İzmir’den Bademler’e dönüyorum. Güzelbahçe’den Seferihisar yoluna sapıyorum, bir şiir başlıyor. Batmakta olan güneş, bulutları pastel bir şenliğe dönüştürmüş. Ters ışıkta dağlar tepeler, harika bir film seti sunuyor. Hüzün ve neşe, kalabalık ve yalnızlık, umut ve çaresizlik… Bunlar insana dair şeyler. Doğanın kendine dair bir yürüyüşü var, sana rağmen, bana rağmen, yaşadıklarımıza ve yaşattıklarımıza rağmen. İşte şimdi bir kış nöbetinde dağlar, deniz, bin çeşit bitki ve börtü böcek. Önceki gün güzdü, yarın bahar gelecek. Her şeyi titiz bir anne, öngörülü bir baba gibi düzenlemiş doğa. İnsanın insana yaptıkları, şu güzelim ve ancak bir kere yaşanacak yeryüzünü cehenneme çevirmesi, ne hazin, ne korkunç, ne acımasız, ne kadar kıyıcı bir haksızlık. Hırslar, kinler, düşmanlıklar, zehir saçan diller ve hep bir şeyleri ele geçirme vahşiliği. Bunların hiçbir işe yaramadığı, yaramayacağını ve ancak önünden ardından kınamayla, esefle, lanetle anılacağını bile bile, insan insana neden bunları yapıyor?

Elbette yanıtı var. Sınıfsal çelişkiler, acımasız eşitsizlikler, hukuk diye diye tepelenen ve yara bere içinde bırakılan adalet, faşist ve yobaz güdülerin zehirli ırmaklarında sürüklenmeler ve en acısı insanın insana kızgınlığı, öfkesi, şiddeti… Say sayabildiğin kadar. 

Karşılaştığın bir güzellik, seni yorgunluğunla, heba edilmiş zamanlarınla yüzleştirip tazelemiyorsa, neye yarar? Güzellik görece bir kavram tabii, kime göre, nereye kadar? Tek başına yetmez güzellik, doğruluğu da düşünmek, oranlamak, cesaretle aramak, sorgulamak gerekiyor. Provalarda oyunculara sıkça şunu söylerim: “Güzel tek başına işe yaramaz. İçinde doğruyu barındırmayan güzel, aslında korkunçtur. Doğru ise, güzeli de barındırdığı için doğrudur. Siz doğrunun peşinde olun, o sizi güzele de ulaştıracaktır.”

İyi de doğru olan ne? Bence çok basit: sana yapılmasını istemediğini sen de başkasına yapma. Sana yapılmasını istediğini, başkası için de iste. İşte o zaman sömürüyü, eşitsizliği, yobazlığı ve gericiliği, her çeşidinden katliamı, yalanı ve talanı reddetmek kolay olur. Mesela öldürmekten başka bir işe yaramayan o silahları, tankları, topları, uçakları insan neden yapar? Mesela inancı, kökeni, dili, niye kötülüklerinin ambalajına çevirir.

Güneş gidiyor, Seferihisar yolunda şimdi sıra gecenin şiirinde. Doğa yeni bir şarkıya başlıyor. Ya parçası olacağız ya da doğrunun da güzelin de çok ötelerine savrulacağız.