Sosyal medya fenomeniymiş. Kara para aklama, vergi kaçakçılığı, gasp, tehdit gibi çeşitli iddialarla cezaevinde. Ancak söylentilere göre 5 milyona yakın takipçisi varmış. Nasıl toplamış bu kadar takipçiyi? Hayal kurdurarak, güven sağlayarak ve Enercii(!) adlı tuhaf bir şarkıyla izleyicilerine enerji pompalayarak...
Peki toplumda enerji sağlamak bu kadar kolaysa, bıkkınlık, yılgınlık, karamsarlık, güvensizlik içindeki bir toplumda muhalefetin siyaset mühendisleri ne yapmaktalar günümüzde? Şu saate kadar hiçbir şey... Seçmenlerdeki karamsarlığın onlara vereceğiniz enerjiyle, yeni heyecanlarla giderilebileceğini bilmiyorlar mı?
Nerede Mayıs seçimlerindeki büyük heyecan ve enerji? Yerel seçimlere şurada bir buçuk ay kaldı. Siyasette ne bir rüzgar esiyor, ne de yaprak kımıldıyor. Bir yorgunluk, bıkkınlık, tükenmişlik, moral bozukluğu ve güven erozyonu siyasi yaşama hakim olmuş durumda. Muhalefet partilerinde ne bir motivasyon çabası ne de bir heyecan çağrısı mevcut.
Ana muhalefet partisi CHP'ye bakın; adaylarını ancak belirlediler. Anket ve önseçim vaatlerinin hepsi havada kaldı. 45 gün kala belirlenen adaylar kendilerini nasıl tanıtacaklar halka? Nasıl heyecanlandıracaklar seçmenlerini? Gürsel Tekin'in içler acısı istifa mektubuyla mı?
***

Bu seçimlerin bir başka özelliği de muhalefet partilerinin kendi adayları ile seçime girmeleri. Dolayısıyla birçok ilde iktidar ittifakının bundan yararlanabileceği endişesi mevcut. Bu ülke daha önce de bu gerçeği yaşadı. 1994 yerel seçimlerinde İstanbul'da Recep Tayyip Erdoğan yüzde 25.9 oy oranı ile Belediye Başkanı olurken, SHP Adayı Zülfü Livaneli yüzde 20.3, DSP Adayı Necdet Özkan yüzde 12.38 oy almıştı. Böylece sosyal demokratlar İstanbul'u altın tepsi içinde Erdoğan'a teslim etmişlerdi.
'Çantada keklik' denilen İzmir'de de aynı seçimlerde SHP Adayı Yüksel Çakmur yüzde 26.5, DSP Adayı Ayla Selışık Tamar yüzde 15 oy alırken, muhafazakar aday Burhan Özfatura yüzde 27.8'le Belediye Başkanı olmuştu.
Bu oyunu bozmanın tek yolu muhalif seçmenin sandıkta bilinçli davranarak ve stratejik oy kullanarak, partilerin masada yapamadığı işbirliğini sandıkta başarmasıdır. Özellikle kritik illerde en güçlü muhalif adayların, tüm muhalif seçmenleri ikna ederek kendi çevrelerinde toplayabilmeleri son derece önem kazanmakta. Açıkçası tabanda bir ittifakla muhalif seçmenin, tercihini en güçlü muhalif adaydan yana kullanması. Elbette bunun için de seçmene enerji vermeye ve motivasyona ihtiyaç var.
Neresinden bakarsanız bakın 31 Mart seçimleri genel seçimler kadar önemli. Köprüden önceki son çıkış. Seçmenlere tarihi bir sorumluluk yüklenmekte. Eksik olan heyecan ve enerji.
Çağımızın yüz akı, şiirimizin efsane ismi devrimci şair Ataol Behramoğlu'nun dizeleriyle noktalayalım;
''...Gök diye birşey vardı bir zaman
Sonsuz, engin, mavi
Şimdi sünepe bulutların
Hasta köpekler gibi gezindiği
Ve dalgakıranlarla zincirlenmiş deniz
Gitgide çürüyen bir su olmada artık
Akıtmaya zehrini doğaya
İçimizdeki bataklık...
Kuşatma altında vermem gerekiyor
Ömrümü etkileyecek kararları.
Fakat hiçbir şey kurutamayacak
Çorak topraklarda yeşerttiğim aşkı.''