Yirmi iki yıldır uyutuyorlar. İşçiyi, memuru, köylüyü, emekliyi, esnafı uyutuyorlar. 'Ekonomi şaha kalktı', 'Enflasyon altı ay içinde tek haneye inecek', 'Avrupa bizi kıskanıyor', 'Şubat, ocaktan daha iyi olacak’, 'Türkiye ekonomisi rayında ilerliyor', ‘Türkiye yüzyılını yaşatacağız' ninnileri...

Daha neler neler? Şimdi yeni bir uyutmayla karşı karşıyayız; sokak hayvanlarını uyutacaklarmış. Ancak bu uyutma diğerlerinden farklı, halkı uyutmalarına benzemiyor. Burada apaçık bir katliam var. 'Katledeceğiz' diyemedikleri için 'Uyutacağız' diyorlar. Akılları sıra bu munis, sevimli, savunmasız dostlarımızın yok edilmesini, 'uyutacağız' diyerek yumuşatmaya çalışıyorlar .
Sokak hayvanlarının, özellikle köpeklerinin bir ay içinde sahiplenilmemesi halinde 'Uyutulmaları' yani, açıkçası zehirli iğnelerle öldürülmelerini öngören bir yasa tasarısının önümüzdeki günlerde Meclis'e geleceği bildiriliyor.
Devletin görevi öldürmek midir? Yaşatmak mıdır? Ortada bir sorun varsa yaşatıcı çözümler üretmek devletin görevi değil midir?
En basit çözüm örneği olarak bu hayvanların kısırlaştırılması, barınaklara alınarak aşılanması, ihtiyacı olanların tedavi edilmeleri, çip takılarak yeniden alındığı alanlara bırakılmaları, bir kısmının sahiplendirilmeleri bu kadar mı zor? Ama gelin görün ki öldürmek, kısırlaştırmaktan daha ucuz. Vahşetmiş, gaddarlıkmış, vicdansızlıkmış... Ne gam.
HHH

Sokak hayvanlarının başıboş dolaşması bir sorunsa bunun batı ülkelerinde çeşitli çözümleri uygulanıyor. Örneğin İsveç'te barınaklara götürülen köpekler, kısırlaştırılarak ömürlerinin sonuna kadar bakılıyor. Almanya ve Belçika'da ancak ağır hasta olan, tedavisi mümkün olmayan, acı çeken köpekler uyutuluyor. Yunanistan'da 3 ay içinde sahiplendirilemeyen köpekler, kısırlaştırılıp, aşıları yapıldıktan sonra bulundukları yere bırakılıyor. Hollanda'da benzer uygulama var; 'Topla, kısırlaştır, aşıla, aldığın yere bırak.' Uzun yıllardır uygulanan program sonucu bugün Hollanda sokaklarında başıboş köpek dolaşmıyor. Hollanda polis teşkilatı bünyesinde yalnızca hayvanlara karşı işlenen suçları takip eden bir 'Hayvan Polisi' birimi oluşturulmuş. İsviçre bu alanda bir adım ilerde; 1992'de hayvan haklarını güvence altına alan bir hükmü anayasaya koymuş.
Fransa beslediği hayvanları sokağa bırakanlara 45 bin euro para cezası ve 3 yıla kadar hapisle cezalandırıyor.
Çok mu zor bu ve buna benzer önlemleri almak ? Elbette kısırlaştırma için, aşılama için, barınaklar oluşturmak için ayrılan ödenekleri başka alanlarda kullanırsan, çözüm katliam olur. Bu çözümde(!) adaletsizlik vardır, zulüm vardır, vahşet vardır, şiddet vardır. Çözüm değil çözümsüzlüktür.
HHH

Sürekli Osmanlı olduklarıyla övünen bu iktidar mensupları biliyorlar mı acaba Osmanlı döneminde İstanbul Beşiktaş'ta bir kuş hastanesi, Üsküdar'da kedi hastanesi, Bursa'da bir hayvan hastanesi açıldığını? Bursa'daki bu Gurabahaneyi Laklakan adlı, önceleri yaralı leylekler için açılan hastanenin ülkedeki ilk hayvan hastanesi olduğunu, dünyada bir benzerinin bulunmadığını biliyorlar mı bu vahşet yasa taslağını hazırlayan muhteremler?
Nereden çıktı şimdi bu yasa taslağı derseniz; o da bir bilmece. Bu sevimli dostlarımız yıllardır aramızda. Sokak köpeklerinin bir yılda insanları yaralama sayısı ortalama yüz kadar. Uzmanlar uzun süre aç ve susuz bırakılan köpeklerin özellikle kırsal alanlarda normal davranış özelliklerini kaybedebileceklerini, insanlara zarar verebileceğini belirtiyor. Peki bir yılda ortalama bin kadını öldüren, 20 bin kadına şiddet uygulayan iki ayaklılar için nasıl bir önlem düşünülmekte?
Umuyoruz ki bu masum, sevimli, insan dostu, sessiz, savunmasız dostlarımızın yaşam hakları ellerinden alınmaz. Yasa tasarısı çalışmaları da, ekonomik sorunları çözmede aciz kalan iktidarın, gerçek gündemi değiştirmek amacından öteye taşınmaz.