"Bir Birkin çantaya sahip olmak-olamamak... Bir Hermès mağazasında paranızla rezil olma ihtimali..." Takıntılar, sınıfsal adaletsizlikler, Doğu-Batı çelişkisi, mültecilik, ayrımcılık, seçkincilik, Filistin kökenli yazar Yasmin Zaher'in Bozuk Para adlı romanında başarıyla işlediği çağımızın dertleri. Biz de de Hermès çantanın 50 bin dolar, sabır, şükür ve tasarruf sözcükleriyle aynı cümlede kullanıldığını hatırlatmak zorundayım.

Üçüncü kuşak Filistinli mülteci kadın, yeni taşındığı ABD'nin New York şehrinde öğretmenlik yapmakta, hayatla takışması her geçen gün biraz daha yoğunlaşmaktadır. Yaşadığı ülkeye, şehre, mekanın direttiği sosyokültürel ortama, çalıştığı okula, meslektaşlarına, öğrencilerine, komşularına, öğrencilerine uyum sağlayamamış, bu nedenle de her geçen gün biraz daha içine kapanmaktadır.

Hayatına iğreti bir biçimde tutturulmuş zoraki iş ortağı Pardesü, Sacha, uzaklardan sürekli para gönderen ağabeyi bu bungun yalnızlığın ne farkına varmış ne de varlıklarıyla ona destek olabilmişlerdir.

YALNIZLIK VE BOŞLUK

Teninin rengi, farklı alışkanlıkları, siyaset, ideoloji, coğrafya ve tarih selinin sürüklediği önyargılar, yaşadığı topluma karşılıklı aşinalık sağlayamamış, "insan olmanın, dünyada yalnız bir varlık olmanın bitmek bilmeyen boşluğunu" yaşadığı her an tenini ruhunda bir ağırlık olarak taşımış, daha iyi bir hayat umudunu Doğudan Batıya sürüklemiş herhangi bir genç. Belki de yazarın ona bir ad vermemesinin sebebi de bu: Dünyanın en görkemli metropolünde 'herhangi biri' mesabesinde ucuz bir Doğulu iş gücü!

Kahraman, "Bir çantanın gücünün olamayacağı", ölüm, ateş ve yokluk kokan topraklardan gelmişse de annesinden kalan Birkin marka çantasını bedeninin yeni bir organı gibi taşır üzerinde. Pardösü adını verdiği evsiz bir dolandırıcaya kapılmasının, onunla birlikte absürt işlerle uğraşmasının sebebi de budur. Hayatını öğretmen maaşıyla değil, abisinin yönettiği miras servetinden akıttığı damlalarla yürütür. Dünyanın en pahalı, en gözde modacılarının kıyafetlerine, aksesuvarlarına tonlarca para harcar. Böylece 'tüketim çılgınlığı içinde çoktan kaybolmuş Batı toplumu içinde homojenize olabilecek ve yadırganmadan yaşayabilecektir. Lakin görev yaptığı, darfur mülteci kampı gibi farklı uluslardan mülteci çocuklarının okuduğu ortaokulda parıltılı çelişkiler yumağı gibidir.

KOYU VE KİRLİ TENİ NE GİZLER?

Lüks markalar filan tamam ama o koyu teni ne yapmalı!.. Miu Miuler, Diorlar, Pradalar o teni nasıl kamufle etsin!.. Bir renk baskısıyla tetiklenen temizlik tutkusu, obsesif kompulsif bozukluğa, kronik yalnızlığı ise doğayla bütünleşme savaşına evrilir.

"Kirliliğini", "...Elbisemin (şaşaalı Alexander McQueen) markası da kiri örtememiştir ve bunu "Elbisemin altındaki her şey kirliydi çürümeye başlamıştı" diyerek ifade eder. Batının insanlarına hiç alışamamıştır. İzbe sokaklarında farelerin cirit attığı, doğal atık konteynırlarından yolsuzluk ve kokuşmuşluk sızan onlarca ırktan oluşan rengarenk vaveylasıdır New York. Günün her saati pistir metropolitan ahalisi. Çocukluk anılarında yaşayan, aralarında doğup büyüdüğü Filistinli kadınlar temiz ve paklığını hatırladıkça New York gözüne daha da batar. Milyar dolarların on haneli sıfırlarla ifade edildiği gökdelenlerin gölgesindeki dağ gibi çöpler, o yığınların etrafındaki sürünen evsizler, Filistinli genci hep haklı çıkarır.

Takıntıları ve çılgınlık derecesinde tenine uyguladığı yaptığı eziyetler bir yana, Batının merhametsiz ikiyüzlülüğüne sağlam eleştiriler getirecek kadar da aklı başındadır. Şehre ilk geldiğinde insanlarını birer sanat eseriymiş gibi gıptayla izleyen genç kız, o büyüden sıyrılır sıyrılmaz ABD'ye öfkesini kusar:

"...şeytanın ta kendisi nasıl rüyalar ülkesi olabilir ki?"

AYRIMCILIKTAN NEFRET EDİYORUM

Kahramanın romana adını veren en büyük takıntısından bahsetmeden olmaz. Sırtını ovalarken hamam kesesini yetiştiremediği yerde yanıp dönen bir şey vardır. O, bunun çocukken yuttuğu ve omurlarının tam ortasına yuvalanan bir bozuk para (gümüş bir şekel) olduğuna inanıyor.

Bir söyleşisinde "Takıntı, bir karakterin çöküşünü yaratmanın çok iyi bir yoludur," diyen Yasmin Zaher, takıntılarla kahramanı arasındaki gerilimli ilişkiyi başarıyla yönetiyor. Belki bu yüzden romanı Türk asıllı ABD'li yazar Elif Batuman 'çılgınca', Sloven filozof Slavoj Žižek ise bir 'başyapıt' olarak tanımlıyor.

Sözü, yürekten katıldığım ifadesiyle -ki Slavoj Žižek'in gönlünü fethetmiş olmasının sebebi budur- Yasmin Zaher'e bırakmak isterim:

"Moda (Evet bazen beni baştan çıkarmaya çalışsa ve ben bununla savaşma konusunda güçsüz kaldığım anlar olsa da), ayrımcılık, sınıfçılık ve elitizm için bir araçtır ve ben bunların hepsinden nefret ediyorum."

Bir yere ait olamayışa, mülteciliğe, ırkçılığa, iki farklı dünyanın çarpışmasına, lüks tüketimin yarattığı yoz insanlara dair bir ilk roman Bozuk Para.

YAZARA DAİR...

1991'de Kudüs'te dünyaya gelen ve bu yıl Dylan Thomas Ödülü'nü kazanan ilk romanı Bozuk Para ile tanınan gazeteci - yazar Yasmin Zaher, ABD'ye göç ettikten sonra Yale Üniversitesi'nde biyomedikal mühendisliği okumuş, Katie Kitamura'nın danışmanı olduğu The New School'dan yaratıcı yazarlık alanında yüksek lisans yapmış.

2. Kahvaltıda Tazı Internet Icin

Kaybedenlerin ve gözden ırakların öyküleri

1994 Booker ödüllü İskoç yazar James Kelman'ın kırk yedi öyküsünü bir araya getiren Kahvaltıda Tazı, yalın olduğu kadar etkili kısa, bazen de çok çok kısa hikayelerden oluşuyor.

1946'da Glaskov'da dünyaya gelen ve 1994 yılında "How Late it was, How late / Çok Geçti Ama Çok G adlı romanıyla Booker ödülünü kazanan İskoç yazar, aslında bizde pek tanınmayan ve dolayısıyla hakkı teslim edilememiş harika bir yazardır.

Roman, deneme, tiyatro oyunu ve öyküleriyle ülkesinin edebiyatına iz bıraktı.

Bir partiye üye olmasa da hayatının her deminde sosyalist tarafından ödün vermeyen Kelman, ünlü ABD'li filozof Noam Chomsky ile birlikte "Fikirler Neden Önemlidir?: Düşünce ve İfade Arasında Bir Ömür Yatar" adlı kitaba da imza atmıştı.

Kurgu eserlerinde toplumun dışında kalmış ya da kalmaya en müsait tipleri, başarısız ve ezik addedilen insanların hayatındaki nirengi noktaları yansıttı. Her daim kaybedenlerin hikayesini yalın bir dille, onları ve hayatlarını istismar etmeden tasvir etti.

Onun üslubunu anlatmada tanıtım cümlelerinden daha etkili olur umuduyla, bu metni kırk yedi öyküsünü bir araya getiren, Filiz Karaküçük'ün harika çevirisi ve sunuş yazısıyla yayınlanan Kahvaltıdaki Tazı adlı kitabından seçtiğim ve bir yakınını yitiren herhangi birinde baş gösterebilecek minik ikiyüzlülüğü üç beş satırda nasıl sade ve etkili bir dille anlatabildiğine hayranlıkla tanık olduğum bir mikro öyküsüyle noktalıyorum...

NİTELİKLİ BİR GAZETEDEKİ LİDER

Niçin bir takım sonsuzluk imalarının, insanları müşkül duruma düşüreceği merak edilebilir pekâlâ. Bunun cevabı ikiyüzlülükte değil, samimi bir şekilde kendinden şüphe edebilmekte yatıyor. Omuzlarımızdan bir kefen gibi sarkan bu genel gizemli hava göz önünde bulundurulursa, bir tanıdığımızın kılıcı yere düştüğü zaman feryat etmemeliyiz. Ne de olsa bu, kendimizi güvende hissetmemiz gereken türden bir hadisedir.

Kahvaltıda Tazı / James Kelman - Everest Yayınları

3. Dünyayı Bastan Internet

Yenilikçi sanat ve sanatçıya eleştirel bakış

2021 yılında ünlü İngiliz medya kuruluşu BBC'nin "Yeni Nesil Düşünür" ilan ettiği Vid Simoniti, Liverpool Üniversitesi'nde Sanat Felsefesi bölümünde öğretim görevlisi olarak akademik hayatını sürdürüyor. Simoniti'nin bu alandaki çalışmaları, sanatın toplumsal ve politik değişimi nasıl yaratabileceği üzerine odaklanıyor.

Simoniti, Dünyayı Baştan Yaratan Sanatçılar – Bir Güncel Sanat Manifestosu adlı bu kitabında, milenyumun başlarında güncel sanatın politikayla ilişkisinin nasıl şekillendiğine ve bu ilişkinin nasıl sürdürüldüğüne dair zengin bilgiler içeriyor.

Kitabına konuk ettiği Ai Weiwei, Olafur Eliasson, Wangechi Mutu, Naomi Rincón-Gallardo ve Hito Steyerl gibi yenilikçi sanatçıları tanıtırken aynı zamanda bu sanatçıların eserlerinde iklim krizi ve sosyal adalet gibi ciddi konuların nasıl yorumlandığını inceliyor.

Düşünme ve yorumlama tarzındaki özgünlüğüyle takdir gören Vid Simoniti, sanat üzerine derin tefekkürünü yansıttığı bu eserinde insani sorunları ele alan estetik kaynakları eleştirel bir gözle yeniden değerlendiriyor.

Dünyayı Baştan Yaratan Sanatçılar / Vid Simoniti / Yapı Kredi Yayınları

4. Yalnızlıgın Esirleri Internet Icin

Yalnızlığın Esirleri

İlk kez bir eseri Türkçe yayımlanan, 1904 - 1962 yılları arasında yaşamış İngiliz yazar Patrick Hamilton için 2007 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi yurttaşı Doris Lessing şöyle demişti:

"Hamilton, büyük ölçüde ihmal edilmiş harikulade bir romancıydı."

Londra'daki sokak kültürünü yansıtırken yarattığı Dickensian anlatım tarzıyla Graham Greene ve J. B. Priestley'in büyük saygısını kazanmış olan Patrick Hamilton'un eserleri barındırdığı kara mizahı ve yoksulların yanında duruşuyla yıllar sonra tekrar ilgi görmeye başladı.

"İşlenmemiş bir mücevher" gibi yeniden parlamaya başlayan bu nadide yazarın Türkçeye ilk çevrilen romanı Yalnızlığın Esirleri'nin konusu şöyle...

Londra ikinci büyük savaşı yaşarken bir yayınevinde çalışan otuz dokuz yaşındaki Bayan Roach, evinin bombardımanda yıkılmasının ardından, Londra kırsalındaki Thames Lockdon adlı küçük bir kasabadaki pansiyona taşınır. Ancak sığındığı Rosamund Çay Odaları Pansiyonu'ndaki tüm kapılar, Roach için ölümün, esaretin, yalnızlığın başka biçimlerde yaşandığı başka cephelere açılır.

Yalnızlığın Esirleri, savaşın sivil tarafında yarattığı zorlukları, acıları yansıtan etkili bir roman.

Yalnızlığın Esirleri / Patrick Hamilton / Jaguar Kitap

5. Kurtulus Paul Internet Icin

Yepyeni bir pandemi romanı

2020 - 2022 yılları arasında hayatımızı bir milat gibi ikiye ayıran pandemi, varlığını dünya edebiyatının yeni eserlerinde sürdürüyor. ABD'li yazar Paul Tremblay'ın romanı da bunlardan biri. Birçok ödüle aday olan Kurtuluş Şarkısı, tüyler ürperten kuduz benzeri bir salgın hikayesiyle dikkat çekiyor:

Massachusetts, haftalar içinde bir kabusu yaşamaya başladı. Şehirde, tükürükle bulaşan, kuduz benzeri bir virüs akıl almaz bir hızla yayılıyor; hastalığı kapanlar, dakikalar içinde bir başkasını ısırıyordu. Hastaneler dolup taşmış, sokaklar karantinaya alınmış, devlet protokolleri çökmüştü. Bir sabah Dr. Ramola Sherman'a hamile arkadaşı Natalie’den telefon geldi. Natalie enfekte birinin saldırısına uğramıştı ve bir an önce bir hastaneye ulaşıp aşı olması gerekiyordu.

Kurtuluş Şarkısı / Paul Tremblay / İthaki Yayınları