“Bir ilkbahar sabahı güneşle uyandın mı hiç?” 

Çok… Ama… Sonbahar sabahlarını bana hiç sormayın; “Neden” de demeyin! Rüzgarlar bir sert esmeye başlamaya görsün… Sarı sarı yapraklara bakıp hüzünlenirsiniz… Hatta şarkılar bile “hüzünlü” söylenir, sonbaharın sabahında… 

***

Günlerden 12 Ekim… Sabanın ilk saatleri… Sosyal medyaya daha göz gezdirmeden nedense Yıldırım Gürses bestelerinden “Düşen bir yaprak görürsen/ Beni hatırla demiştin/ Her sonbahar gelişinde/ Sarı sarı yapraklarla/ Kuru dallar arasında/ Sen gelirsin aklıma” diye mırıldandım… 

Ve ardından sosyal medya ve telefonlardan Türk futbolunun İzmirli yıldızı Göztepeli Nevzat Güzelırmak’ın hayatını kaybettiği haberleri yayılmaya başladı… 

Gözlerimi düşen yapraklara çevirdim; işte son yaprağın düşünü ağırlaştırılmış film çekimi gibi izledim. İnanın; düşen son yaprağın yarısı sarı, yarısı kırmızı idi! Sanki üzerinde “Nevzat Güzelırmak” yazıyordu! Tıpkı, güneşte sararan gazete yapraklarının üzerindeki ölüm ilanı gibi gözümün içine girdi; İngiliz Nevzat öldü! 

İzmir sustu, “Neşeli bir alemi var” dediğimiz Göztepe sustu, Türk futbolu tribünlerin sessizliğin gibi sustu…İzmir’in marka ismi, Göztepe’nin spor mabedi Gürsel Aksel Stadı’ndaki sarı-kırmızılı bayraklar yarıya indi… 

Tıpkı Adnan Süvari, Gürsel Aksel, “Bombacı” Halil Kiraz, “Moskova pantteri” kaleci Ali Artuner ile daha öncesinde İstanbul’da ölen İzmirli “Taçsız kral” Metin Oktay’ı uğurladığımız gibi… İşte bu sonbaharda düşen sarı sarı, sarı-kırmızı yaprakları her gördüğümüzde onları hatırlayacağız… 

Her ölüm erken ve acıdır… Tıpkı Göztepeli, Milli gururumuz Nevzat Güzelırmak ve diğerleri gibi… 

 ***

Takıntılı bir kişi değilim. Ama, aklıma takılan bir konuyu da sizinle paylaşmak istiyorum. 

Gürsel Aksel’i, Metin Oktay’ı, Nevzat Güzelırmak’ı hep sonbahar mevsiminde sarı sarı düşen yapraklar gibi toprağa vermedik mi? Mezar taşları yalan söylemez! İşte o tarihler: 

Gürsel Aksel: 13 Ekim 1978 

Metin Oktay:13 Eylül 1991 

Nevzat Güzelırmak: 13 Ekim 2020… 

Buna bir bakıma “sonbahar vurgunu” da diyebiliriz! 

 ***

Nevzat Güzelırmak’la doğup büyüdüğü Kahramanlar semtinden Namık Kemal Lisesi’ne uzanan ilim-irfan ve de “futbol yolundaki” dut ağaçları altından geçerken tanışmıştık… 

Sonraları o, futbol oynadı, ben spor yazdım. Yollarımız yurt içi ve dışında çok kez buluştu. O, İngiliz kumaşından dokunmuş gibi değer kazandı. Dolayısı ile “İngiliz Nevzat” lakabını da öyle kolay kolay kimseye verilmez, verilmedi de… 

***

Son haftalarda bildiğiniz gibi bu köşeden TÜFAD ve TÜRFAD’ın İzmirli değerli yöneticileri Dr. Şaban Acarbay ve Bahri Vreskala ile futbolumuzun nabzını tutup, kan kaybetmekte olduğuna dikkat çekmiştik.. Hatta uzmanların acı reçetelerini de yazmıştık!… 

İzmir ağırlıklı yazılarımdaki “reçeteler” yine Namık Kemal Lisesi’ndeki sınıf arkadaşım, şair, tiyatro yazarı, yönetmeni, oyuncu ve seslendirme sanatçısı Dinçer Sümer’i de anmama vesile oldu. Onu da 9 Eylül 2019’da toprağa vermiştik. O da Kahramanlar semtinde yetişmiş, İzmir hastası idi. İşte “Bana İzmir yaz” adlı şiiri: 

 

“Doktor ben iyi değilim.  

Bana iki tertip İzmir yaz.  

Yüreğim darda bozgundayım.  

Tütünüm acı tütmekteyim.  

Çatalkaya’nın dumanı gibi  

Bak benzim kül beyaz.”