Ulukent’te gazeteye ulaşma sorunundan ATM yokluğuna, yolların ışıksız olmasından parkların bakımsızlığına kadar birçok sorunla başbaşayız.

Bir de Ulukent İZBAN durağı var, çalışmayan asansörü ve yürü(me) merdivenleriyle başlıca sorunumuz 

Yürüyen-yürümeyen merdivenlerde öylesine bakımsız ki insanın aklına burası İzmir’e bağlı değil mi acaba, sorusunu getiriyor. Temizlik hak getire. Hele üst geçitte sigara içip de oradaki delikli sacda izmaritlerini bırakanlar şaşırtıyor bizi

Kentsel dönüşüm nedeniyle bir yıldır Ulukent’te yaşıyoruz. Mahallemizin adı çok güzel: 29 Ekim. Birinci caddede oturuyoruz. Karşımızda İZTAŞIT Aktarma Merkezi var.  Devingen bir cadde. Aynı sıradaki ya da arkamızdaki apartmanların altında adı dersane olmasa da kurslar var. Bir de küçük çocuklar için spor salonları. Bizim altımızda da miniklere hareket eğitimi veren bir merkez. 
Minikler her sabah saat dokuz sıralarında annelerinin, babalarının arabalarında kucaklarda getiriliyorlar. Kimi annesinden, babasından ayrılmak istemiyor. Daha iki üç yaşındalar. Hem spor salonunun, hem çocuklara hareket eğitimi veren altımızdaki merkezin önünde anneler, babalar çocuklarının eğitim saatinin bitmesini bekliyorlar. 
Bu cadde yeni bir cadde. Apartmanların yeniliğinden belli. Geniş, gelişli gidişli. Çocuklarını getiren anne babalar Çanakkale Yolu’ndan girmemek için apartmanların önünde ters yöne giriyor, sonra geri dönüyorlar.  Bu da ister istemez hem kurallara aykırı, hem de sürekli işleyen bir yön olduğundan tehlikeli görünüyor. Şimdiye değin hiç kaza olmadı ama bundan sonra da olmayacak demek değil. Dilerim olmaz. Caddenin Çanakkale Yolu’na yakın bir yerinden dönüş verilse, bu kuralsızlık ortadan kalksa diye geçiyor içimden. Geldiğimiz günden beri ilgililerin bunu göreceği umudunu taşıyorum.  Yine de buraya yazayım da belki bir okuyan, ilgilenen olur.

İZBAN DURAĞI

Ulukent İZBAN Durağı’na yedi sekiz dakikada yürüyoruz. Bu bizim için çok zor değil ama bir yıldır İZBAN İstasyonu’na çıkan yürüyen merdivenlerin, asansörün durumu çok kötü. Kimi zaman merdivenin ineni çalışıyor, çıkanı çalışmıyor. Kimi zaman çıkanı çalışıyor ineni çalışmıyor. O zaman özellikle biz yaşlılar, çocuklu kadınlar, aileler, ellerinde yükü olanlar asansörü kullanıyor. Asansör de çalışmıyorsa uzun, yüksek merdiveni tırmanmak zorunda kalıyoruz.  
İZBAN’daki görevlilere sorduğumuzda üst geçit merdivenlerinden Büyükşehir Belediyesi’nin sorumlu olduğunu söylüyorlar. Kimi zaman İZBAN’ın yürüyen merdivenleri de asansörleri de çalışmıyor. Bu durumda yolcuların durumu kötü!  Gerçekten kötü! 
Bu konuda İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde çalışan iki arkadaşla rastlantı sonucu bir etkinlikte görüştük. Onlara durumu anlattım. İlgileneceklerini söylediler hemen ertesi günü de durumu ilgililere söylediklerini telefonla bildirdiler. Sağ olsunlar. 
Umarım bu yazıyı yazarken merdivenler, asansörler yapılmıştır. 

YERE TÜKÜREN TEK HAYVAN

Yürüyen-yürümeyen merdivenlerde öylesine bir bakımsızlık var ki insanın aklına burası İzmir’e bağlı değil mi acaba, sorusunu getiriyor. Temizlik hak getire. Hele üst geçitte sigara içip de oradaki delikli sacda izmaritlerini bırakanlar şaşırtıyor bizi. 
Eşim de sigara içiyor ama hiçbir zaman sokağa izmaritini atmıyor. Bunun için çantasında küçük, kapalı bir küllük taşıyor. İnsanların yaşadıkları yere izmarit atmaları, tükürmeleri, çöp atmaları bir eğitim sorunudur ama biraz da durumu görüp algılama sorunu değil midir? Bir düşünür, sosyal medya hesabından “Bir insan elindeki çöpü bir çöp kutusu buluncaya dek elinde, cebinde taşıyorsa o insan uygar insandır” diyordu. Haksız mı? Elindeki çöpü sokağa fırlatan, tüküren, izmaritini rastgele savuran insana uygar denebilir mi?  Kendi yaşadığı yeri kirleten insana ne denir bilmem ki. Bir düşünür “Yere tüküren tek hayvan insandır” diyor. Haksız mı?

GAZETEYE ULAŞMAK!

Ulukent’te en çok gazeteye ulaşma konusunda sıkıntı çekiyoruz. Bizim caddede iki alışveriş merkezi, bir market var,  gazete satmıyorlar. İZBAN’ın merdiven ayağında bir alışveriş merkezi var gazete satmıyor. Onun sırasındaki petrol istasyonu satmıyor. Köyiçi Caddesi’nde iki tane alışveriş merkezi var ikisi de satmıyor.  İster istemez eve bir buçuk iki kilometre uzaklıktaki ganyan bayiine, köy parkının oraya kadar yürüyorum. Yürümeyi severim, seve seve yürüyorum ama bir gazeteye ulaşmak her zaman böyle zor mu olmalı? Markete neden satmadığını sordum, kimse gazete okumuyor ki abi, dedi. Kendine göre haklı belki ama yalnız gazete almaya gelen ya da başka bir şey almak isteyen gördüğü başka bir şeyi almaz mı? Ticari düşünmeyi bilmem ama aklıma ister istemez bu geliyor.           
Ülkemizdeki okuma alışkanlığını böylesine bitmesi beni ürkütüyor! Nedenlerini ne denli bilsem de ürkütüyor!

ATM İÇİN YOL YÜRÜMEK

Bostanlı’daki evimizin dibinde gazete satan bir bakkalımız vardı, dağıtımcıya kızıp gazete satmayı bıraktıydı. Çok da sıkıntı çekmedik. Çevrede başka gazete satan yerler vardı. 
Ulukent’te özellikle Köyiçi’nde ATM yok. Para çekmek için Kent 2’ye birbuçuk iki kilometre yürümeniz gerekiyor. Muhtarın bu konudaki başvuruları sonuçsuz kalmış. Bankaların bu yeni yerleşimi nasıl boş bıraktığına şaşırıyorum!
Burada sokak hayvanlarından yakınan çok. Onlara sahip çıkanlar da var ama evlerine almıyorlar. O kadar da çoklar ki… Hayvancıklar kaldırımlarda keyiflerince yatıyorlar. Kimileri de dışarıdan gelen yabancıları tanıyor, onlara havlamayı görev biliyor! Bunun çözümünü ilgiler bulmalı, diyor muhtar.
Geldiğimizden beri 29 Ekim Mahallesi 1. Cadde’nin karanlık, ışıksız olduğunu görüyoruz. Karşımızda İZTAŞIT araçları olmasa hiç ışık görmeyeceğiz. Geceleyin evine dönüp yüzlerce metre yürüyen bir insan karanlıkta gidiyor. 

WhatsApp Image 2023-06-12 at 18.12.42

BAKIMSIZ PARKLAR

Egekent 2’ye giden yol yukarı tırmanırken kaldırımsız. Özellikle asfalt hem dar, hem yürüyenler için tehlikeli. 1. Cadde’nin devamı olan bu yol tepelere dek düzenlenmeli. Kim yapar, nasıl yapar bilemem ama önemli bir sıkıntı. Kamyonlar, özel araçlar,  Harmandalı çöplüğüne çöp taşıyan büyük konteynerler yayalar için tehlike saçıyor. Şimdiye değin bir kaza olmaması büyük şans!
Bir kentin insanın yüzünü güldüren, içine serinlik veren yerleri parkları olmalı. Parkların çoğu bakımsız. Çimenler sulanmıyor, Köyiçi’ndeki park en bakımsızı. 1. Cadde’nin kavşağa yakın üçgen boşluğunu yeşertip, yurttaşlar ağaç dikti oraya ama sulatmak bir dert, diye yakınıyor muhtarımız.
Her neyse yeni bir çevrenin sıkıntıları bunlar. Alışıncaya dek birtakım zorlukları olacak ama sanırım alıştığımızda da kendi evimiz bitecek geri döneceğiz.
O zaman da burayı arar mıyız, bilemiyorum.