21. Yüzyılda güzel ülkemden manzaralar;
Yer Kütahya...Dondurucu soğuk, ısı eksilerde...Toprak Mahsulleri Ofisi'nin önünden başlayan kuyruğun sonu görünmüyor. 5 Litresi 99 liradan ayçiçek yağı satılıyor.Vatandaş saatlerce titreye-titreye kuyrukta bekliyor. Bütçesinden 25 lira artıracak.
Afyonkarahisar...Yine Toprak Mahsulleri Ofisi... Ayçiçek yağının yanında kilosu 5 lira daha ucuz olan pirinç de var. Kar neredeyse diz boyu. Ayaklar donmak üzere. Vatandaş sabırla sırasının gelmesini bekliyor.
Başkent Ankara... Tanzim satış mağazaları piyasadan daha ucuz meyve-sebze satıyor. Markete, pazara parası yetmeyen vatandaş, mağazaların önünde uzun kuyruklar oluşturmuş.
Bursa... Tipiden göz gözü görmüyor. Kuyruk kol böreği gibi. Dolayısıyla sonu da görünmüyor. Her şey eve iki ucuz ekmek götürmek için.
Ve tabii ki İstanbul... Megakentte ekmek kuyrukları revaçta. Fırında 3 lira olan ekmek belediyenin halk ekmek büfelerinde 125 kuruş. Ortalama 4 ekmek alan vatandaş 7 lira tasarruf ediyor. 7 lira deyip geçmeyin, ayda 210 lira yapıyor. Emeklinin 2022 zammından fazla. Yağmurda, karda dondurucu soğukta saatlerce bekliyorlar. 7 kilometre uzaktan gelen yaşlılar var. Günlük talep 2 milyon ekmek. Ancak Halk Ekmek'in kapasitesi 1 buçuk milyon. Saatlerce bekleyip eve ekmek alamadan gitmek de var.

''Utanıyoruz'' diyor emekli vatandaş. ''Saatlerce 3 buçuk lira tasarruf etmek için yağmur altında bekleyip 2 ekmek alarak eve gitmek beni utandırıyor'' diyor.
Yalnızca o mu ? Elektrik faturasını ödeyemeyen, doğalgaz faturasına yetişemeyen işçi, memur. ''Doğalgazı kıstık, evde battaniyelerle oturuyoruz'' diyenler var. Güneşli havalarda doğalgazı kapatıp, sokaklarda dolaşıyorum'' diyen emekli var. Pazara 200 lira ile geldim, 2 lira ile dönüyorum.''Bugün de pazardan hiçbişey almadan çıktım'' diyen ev kadını var.
AKP iktidarının 2022 Türkiyesi'nde yarattığı manzara bu. Yokluktan, yoksulluktan, kuyruklardan utanması gereken bu halk değil. Sorumlular yanlış ekonomik politikalarla bu günleri hazırlayan bu 20 yıllık iktidar.
1970'li yılların kuyruklarında söz ediyorlar. ''Siz bilmezsiniz gençler! Bu Ce Ha Pe var ya, biz bunlardan neler çektik. Yağ kuyrukları, benzin kuyrukları...'' Öncelikle şunu belirtmem gerekir. O kuyrukların hepsini yaşadım. Yağ kuyruğu değil ama, benzin kuyruklarına girmişliğim de var. Ancak bu kuyruklar yalnızca Ecevit'in iktidarında değil, Süleyman Demirel iktidarında da vardı. Demirel'in ''70 sente muhtacız'' sözlerini unutmak mümkün mü? Peki o yılların koşulları nelerdi? Arap-İsrail Savaşı'nı yok sayarak petrol krizini açıklayabilir misiniz? Arap ülkeleri Petrol İhraç eden ülkeler Birliğinin (OAPEC) petrol fiyatlarını 4 kat artırmasını, İsrail'e destek veren ülkelere petrol ihracatını yasaklamasını nereye koyacaksınız?
Hemen ardından gerçekleştirilen Kıbrıs Barış Harekatı sonrası Amerika ve Batı ülkelerinin ülkemize uyguladıkları acımasız ambargoların bu kuyrukların oluşmasına katkısını görmezden mi geleceksiniz?
Peki şimdi ne var? Bilmediğimiz bir ambargo mu uygulanıyor? Yetkililer ''Ekonomimiz şaha kalktı'' diyor. ''Uçuyoruz'' diyor.
''Şaha kalkan'' enflasyon, hayat pahalılığı, döviz kurları, zamlar ve baskılar...
Gözlerinde pırıltı olanlar ise, devlete döviz karşılığı iş yapanlar, ballı ihaleleri alan hırsız mütahhitler, 4-5 yerden maaş alanlar, devlet bankalarından kredi alıp ödemeyen iş adamları, devlet kuruluşlarından yüklü reklamlar alan AKP yalakası basın-yayın organları...
Halkın gözlerinde pırıltı olmaması bir yana önünü göremiyor. Yarınına, çocuklarının geleceğine buğulu gözlerle bakıyor...