Ülkemizde ve dünyada gelişen olaylar her gün gündemin değişmesine neden oluyor. Dünyada Kovid sonrası ABD, Rusya ve Çin arasındaki ekonomik rekabet, dünya üzerinde "HEGONOMİK" bir anlayışa bürünerek, Pasafik ve Avrupa da filiz vermeye başladı. Nitekim "PİYON" olarak kimin tarafından ortaya sürülen bir "komedyen" bu rekabetin bir aracı oldu. Ukrayna-Rusya savaşı dünyayı sıcak bir savaşın eşiğine getirdi.

Şimdi de aynı aktörler "ŞEREFLİ" bir barışın peşinde koşuyorlar.

İçeride ise Cumhuriyet ve ilkelerinin üzerine inşa edildiği (Yargıtay, Danıştay, Sayıştay, Mülkiye, Tıbbiye, Harbiye, Karma ekonomi, köylü millerin efendisidir, toprak reformu anlayışları) törpülenerek işlevsiz hale getirilirken, devletin kurucusu ATATÜRK ismi unutturulmak istenilen bir sürecin içerisinden geçiyoruz. Liyakatsız kadrolarla yönetilmeye çalışan Türkiye'nin en önemli sorun toplumun bölünmesidir. Bölünen, birbirine düşman gözüyle bakan bir toplumda en büyük sorun "GÜVENLİK" olgusudur. Hatalı dış politikalar sonucunda birçok ülke ile bozulan ilişkilerini düzeltmek için atılan adımlar, arabuluculuk ilişkileri, BARIŞ çağrıları olumlu girişimlerdir. Ancak bunun inandırıcı olabilmesi için öncelikle yurtiçinde BARIŞI sağlayacak adımlar atılmalıdır.

Yeni getirilen seçim yasası ile güvenlik konusu yeniden gündeme geldi. Sandık güvenliği nasıl ve kiminle sağılanacak? Asıl konu budur.

Barış ortamının olmadığı yerde bu zordur. Sandık güvenliği olmazsa sonuçlar inandırıcı olacak mı?Unutmayın Kuzey Kore, Somali, Mozambik gibi ülkelerde de seçimler yapılıyor. Buralarda demokrasi var diyen var mı?

Önce evinin içini temizleyeceksin.

Atatürk her zamanki gibi haklı çıkıyor.

Yurtta barış, dünyada barış.