Kimilerine göre bir mozaiktir, Türkiye; kimileri ise aşureye benzetir. Farklı zamanlarda, farklı kültürlerin bir araya gelmesi, birbirlerini etkilemesi ve kaynaşması ile ortaya çıkmış bir toplumuz. Anadolu’ya ilk kez 1071’de geldiğimiz tam bir palavra; genetik araştırmalar Orta Asya’dan gelen insan oranının yaklaşık yüzde 8 olduğunu gösteriyor. En az Göbeklitepe’ye kadar uzanıyor geçmişimiz. Dünyaya uygarlığı, ilk din anlayışını, simgeselliği getirenler, resim yazısından harflere geçişi sağlayan tamga (damga) yazısını geliştirenler bizim atalarımız. Bugün ikinci beyin olarak değerlendiren bağırsaklarımızdaki mikrobiyota denen organizma topluluğunun yararlı yöne kaymasını sağlayan yoğurt, kefir, turşu, tarhana gibi gıdaların tümü, atalarımızın icatları… Ama Anadolu’yu ve Anadolu insanını en güzel simgeleyen yemek bence de aşure…

Aşurenin Anlamı, Tarihçesi ve Simgeselliği

İbranice’deki ‘aşûr’ veya Arapça’daki 10 anlamına gelen ‘aşura’ sözcüğünden köken alan aşurenin tarihçesi Nuh Peygamber’e dek uzanırken, Müslümanlıkta, Hıristiyanlıkta ve Musevilikte aşurenin farklı simgesel anlamları var. Büyük tufan sona erince Nuh Peygamber, geminin kilerinde kalan tüm erzakı karıştırıp bir kazanda pişirince ‘aşure’ ilk kez ortaya çıkıyor.

Buğday, bereketi simgelerken, aşurenin içine konan malzeme sayısı, inanca göre değişiklik gösterir. İslam dininde Muharrem ayının onuncu günü Aşure Günü olduğundan 10 sayısı ile uğurlu kabul edilen 7 ve 41 sayıları öne çıkarken, Alevi inancında Kerbelâ’da şehit olan 12 İmam’ın anısına 12 sayısı da önem taşır. Muharrem ayının ilk on iki günü Hz. Ali’nin oğlu Hüseyin’in öldürülüşünün yası nedeniyle matem orucu tutulur, son gün aşure yapıp dağıtılır. Ortodokslar ölümün 40. gününde ‘koliva’ denen kuru aşure dağıtırlarken, Ermeniler ‘tatlı çorba’ anlamında ‘anuş abur’larını yeni yıla girerken pişirirler.

Aşurenin içine konan malzemelerin çiğ olması, birlikte pişip olgunlaşmaları ve durulmaları da sembolik anlam taşır. Doğudan batıya, şehirden şehre, kullanılan malzemeler, şeker oranı, renk ve kıvam açılarından aşure farklılık gösterir. Ama aşure hiçbir zaman tek bir ev için yapılmaz; bolca yapılır, dost ve akrabalarla paylaşılır. Aşure, dostlukla, sevgiyle paylaşmaktır.

Aşure – Laiklik İlişkisi

Aşure ile laiklik arasındaki ilişkiye gelince… Aşure nasıl farklı malzemeleri bir arada kaynaştırıp, lezzetli hale getiriyorsa, laiklik de modern toplumlardaki farklı din ve mezhep farklılıklarına sahip insanları hoşgörü ve saygı içinde bir araya getirip, özgürlüklerini yaşamalarına izin verir.

“Hem Müslüman hem laik olunmaz” düşüncesine sahip insanlar bile artık anladılar ki ‘gerçek Müslümanlık’ ancak laik bir ortamda olası. “Dindar insandan zarar gelmez” düşüncesiyle tarikatlara her istediklerini vermenin, ülkeyi nasıl uçurumun kenarına getirdiğini hep birlikte gördük. FETÖ’den boşalan kadroları başka cemaatlere teslim etmek de farklı bir sonuç doğurmayacaktır.

Irk, din, mezhep ve dil açılarından farklılıkları olan bireylerin, laik Türkiye Cumhuriyeti ortak kazanında, dostluk, sevgi ve hoşgörü ortamında aşure gibi bir arada kaynaşmaları ve ağız tadıyla yaşamamız dileğiyle…