmiyoruz.
Kim kızdırdı oğlum bu büyücüyü? Gitsin gönlünü alsın, özür dilesin, bir şey yapsın. Yeter ki Deccal şu ülkenin üzerinden bir an önce çeksin gitsin!
Kiminle konuşsam, hangi şehirde olursa olsun 'sokağa çıkmaya korkuyorum' diyor.
Çocuklar okula gönderilirken anne babaların endişeleri yüzlerinden okunuyor.
Birileri bize 'ölmeye alışacaksınız' dedikçe kendimize yaşayacak başka yerler bakmaya başladık.
"Sakız'ın arkasında küçük bir ada varmış, ev fiyatları 30-40 bin dolarmış..."
Bu ve benzeri konuşmalar geçiyor artık günlük hayatımızda.
Bir delinin hatıra defterinde yaşıyoruz sanki.
Herkes kendine bir savunma ve korunma mekanizması geliştiriyor böyle dönemlerde.
Ben kendimi sağlıklı yaşam, zayıflama ve doğayla daha iç içe olma kanalına sokmaya çalışıyorum.
Dün küçük teyzemle saatlerce tarlalarda dolaşıp yabani ot topladık mesela.
Nasıl iyi geldi anlatamam.
Hiçbir şey düşünmemeye, gündemden uzak durmaya gayret ediyorum.
Delirmemek için o defterden kendimi sıyırmak istiyorum yani.
Buyurun bana katılmak isteyen varsa yazıya gündem dışı bir konuyla devam edelim...

* * *

oncelYulaf, funda suyu, aspir yağı vs.


Şimdi size "yulaf kepeği" diyeceğim, sakın yüzünüzü ekşitmeyin.
Daha önce de bir denemem olmuştu.
Bir ayda dört kilo vermiştim.
Hiç aç kalmadan, sadece ekmek yerine yulaf kepeğinden yaptığım kendi küçük somunlarımı tüketerek.
Baktım bu ara yine kilolar aldı başını gidiyor koştum yine o İngiliz atı yemine!
Bundan birkaç yıl önce arkadaşım tavsiye etmişti, tatmış ve nefret etmiştim. O gün huysuzluğum ve önyargılarım sahnedeymiş demek ki.
Ya da belki diyet havamda değildim. "Yemem ben bunu ya, beygir miyim?" demiştim.
At değilmişim ama aptalmışım!
Meğer ne mucize bir besinmiş.
Bir ayda hiç aç kalmadan dört kilo vermiştim.
Yapılışı şöyle oluyor: Her sabah üşenmeden iki yumurta beyazına üç kaşık yulaf kepeğini ekleyip içine lor peyniri, çörek otu ve biraz kırmızı biber karıştıracaksınız.
Sonra bir tatlı kaşığı zeytinyağ dökülmüş tavada altını üstünü kızartacaksınız.
Yanında yeşillik, salatalık, domates, zeytin, peynir... Abartmadan ne istersen...
Yaklaşık 2.5-3 saatte bir acıkan, kan şekeri bir anda yere düşen bir insan olarak bu yulaf kepeği denen mucize hayat kurtarır hayat!
- İçindeki protein, et ve yumurta kadar önemli.
- Demir, manganez, çinko gibi mineraller, E vitamini, tiamin, niasin, riboflavin, folat ve diğer B grubu vitaminlerini içeriyor.
- Önemli bir antioksidan olan selenyum açısından zengin.
- Tokluk hissi veriyor.
- Kan şekerini düzenliyor.
- Sindirim sistemini çalıştırıyor.
- Kolesterolü düşürüyor.
Eh isterseniz gelip bir de boynunuza masaj yapsın!!
İnternetten onlarca farklı tarif bulabilirsiniz.
Ama kesinlikle bu önerimi dinleyin. Gerçekten çok faydasını görmüştüm, şimdi yine yulaf kürüne giriyorum.
Yanında bir minik hile daha yapmayı planlıyorum: Funda suyu...
Her öğünden önce bir çay bardağının yarısına yakın funda suyu, üzerine normal su ve hop mideye!
Uzun uzun anlatmama lüzum yok, internet elinizin altında, yararlarına ve metabolizmada nasıl bir etki yarattığına kendiniz bakarsınız.
Üzerine bir de haftanın en az iki üç günü birer saat yürürseniz, rakı-balık keyfinden bile vazgeçmeden bu kiloları vermeye başlayabilirsiniz.
Hem ödem atıcı hem kilo verici öneriler bunlar.
Yeni edindiğim bir başka bilgi de aspir yağının, düzenli kullanımlarda yağ yakma konusundaki mucizevi etkileri.
Bugünlük benden bu kadar.
Çıkayım da biraz yürüyeyim. Hem papatya falan da toplarım.