Dünü, yani 31 Aralık gününü, uyandığımız bu sabaha, yani 1 Ocak’a bağlayan gece, ağız

alışkanlığı ve de Miladi takvime ile söylüyorum; Yılbaşı gecesi idi…

Biraz “ortaya karışık” cinsinden! lâflar ettim, değil mi?

Hadi, oldu olacak, biraz da tarihi ukalalık! ederek söyleyeyim; “M.Ö. 2000 yılında Mezopotamya’da, ilkbahar ekinoksundan sonra görülen ilk Yeni Ay, yeni yılın başlangıcı olarak kabul ediliyordu. Günümüzde de Nevruz Bayramı olarak süren bu kutlamalar, bazı kaynaklara göre 4 bin yıl kadar önce, Babil’de 11 gün sürüyordu. Tanrı Marduk’un ( Babil’in koruyucu tanrısı) Tiamat’ı mağlup edişinden, kralların tahta çıkışına veya tekrar görevlendirmesine kadar birçok önemli günde Yılbaşına denk gelirdi. Roma imparatoru Jul Sezar’ın MÖ 46 yılında güneşi referans alan Julyen takvimini benimseyişi ile yeni yılın başlangıç tarihide değişti. Bir yüzü geçmişe, diğer yüzü geleceğe bakan, değişimi ve başlangıçları temsil eden Roma tanrısı Janus’un onuruna, onunla aynı adı taşıyan ocak ayının ilk günü yılbaşı kabul edildi.”

***

Bakın! Romalıların bir sonraki 12 ayı umutla karşılaması, sevdiklerine hediyeler dağıtıp iyi dileklerde bulunması yılbaşı kutlamalarının bir parçasıymış…

Sevgili okurlarım, dünyada olduğu gibi bizde de durum böyle değil mi?

Evet, böyle; amma, dün gece 2020 yılını depremler, Covid-19 vakasıyla, gelmeyen aşılar, işsizlik, artan hayat pahalılığı, siyasi çalkantılarımız dolayısıyla adeta tekme-tokat kovaladık! Belki

eski alışkanlarımızla Hayatı Eve Sığdırarak yeni yıla kerhen! “Hoş geldin” dedik. Ama “ne yüzle geldin?” demeden de edemedik !

***

Dün geceki yılbaşı karşılamalarında duyduğum kinayeli sözler de vardı…

Örneğin; Yılbaşı… Yılın başı … Yılanın başı! Akıttığın zehirle, hepimize akıttın göz yaşı... Bu yıl

Çek git başını!

Fırdöndü, tombala oynayan azdı… Öyle ya, memlekette o kadar dönek var var ki! Tombala yoktu… Çünkü Şans oyunları birçok kez devretti. Bunun için “Size de çıkabilir” çığırtkanlığı kimsenin

ilgisini çekmedi…

Aşı oyunları da! Halkı umutsuzluğa sevk etti. Anlayacağınız “Çin işi, Japon işi!” kafaları karıştırdı!

“Bastır parayı, ver adresini, al aşını!” durumları da var tabii!

Eh! Ne diyelim? Allah 202'de bizleri el kapılarına muhtaç etmesin!

***

Ha sahi! Birde futbolumuzun “Var-Yok” yılı var değil mi?

İsterseniz sevgili dostum Mustafa Derici’nin bana geçtiği yazıdan bu “VAR” meselesine bakalım:

“Süper Lig maçlarımızda gördüğümüz 'VAR' uygulaması zannederim hayatımızın her evresine

bir virüs olarak işledi. Her kulun hatası olduğunu bilmekle beraber VAR'ın da hatalarının olduğunu Beşiktaş-Sivas maçında gördük. Her şey varmış, ama taç çizgi hizamızda VAR kamerası maliyet nedeniyle yokmuş! Sivas gazeteleri Ulu Önderimizi kaybetmemizden bu yana ilk defa benim

gördüğüm kadarıyla siyah manşetten çıkmış.

Pandemi devam ettiği sürece Sağlık Bakanımızın her gece televizyonda yapacağı açıklamalar çer

çevesinde ne kadar can kaybının VAR olduğunu merak eder olduk!

Adapazarı depremini biliyorsunuz, çabuk unuttuk. 10 kişiye sorsak, Adapazarı depreminde kaç

canlarımızı yitirdiğimizi 1 kişi bile doğru hatırlayamayacaktır! Siz biliyor musunuz?

Her ne kadar deprem şiddeti ve vefat sayılarında manipülasyonlar olsa da doğruyu zannederim

bilmiyoruz. Keşke o zaman VAR olsaydı, zamanı durdurur kayıtları her şeyi bilen bilge hakem

lerimizden bu bilgileri edinirdik.

İzmir depremini İzmirliler unutmadı: Amma, Türkiye unuttu. Şükürler olsun ki, Cumhuriyet Bayramımızdan bir gün sonra ve gündüz oldu da az can kaybı yaşadık. Bu köşeden İzmir depremi bilgilerine yer veren Ünal abimiz sağ olsun, VAR olsun. Gazetemiz 9 Eylül bizi yalnız bırakmadı.

Deprem sonrası kurtarma ekiplerinin o seslenişini tekrar size hatırlatmak isterim. İçerde kimse

VAR mı?

Bu günlerde ekranlarda çok sık duyduğumuz; aç olan VAR mı?, Demokrasi VAR mı?, Özgürlük VAR mı?, Eğitim VAR mı?, Erken Seçim VAR mı? ve diğer VAR mı? soruları....

2020 yılını uğurladığımız bu gün; 2021 yılı içinde merak ettiğimiz nice VAR mı? sorularımıza nasıl cevap verilecek bilmiyoruz, ama akıl tutulması olmadan, bu güne kadar güzel günlerimizde elde ettiğimiz değerlerimizi yitirmeden, elimizde VAR olan değerlerimizin kıymetini bilmeliyiz.

Saygılarımla