Son yıllarda çeşitli vesilelerle birkaç kez Urfa’yı ziyaret etme olanağı buldum. Diğer tüm iş seyahatlerimde yaptığım gibi, Urfa’da da işler tamamlanıp kendime ayırabileceğim bir serbest zaman kalınca o yörede gezilip görülebilecek yerleri tespit edip, ziyaretlerde bulundum.

Bundan önceki Urfa seyahatlerim esnasında, şehir içindeki Hz. Eyyüp Peygamber Türbesini, Hz. İbrahim’in doğduğu rivayet edilen Hz. İbrahim mağarasını ve Başta Harran evleri olmak üzere Harran’daki diğer ören yerlerini ve şehrin diğer tarihi ve turistik yerlerini gezip görmüştüm. Bu gördüklerim çerçevesinde de Urfa’yı herkes için mutlaka görülmesi gereken yerler sınıfına kaydetmiştim. Ama en son seyahatimde yine Urfa yakınlarında öyle bir yere gittim ki, gerçekten inanılmaz özelliklere sahip. Yerin adı; Göbeklitepe.

Evet dostlar... Geçenlerde turistik bir seyahat için Urfa’daydım ve uzun zamandır sözü edilen ama bir türlü gezip görmek fırsatını bulamadığım Göbeklitepe’ye gittim ve oranın tarihin akışını değiştiren hikayesini tüm ayrıntıları ile öğrendim.

Klaus Schmid buranın tarihi ile ilgili kitabında özetle “Yaklaşık 12 bin yıl önce, Fırat ve Dicle Nehirleri arasında kalan bölgede, insanlık tarihinin en önemli değişimlerinden biri yaşanmaktaydı. İnsanoğlu avcı-toplayıcı bir yaşam tarzından, yerleşik hayata, çiftçi-üretici düzene geçmek üzereydi. 12.000 yıl öncesinin avcı toplayıcılarının bu geçiş döneminde, sandığımız gibi mütevazı ve basit bir yaşam tarzıyla yetinmemiş olduklarını, aksine, görkemli bir evre yaşadıklarını, Göbeklitepe’de bize bıraktıkları izlerde görebiliyoruz. Göbeklitepe’nin etkileyici anıtsal buluntuları yetkin bir taş işçiliğini yansıtmakta, taş üzerinde kabartma tekniğiyle yapılarak aktarılan motiflerin içerik zenginliği ise karmaşık bir düşünsel düzeye ulaşıldığını göstermektedir. Tüm bu bulguların yanında, eserlerin nitelik ve nicelikleri gözlemlendiğinde, rastlantısal değil düzenli bir tekrarlama şeklinde saptanabilen büyük boyutluluk, anıtsallık ve sayısal yoğunluk, arka planda olması gereken gelişkin sosyal düzenin, organizasyon ve koordinasyon kabiliyetinin ipuçlarını vermektedir. 12 bin yıl öncesinden günümüze ilettiği bu kapsamlı bilgi hazinesi ile, geçmişimizin önemli bir zaman dilimi hakkında daha önce düşünmemizin dahi mümkün olmadığı soruları üretebilmemizi sağlayan Göbeklitepe, emsalsizliği ile biz bilim insanlarını olduğu kadar, belki daha da fazla, bulunduğu toprakların insanlarını etkileyen, haklı olarak gururlandıran eşsiz bir değerdir” diye yazmak suretiyle buranın önemini vurgulamıştır. Kısaca açıklarsak, insanların ancak 6.000’lerde, 7.000’lerde yerleşik hayata geçtiğinin sanıldığı bir dönemde ortaya çıkartılan Göbeklitepe bulguları bu tarihi en az 5.000 sene önceye taşımış olup aynı zamanda çok gizemli enteresan bir hikayeyi ortaya koymaktadır.

Göbeklitepe’de gördüğüm sütunlardaki işçilik, üzerlerindeki motifler onca bin yıl önce nasıl yapıldığı konusunda insanın kafasında soru işaretleri bırakan, gerçekten muhteşem birer eser niteliği taşıyor. Diğer taraftan bu eserlerin kabul edilen tarihleme baz alındığında Mısır Piramitlerinden en az 7000 yıl öncesine ait olduğu da gözlerden uzak tutulmamalıdır.

Göbeklitepe’nin bu gizemli hikâyesini öğrenince tarihte buna benzer daha neler var diye baktım ve Göbeklitepe’deki kadar tarihi değiştirecek nitelikte olmasa da sonsuz sayıda gizemin var olduğunu gördüm. Mısır piramitlerinin hikâyesi, dünyadaki piramitlerin neredeyse bir çizgi halinde konumlanmış olması, Maya takvimi, Nacza’daki yeryüzü şekilleri gibi cevap bekleyen pek çok soru var.

Bunların her biri kendi içlerinde uzun hikayeler taşıyor. Size tavsiyem, yolunuzu mutlaka Urfa’ya düşürün ve Urfa’ya gittiğinizde Göbeklitepe’yi mutlaka ziyaret edin. Dünyada böyle bir şey yok.

Urfa’da Göbeklitepe’den sonra ortaya çıkartılan ve daha da eski olduğu söylenilen Karahantepe’ye vakitsizlikten ötürü gidemedim. İlk fırsatta tekrar Urfa’ya gidip orayı da göreceğim.