''Onlar ümidin düşmanıdır sevgilim.
Akar suyun,
Meyve çağında ağacın,
Serip gelişen hayatın düşmanı...''
Nazım ''Düşman'' şiirinde anlatmış bu halk düşmanlarını...
Dünya üzerinde insan yaşamına bu kadar değer vermeyen başka bir ülke var mı? Bilmiyorum. Yaşamın bu kadar ucuz olduğu, doğanın bu kadar yüzsüzce katledildiği, vahşi kapitalizmin neoliberalizm adı altında yutturulduğu kaç ülke sayabilirsiniz yeryüzünde?
Kirli para, kirli kazançlar, rüşvetle kapatılan suçlar... Soma'da 301 madenci göz göre-göre yitirilmiş. Uyarılar günler önceden gelmiş; 'Oksijen çok az’ denmiş, 'Isı arttı’ denmiş, 'Uyarı sistemi çalışmıyor' denmiş, ''Vardiya saatleri uzun' denmiş. Yetkililerden tık yok. Sonuç 301 can. Şu anda tutuklu var mı? Yok. Herkes işine devam ediyor.
Güneydoğu depremi; 50 binden fazla kayıp. İhmaller, umursamazlıklar, imar barışları, fay hatlarına imar izinleri, çürük binalar. Kim sorumlu? Birkaç müteahhit. Ya yetkililer? Hepsi tam siper...
Marmara'da gemi batıyor, 6 kayıp. Geminin bırakın sefere çıkmasını, kıyıda demirlemesi bile tehlikeli. Sürekli tamir ediliyor, su alıyor ve 52 yaşında. Kaptanı bile 'Bu gemi batar' diyor. Ama ne gam. Patron fırtınada 'Çıkın' diyor. Beklenen son; gemi batıyor, 6 can kayıp.
Sel felaketleri, orman yangınları, ihmaller zinciri... Sorumlular kürsülerde yüzsüzce nutuk atıyor.
HHH

Ve Erzincan İliç... Şu anda 9 can için bir mucize beklenmekte.
Kirli bir katliamın can alıcı örneği; siyanürle altın madenciliği. Resmi açıklamaya göre 15 milyon metreküp, iddialara göre 35 milyon metreküp siyanürlü toprak, hatalı yığılma sonucu 9 masum maden işçisinin üzerine çökmüş durumda.
Avrupa Parlamentosu 2010 yılında siyanürle altın çıkarılmasını yasaklayan bir karar tasarısını kabul etmiş. Almanya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan ülkelerinde bu işlemi yasaklamışlar. Bizde ise şu anda 19 maden şirketi siyanürle altın ayrıştırması yapmakta.
Felaket, 'Geliyorum' diyen bir felaket. Maden sahası deprem çatlağı üzerinde. Madende daha önce de çatlak meydana gelmiş, siyanürlü atık çevreye bulaşmış. Çevre örgütlerinin baskısıyla madende çalışmalar üç ay durdurulmuş. Şirkete de 16 milyon lira ceza kesilmiş. Ardından 222 milyon liralık vergi affı uygulanarak faaliyetine devam izini verilmiş. ÇED Raporu da 4 katına çıkarılmış.
Şirket 3 tur Amerika ziyaretini gerçekleştirmiş. Kimler mi var bu ballı turda? Kaymakamlar, belediye başkanları, Ticaret Odaları yetkilileri, siyasiler, muhtarlar... Bu muhtarlardan biri de 'Gezi sonrası madenin çevreye zarar vermeyeceği konusunda tatmin olduk' diyor. İyi mi?
Araziler, dönümüne 5 bin lira verilerek köylüden satın alınıyor. Bu doğa harikası ilçede bir zamanlar geçim kaynağı olan hayvancılık şimdilerde can çekişmekte. Ünlü Erzincan tulum peynirinin adı kaldı yadigar. İliç'te can alınıyor, altın alınıyor, doğa geri döndürülemez şekilde yok ediliyor. Geriye milyonlarca ton atık, sülfürik asit ve metal kirliliği bırakılıyor.
***

Bu ülkede özellikle son 20 yılın hastalığı, çaresizlik olgusu ve yanlış yapanın yanına kar kalması dolayısıyla umutsuzluğun da eylemsizliği getirmesi. İşçi örgütleri, meslek örgütleri, çevre örgütleri direnmediği, 'Dur' demediği sürece vahşi kapitalizmin taammüden cinayetlerinin süreceği çok açık.
Nazım Hikmet'in 'Düşman' şiirinin ilk dizeleriyle başlamıştık. Son dizeleriyle bitirelim;
''...Sana düşman, bana düşman,
düşünen insana düşman.
Vatan ki bu insanların evidir,
sevgilim onlar vatana düşman.''