Şiddetin arttığı, kabadayılık kültürünün el üstünde tutulduğu; hoşgörünün, saygının neredeyse bittiği ülkemizde, bir de “dezavantajlı” tabir edilen kesime dahilseniz, yandınız!
Türkiye’de kadın olmak zor mesela. Etek giysen suç, gülsen günah olur. Boşansan şiddeti hak edersin. Anneysen, annelik dışındaki vasıfları yakıştırmazlar sana. Evli değilsen evde kalmışsındır. Evliysen ve çocuğun yoksa, acırlar.
Çocuk olsan… Şiddete, tecavüze, tacize uğrarsın da, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde ‘kim, neden, nasıl sana bunu yaptı’, araştırmaya gerek görülmez… Giderek kalitesizleşen eğitim sisteminde bir o yana bir bu yana savrulursun. Kötüleşen ekonomik koşullarda sağlıklı gıdaya bile ulaşamazsın.
Engelli olsan, sosyal yaşama karışmanı yadırgarlar. Kentler, sokaklar senin engeline engel katmak için tasarlanır. Seçimden seçime kapın çalınır… İşte o kadar!
Hayvan olsan… İnsana değer vermeyen sistem sana zaten hiç değer vermez. Masanın, sandalyenin ne kadar hakkı varsa, senin de o kadar vardır. Nasıl yaşadığın veya nasıl öldüğün kimsenin umurunda olmaz.
Hayvansever olmak da zordur bu ülkede. Hayvanlara mama verirsin “insanlar açken niye hayvanları besliyorsun” derler… Hayvana tecavüz edene tepki gösterirsin “insanlar tecavüze uğrarken, siz hayvanları düşünün” diye burun kıvırırlar.

***

İzmir’de hayvansever bir kadının başına gelenleri anlatayım size. Ceyda Bal Kundak, Valilik Hayvan Koruma Görevlisi. Evinde köpekleri ve kedileri var. Sahiplendiği hayvanların hepsi, şiddet görmüş, hasta veya engelli canlar. Eşi de kendisi gibi hayvansever.
Ceyda Hanım bahçeli müstakil bir evde kiracı. Ev sahibi de baktıkları hayvanları bilerek evini kiralamış onlara. Kira kontratları devam ederken bir gün, “yurtdışından oğlum gelecek” diye evi boşaltmalarını istiyor. Yasal olarak evde 1 yıla yakın bir zaman daha kiracı olabilecekken, Ceyda Hanım ve eşi bu isteği kabul ediyor. Ancak öyle şıp diye uygun ev bulmaları mümkün değil. Ev sahibi, kiracılarına ev bulmaları için vakit tanımayı kabul ediyor ama ertesi günden taciz ateşine başlıyor. Günde 5-6 kez arayıp, “ne zaman çıkacaksınız” diye soruyor. Ceyda hanımlar bir süre sonra ev buluyorlar. Ama taşınacakları evin tadilata ihtiyacı olduğu için 1 ay süre gerekiyor. Ev sahibi yanına diğer oğlunu ve eşini de alıp kapıya dayanıyor. Bahçe kapısından bağırıp çağırmaya başlıyorlar ailece. Ceyda hanım o gün gripten başını kaldıramaz halde; gürültü nedeniyle bahçeye çıkıyor. Köpekler telaş içinde, hem korkudan hem de sahiplerine zarar gelecek diye havlıyor. Ceyda hanımla telefonda konuştuğumuzda şunları anlattı: “Ben her şeye karşın sakin kalmaya çalıştım. Ama bana küfürler ettiler, hatta tehdit ettiler. Sonunda ev sahibine dedim ki, ‘Evden çıkmam için bir tebligat gönderir misin’. Bunu dememle birlikte oğlu duvarın üstünden atlayıp üstüme gelmek üzere bir hareket yaptı. Kendi kendime ‘Ceyda sabırlı davran’ dedim. Köpeklerimin hepsi şiddet görmüş, zaten travma yaşamış canlar. Daha çok onlar için korktum. Bu esnada yerden taş alıp atmaya başladılar. Köpeklerimin üzerine kapattım kendimi. Onlar benim çocuklarım. Onlara zarar gelsin istemedim. Her tarafımda yaralar oluştu. Olay sonrası karakola gidip şikayetçi oldum. Darp raporu aldım. Avukat tuttum, dava açılıyor. Ev sahibi, oğlu ve eşi 2 ay uzaklaştırma aldı. Bu işin peşini bırakmayacağım.”

***

Kadına şiddet, insana şiddet, hayvana şiddet… Hepsi bir arada. Umuyorum Ceyda hanım başlattığı hukuk savaşını kazanacak. O zaman, hukuk zaferini de bu satırlardan yazacağız.
Bu ülkede kadın olmak, hayvan olmak, hayvansever olmak zor. Zor ama pes etmek de yok!