Paris'te yaklaşık 200'e yakın ülkenin katılımıyla gerçekleşen, COP 21 Paris Anlaşması, iklim konferansında, taslak sonuç bildirisi üzerinde uzlaşma sağlandı. COP21’de, Küresel ortalama sıcaklık artışı 1,5 ile 2 derece arasında sınırlandırıldı. Anlaşma, 21. BM İklim Değişikliği Taraflar Konferansı'na katılan ülkeler tarafından kabul edildi. Paris Anlaşması 20 Nisan 2016 günü daha önce İklim değişikliği çerçeve sözleşmesini imzalamış olan 196 ülkenin imzasına açılacak. Toplam CO2 salımlarının yüzde 55+ bölümünden sorumlu olmaları koşuluyla, PA'nı imzalayacak ülkelerin sayısının 108'i (taraf ülkelerin yüzde 55'i) bulmasıyla PA yürürlüğe girecektir. İlk 108 ülkenin salımlarının küresel toplamının yüzde 55'ini bulmadığı durumda daha çok ülkenin imzası gerekecektir.

Hukuken bağlayıcı metinde,sera gazları emisyonunun düşürülmesi ile ilgili olarak ulusal düzeydeki planların beş yılda bir gözden geçirilmesi, gelişmekte olan ülkelerin bu alandaki mücadele için yılda en az 100 milyar dolar desteği az gelişmiş ülkelere aktarması hedefleniyor. Bugüne kadar gelişmiş ülkeler 2013 yılında 52.2milyar dolar, 2014 de 61.8 milyar dolar sağladılar yani yıllık 100 milyar dolar hedefinin bugüne kadar ancak 2/3 üne ulaşabildiler.

Değişikliğin olumsuz etkilerine karşı hazırlıklı olunması ve sera gazları emisyonunu azaltan çevreci ve sürdürülebilir ekonomilerin desteklenmesi gibi maddeler öne çıkıyor. Bu anlaşma ile fosil yakıtların kullanımın azaltılması hedefleniyor.

Doğal gaz fiyatlarının, petrol fiyatına bağlı hesaplamalar ve yaratılan kriz ortamları nedeniyle tırmandığı günlerde, kömüre dönüş yapan Türkiye'nin CO2 salımları 1990 - 2013 döneminde yüzde 110 artış gösterdi. Resmi açıklamalara bakılırsa, 2030 yılında, kömür yakıtlı elektrik üretimi üç kat artarak 200 TW-saat seviyesine ulaşacaktır. Ne var ki, bu, PA'nın hemen öncesindeki durumdu. PA ile fosil yakıtlarının pervasızca kullanımına ciddi kısıtlar gelecektir. Enerjide kara düzenin sonu geliyor. Bundan böyle, kömür ve doğal gaz yakmakta ısrar eden ülke bunun bedelini de, kaçışı olmayan bir ödül-ceza sistemi içerisinde ödeyecektir. COP 2’i yakınen takip eden Elektrik Mühendisi dostumuz Salih Ertan’ın değerli görüşleri böyle! Katılmamak mümkün değil. Bir yandan PA’nda fosil yakıtlardan vazgeçilerek tamamen yenilenebilir enerji yatırımlarına yönelinmesi kararı çıkarken, ülkemizde tam gaz ithal kömüre dayalı termik santraller çığ gibi yükseliyor. Yine PA’da ormanların korunması, sürdürülebilir kılınması, yeşil alanların karbon stoklarının tutulması gibi kararlar benimsenirken, biz, Avrupa’nın tek ve en büyük Longoz ormanı ve de en büyük karbon yutağı olan İğneada Longoz ormanlarını Çimento fabrikası, ona hammadde taşıyacak iskele, dolgu alanı, termik santral vb. faaliyetlerle göstermelik ÇED raporları hazırlatarak, üstelik Milli Park statüsünde olan bu alanda Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü'nün görüşünü bile almadan kurdurmaya çalışıyoruz. O alanın İğneada Longoz Ormanları Milli Parkı ve Milli Parkın içerisinde bulunan ve sulak alan ekosistemini oluşturan Saka Gölü, Erikli Gölü ve Mert Gölü Longozu’nun 2,5 km'lik koruma bölgesi içerisinde yer alması,onca endemik türün yer alması, bizi hiç ilgilendirmiyor. Çed raporunda Longoz ormanında yapılacak bu faaliyetlerin iklim değişikliğine etkisi hiç irdelenmiyor! Ormanın yutak olarak emdiği karbon emisyonları ile alana yeni yatırımların yaratacağı artı karbon emisyonlarının yükü, yaratacağı olumsuz iklim değişim koşullarındaki gelir gider hesabını yapmaya lüzum bile görmüyoruz.

Sonra da Türkiye, 2030 yılında 1,175 MtCO2e olacağı tahmin edilen sera gazı emisyonlarını toplamda yüzde 21 azaltarak 929 MtCO2e düşürmeyi hedeflemektedir gibi inandırıcılıktan uzak göstermelik hedefler koyuyoruz. Hani bir laf vardır; “Aynası iştir kişinin,Lafa bakılmaz” diye!İşte bizim durumumuz da aynen böyledir!