Değerli okurlarım, geçtiğimiz hafta Amasya Kitap Fuarı'na davetliydim. Maalesef gidemedim, başta sayın Valim ve Belediye Başkanım olmak üzere tüm Amasyalı dostlarımdan özür diliyorum.
Ancak değerli eğitimci yazar, soyadı gibi "Ünlü" değerli dostum Savaş Ünlü oradaydı, kitaplarını Amasyalılarla paylaşıyordu. Bu arada beni kırmadı ve bu konuda aşağıdaki yazdığı yazısını köşeme alıp sizlerle paylaşıyorum.
AMASYA KİTAP FUARINDA DESTAN YAZILDI
SAVAŞ ÜNLÜ
İlki bu yıl –Eylül 2025- düzenlenen Amasya Belediyesi Kitap Fuarı katılımcıları, yazarları şaşırtan bir havadaydı. Çoğu kentte yaşanması zor olan buluşmalara, güzelliklere tanık olundu. Yazarların önündeki kuyruklar büyük kentleri aratmadığı gibi onları da geride bıraktı. Söyleşilerde salonlar salkım saçaktı. Dışarıya büyük bir ekran konulmuştu. Oradan söyleşiyi izleyen de içeriden fazlaydı. Yakından tanık olduğum İzmir kitap fuarlarını geride bırakmıştı ilgi açısından.
İlk kez bir fuarda belediye fuara gelenlerin karikatürcülere portrelerini çizdirdi, hem de ücretsiz olarak. Birlikte pek çok etiğe katıldığımız çizginin cambazları Birol Çün ve Halit Kurtulmuş Aytoslu yüzlerce insanı çizdiler sabahtan akşama dek. Fuar süresince hiç de yorulmadılar. Öğrenciler, kızların ilgisi fazlaydı karikatüre. Bu güzel kentte ilk kez 20 yıl önce ulusal, uluslararası karikatür yarışmalarının başlamasına öncülük etmiştim. Yarışmalar sürüyor, her geçen yıl artan ilgiyle…
Bekdemir İşbilir, onca koşturmaca içinde beni buldu. Savaş hocam, çizer arkadaşları bu akşam Ali Kaya’ya götürelim, kaç gündür çok yorduk, yarım elma gönül alma, diyelim hiç olmazsa. Olur başkanım, dedim. Arkadaşlara durumu söyledim, mutlu oldular. Gideceğimiz yerin konumunu anlattım. Kartal yuvası gibi bir yerde, şehri görebileceğimiz en güzel yer olduğunu da söyledim.
Bekdemir İşbilir, bizim erken gidebileceğimizi söyledi. Oradan kenti izlersiniz, görüntü muhteşemdir, dedi. Güneş şehrin üstünden elini eteğini çektiği zamanda orada oturmuş çayımızı yudumluyorduk. Hafif esinti, esintinin getirdiği güzelim ot, bitki kokuları içimizi açıyordu. Şehrin üstüne gece yağarken ateş böcekleri kenti ele geçirmeye başlamıştı. Yeşilırmak, ırmağın kıyısındaki köşkler, dağlara oyulmuş kral mezarları kırmızıya boyanmıştı. Bazı akşamlar yeşil, bazı akşamlar mor rengin egemenliği yıllardır sürüyor. O görüntüde insan ne düşlere dalıyor ne düşlere. Bizler de zamanı sorguluyorduk. Köşkler, kral mezarları, nerede şimdi oralarda yaşayanlar.
Bekdemir Bey, telefon ederek keyfimiz nasıl diye sordu. Çok iyi dedim. Bir konuğumuz daha var, Haydar Ergülen de bizimle olacak deyince daha bir keyiflendik. Yazılarını, şiirlerini okuduğumuz bir şair bizimle olacaktı. Konuğumuz olacak sözü Üstadın Düş Gibi şiirini anımsattı bana. “Bu gece bir konuk gelecek sana/ Itır kokulu gün odana indiğinde.” Itır kokusu bulunduğumuz yeri sarıp sarmalamıştı. Yıllar boyu şiirlerini öğrencilerime okuttuğum güzel insan masamızda olacaktı.
Bir süre sonra Bekdemir Beyle birlikte Haydar Ergülen de yanımızdaydı. Gülümseyen çehreyle tanıştı bizlerle. Fuar alanına giderken o bizi görmüş, biz onu görmemişiz, hem söylüyor hem de gülüyordu. Mekanın sahibi Davut Keleş de bir koşu gelip konuklarımızla tanıştı. Haydar dostumuz, ‘’Adı neden Ali Kaya?’’ diye sordu. Davut kardeşimiz, ‘’Konum olarak her yanımız dağ tepe, burasının da sağı kaya, solu kaya, ortada Ali Kaya’’ dedi. Adını dedesinden aldığını da söylemeden edemedi. Masamız kısa sürede donatıldı. Nükte, espri ağırlıktaydı. Lezzetli yiyecekleri atıştırırken gülmeden de edemiyorduk. Molier ne demiş: “İnsan güldüğü kadar insandır”
Masamızın etrafında yeryüzünün en sevimli canlıları kediler, bir şey istemekten çok sanki konuşulanları dinliyorlarmış gibi geldi bana. Haydar Ergülen’in dizeleri nasıl anımsanmazdı: “Kedim kendisini evin uysal şiiri sanıyor, şiirin aklı kısa tırnakları uzun/Kedim kendisini bilge sanıyor sokakların ve aşkın ısrarla özlediği…” Üzgün kediler gazeli –Metin Altıok şiir ödüllü- kitabından. Hele bir dizesi var ki insanın yüreğine işler, aynı zamanda yüreğini çiçek bahçesine döndürür: “Küçük kız cebindeki mendille kedinin burnunu siliyordu.” Öğrencilerimle ne yorumlar yapmış, ne yazılar yazmıştık bu dize üzerine.
Kedilerle telepatiyle iletişim kurarken masamızın kokusu ve görünüşü değişiyor. Davut Keleş kendisinin yaptığı Tokat Kebabını masanın ortasına bırakıyor. Amasyalılar, en güzel Tokat kebabı Amasya’da yapılır, görüşünü doğrular nitelikte bir kebap olmuş. Patlıcan, et, patates, domates, biber şişte ocağa sarkıtılarak pişirilen bir yemek. Ocakta közlenen sarımsağı da unutmayalım. Ağzımızda dağılan kebapları yerken, kebap da kebapmış ha, bir tepsi bana mısın, demedi derken Edip Cansever’e bin selam yolluyoruz.
Haydar Ergülen, yarın gideceğinden söz ediyor, başka yerlere de çağrılıymış. Gel de Yarın Gece şiirini anımsama: “Yarın gece gideceğim bu kentten/bir ırmağa yolcuyum sular çekiyor beni…” Baştan ayağa şiire kesmiş adam gibi adama, şunu söylemek isterdim. Sis şiirindeki tek dizesini: “Bir şehrin yerine bütün şehirlerdesin.”
Masada eylül ayının sonuna gelindiğinden söz ediliyor. Eylül ile ilgili dizeler salınıp geliyor: “…/eylülün semtine kadar böyle gidilir/Eylül yazdan terk edilmiştir, şiirse hazirandan.’’
İzmirli ortak dostlardan konuşuyoruz, her biri dünya güzeli dostlar. Konu İzmir olur da bu kentin adının geçmediği dize olmaz mı? “Yazları güneşten, güzleri kederden, dolunaydan aşkları, İzmir’in mehtapları, dökülür yıldızları arkadaşlığın senin de gözlerinden…”(Bulut şiirinde)
Sohbet kıvamını bulmuştu. Çizer dostlar boş durmamışlar. Birol ve Halit, Haydar arkadaşımızın karikatürünü çizmişler. Nasıl da sevimli olmuş çizgileri. Kendisine armağan ettiler. Gece demini almış, kalkma zamanı gelmişti. Gecenin anısına fotoğraflar çektirdik. Davut kardeşimiz, burası sizin yeriniz, istediğiniz zaman gelin, başımın üstündedir yeriniz, dedi. Ünal Tümin abimi de her zaman yüreğimdeki yeri en üstte, hep birlikte gelin, sevinirim.
Nasıl da mutluyduk. Konuğumuzdan, muhabbetten nasıl da keyif almıştık. Dostlarla yenilen yemekler nasıl da lezzetliydi. Tokat Kebabı bir efsaneydi. Yıldızlar, Ali Kaya’ya daha yakındı. Bekdemir bey, kulak verin Atatürk’ün devrim yaratan sözleri yankılanıyor dağlar arasında, dedi. Amasya Genelgesi’ni okuyordu.
Haydar Ergülen’in Aşka Benzesin Diye şiiriyle gece noktalanmalıydı: “şimdi gecenin içinde/ sevimli bir yolcunun yüreği geziniyor…”
Savaş Ünlü-eğitimci, yazar