Şule Çet 23 yaşında bir üniversite öğrencisiydi... Geçen yıl Ankara'da bir plazanın 20. katından düşerek hayatını kaybetti.

Deliller sonunda da bir cinayete kurban gittiği belirlendi. Düşmemişti, atılmıştı...

Metrelerce yükseklikten sarkıtıldığı sırada can havliyle çırpındığı için bir ayakkabısının ondan önce yerle temas ettiği tespit edilmişti.

Hafta içinde görülen mahkeme sırasında katil zanlısı Çağatay Aksu gençkızın babasına, “Siz de kızınıza sahip çıksaydınız” diye seslendi.

Yazarken kan beynime sıçrıyor. O babayı düşünemiyorum...

Aslında cani bir nevi suçunu itiraf etti. “Sahipsiz gördüm, tecavüz ettim, öldürdüm” demeye getirdi. Korkunç bir pişkinlikle suçuna kılıf uydurdu.

Çoğu kadın cinayetlerinin ardından benzer cümleleri duymaya maalesef alışkınız. Ya da “Dişi köpek kuyruk sallamazsa erkek bir şey yapmaz” gibilerini...

Bu dava yüzlerce kadın tarafından yakından takip ediliyor. Mahkeme salonuna giremeyenler kapı önünde, yaşamı bir manyağın eliyle sonlandırılan Şule için adalet istiyor.

Sürecin hafifletici nedenler sıralanmadan bitmesini umuyorum.

Bu katil kravat taktığı, mahkeme heyeti önünde ceketini iliklediği için müebbetten kurtulsun istemiyorum. Ağırlaştırılmış ömür boyu hapis diliyorum.

“Dört duvar arasında çürü, ölmekten beter ol, olmayan vicdanın dile gelsin, onun azabıyla kavrul” diyorum.

Kadın cinayetlerinin ardı arkası kesilmiyor, kesilecek gibi de görünmüyor.

“Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu” sadece geçtiğimiz Nisan ayında 36 kadının öldürüldüğünü açıkladı.

Cinayetlerin sekizi şüpheli, 5'inin neden öldürüldüğü tespit edilemedi. Biri ekonomik bahaneyle, 22'si ise kendi hayatına dair karar almak isterken katledildi. Çok yazık...