SARS-CoV-2 Salgını henüz bitmeden, Orta ve Batı Afrika’da endemik yani o bölge ile sınırlı olduğunu bildiğimiz Maymun Çiçeği Virüsü haberleri ve bu hastalığın giderek yayıldığı bilgisi gelmeye başladı. 75 ülkede 16 binden fazla maymun çiçeği vakası Dünya Sağlık Örgütü ve ulusal sağlık otoritelerini kaygılandırsa da zor bulaşması, mutasyon ve varyasyon yeteneklerinin sınırlı olması, şimdilik pandemi gibi küresel bir tehdit olmaktan çok uzak görünüyor.

Bu hafta da Langya virüsü dikkati çeken bir pandemik potansiyel olarak gündeme geldi. Yine Çin kaynaklı olan ve ilk kez dört yıl önce Shandong ve Henan bölgelerinde tanımlanan bu hastalıkta etken Langya virüsü.
 

LANGYA VİRÜSÜ
Nipah virüsü ile aynı aileden olan Langya virüsü (henipavirus (LayV))de bir zoonozyani hayvandan insana geçiyor. Kır fareleri, köpek ve keçilerde bulunuyor. Vahşi doğada yaşayan 262 fare üzerinde  yapılan bir çalışmada farelerin  dörtte birinde bu virüsün  RNA’sı bulunmuş… Bu çalışma,ünlü tıp dergisi New England Journal of Medicine’de de (NEJM) yayınlandı. Kır faresinin virüs için doğal bir rezervuar olabileceği belirtiliyor, ayrıca keçilerin yüzde 2’sinde ve köpeklerin yüzde 5’inde bu virüsü tespit ettiklerini açıklıyorlar. Genetikçiler, Langya virüsünün genomunu sıraladı ve Hendra virüsü ve Nipah virüsünü de içeren zoonotik RNA virüslerinin bir kategorisi olan heniapavirüs ailesinden olduğunu kesin olarak bulguladı. Heniapavirüs, atları ve insanları etkileyen ve Avustralya kökenli bir virüs olan Hendra virüsü ve Güneydoğu Asya’da hastalık salgınlar yapan Nipah virüsü ile ilişkili. Ayrıca, yine Çin kaynaklı Mojiang virüsü ile de akraba.

Hastalığın teşhisinin konulduğu 30’un üzerindeki kişinin hepsi kırsal bölgede ikamet eden çiftçiler… Ancak son üç yılda Malezya ve Singapur Nipah Virüsü verilerini de göz önüne alırsak hastalığa yakalanan 300 vakanın 100’ü hayatını kaybetmiş durumda. ABD’nin infeksiyon hastalıkları ile ilgili otorite kurumlarından Hastalık Kontrol Merkezi (CDC) verilerine göre de göre de bu hastalıkta  ölüm oranları %57. Ancak, yıllardır bu virüs üzerine çalışmalar yapan Prof. Dr. Wang Linfa (Duke-NUS Tıp Fakültesi) gibi bilim insanları, bu virüs için  “çok ciddi olarak ele alınıp panik yapılmasına  gerek olmadığını” söylüyor. Ortadaki vaka serilerinin ‘insandan insana bulaşma durumunu belirlemek için çok küçük’ olduğunda da tüm bilim insanları hemfikir.

Genel belirtiler gösteriyor; halsizlik, iştahsızlık, ateş, mide bulantısı, kas ağrısı ve öksürük gibi. Hastalığın progresyonu ve kliniği hafif. İngiltere’deki Reading Üniversitesi’nden Viroloji Profesörü Ian Jones, her yeni virüs keşfedildiğinde paniğe kapınılmasını doğru bulmuyor. Bilim insanları arasında, yeni virüsler aramak ve araştırmak, Covid-19 pandemisi sonrası trendi bir çalışma modeli haline gelmiş durumda!
 

40 BİN VİRÜS DOLAŞIMDA
Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi, kabaca, memeli sınıfında 40 bin virüsün dolaşımda ve bunların içinde de yaklaşık üçte biri son pandemi etkeni SARS-CoV-2 gibi değişim potansiyeline sahip virüsler olarak insanlara bulaşabilecek potansiyelde. Bu kapsamda, zaten, halihazırda, bu tür 100 kadar potansiyel infektif hastalık, dünyanın önde gelen tıp laboratuvarlarında takip edilmekte.

Esasında tüm bunların nedeni, bulaşıcı hastalıklar uzmanlarının da altını çizdiği gibi, iklim krizinin ve doğa tahribatının, “zoonotik yayılma” olarak bilinen, virüslerin hayvanlardan insanlara bulaşma riskini artırdığı gerçeği.

Genel olarak, küresel ısınma ve habitat daralması, hayvan kaynaklı birçok hastalığı, insanlığın gündemine hiçbir çağda olamadığı kadar yoğunlukla taşıyor. Global iklim değişiklikleri, birçok coğrafyayı yaşanmaz hale getiriyor, o bölgelerde çağlar boyu yaşayan canlılar, göç ediyor ve ya yaşadıkları ortamlardaki yeni canlılar ile ilk kez birlikte yaşam sürdürme deneyimine maruz kalıyor. Doğal olarak da vücutlarındaki mikroorganizmalar, türler arasında aktarım ve değişim sürecinin içine giriyor.

Sonuç, yeni varyasyon ve mutasyonlar ve hastalıklar… İnsanlık yeni pandemilere hazır olmalı!