Bir zamanlar tren istasyonları anlamlı, özellikli, önemli duraklardı. Buharlı trenlerin yaydığı sesler, uğurlamalar, karşılamalar, beklemeler heyecanın, hüznün, sevincin, özlemin çeşitliliğini yaşatırdı bize.
Bir Vefa İstasyonumuzun olacağını düşünemezdim o güzelim çocukluk yıllarımda. Oysa şimdi olgunluk yaşlarımda bir güzel Vefa İstasyonumuz var İzmir’de. İstasyonumuz 6 yıldan bu yana Alsancak’ta konuklarını ağırlar. Yunus Bekir Yurdakul, Ferhat İşlek, Bahri Karaduman, M.Osman Akbaşak, Selçuk Oğuz, Muhittin Bilgin, Ferzan Sarpkaya, Eşref Karadağ, Nalan Yılmaz ve Oğuz Tümbaş’tan oluşan bu istasyonun amacı, işlevi, sanat, yazın, bilim, kültür alanında seçkin, saygın, olgunluk yaşlarını sürdüren insanlarımızdan her ay birini gündeme taşımak, sevenleriyle, okurlarıyla buluşturmak. Ayrıca sevgi, dostluk, barış, dayanışma bağlarını güçlendirmeyi kent kültürüne katkı yapmayı amaçlar. Vefa İstasyonu’nun yıllardır özveriyle sürdürdüğü bu izlencelerde bugüne değin 28 yazın ve sanat emekçisi ağırlandı.
Bugün saat 18’de, Türk tiyatrosunun saygın adlarından Hidayet Sayın, Alsancak’taki Konak Belediyesi Türkân Saylan Kültür Merkezi’nde Vefa İstasyonu’nun konuğu olacak. Yolu düşenlerin, haberi olanların, duyanların bu anlamlı akşama katılmalarını değerli bulurum.
Türkiye’de devlet, geçmiş yıllar içinde el üstünde tutulması, saygı duyulması, onurlandırılması, gelecek kuşaklara da örnek gösterilmesi gereken nice yazarını, şairini, bilim adamını, sanatçıyı yaşadığı, ürettiği zamanlarda ya hiç görmedi, ya sakladı, ya tutukladı. İşkenceleri, hapislikleri de cabası…
Oysa bir ülkede geleceğe ışık tutan, aydınlatan, çağına tanık, çağdaş, sorumluluk bilinciyle ülkesinin sorunlarına sahip çıkan, çözüm arayan, üreten yazar, sanatçı, bilim, kültür insanı kolay mı yetişiyor.
Ülkesi, halkı, çevresi adına onurlu, saygın, övülesi işlere el atan, üreten, emek veren insanlar saygıyı, alkışı hak eder. Sanat, kültür, edebiyat, bilim adına başarılara, utkulara imza atan nice değerlerimizi dışladığımızı, görmezden geldiğimizi unutmadık.
Dün de böyleydi, bugün de böyle sürüp gidiyor bu olgular. Hidayet Sayın da bu durumdan oldukça tedirginlik duyanlardan. Toplumsal izlekleri işlerken, oyun kişilerinin iç dünyalarını gerçekçi bir yaklaşımla da irdelemeye çalışır.
Seçtiği, işlediği konular gözlemin, deneyimin, yaşadıklarından vardığı yetkinliğin izlerini taşır. Deneme kitaplarına aldığı yazılarda da kendine özgü anlatım biçemiyle okuru yeniden düşünmeye, aklını doğru, tutarlı biçimde kullanmaya çağırır.
Özellikle köy sorunlarına eğilen oyunları ile tanınan yazarın 1963 yılında yazdığı ilk oyunu Topuzlu, Ankara Devlet Tiyatrosu’nda sahnelenir, bir dönemde 254 temsil yaparak büyük bir başarıya ulaşır. Köy insanının sorunlarına değindiği Pembe Kadın oyunu da büyük ses getirir. Kent Oyuncuları ile altı yüz temsil yapan oyun, sinemaya da çekilir.
“Pembe Kadın” oyunu 500 kez sahnelenir, filmi, balesi de yapılır. 100’e yakın tiyatro oyunu yazan Hidayet Sayın’ın 24 oyunu ‘Edebi Kurul’u aşarak Devlet Tiyatroları'nın oyunlar listesine girer. Ayrıca 30’dan fazla da radyo oyunu yayınlanır. Bunların dışında; 5 deneme kitabı, 5’i çocuklar için 8 öykü kitabı da bulunuyor.
Hidayet Sayın, 2019’da 90'ıncı yaşına girecek. Genç düşünen, toplumsal sorunları dert edinen, duygularını aydınlık insanlarla paylaşan, inançla, dirençle yazan, üreten çağdaş bir yazın emekçisi.
Kalemi hiç susmasın. Emeğine saygıyla…