Osmanlılar devrinde ‘Basmacı’ sözcüğüne üç farklı anlamın yüklendiği belgelenebiliyor. Bunlardan ilki ve en eskisi, basma denilen kaba kumaşı (yemeni) dokuyan esnaf anlamındadır

Osmanlı resmi arşiv belgelerinde, basmacı dükkânı, basmacı esnafı, basmacı kethüdası, basmacı meşihati (veya şeyhliği), basmacı sokağı, basmacı mahallesi, basmacı karhanesi, basmacı imalathanesi, basmacı mukataası, seyyar basmacı, Basmahane, Yenikapı basmacıları, İzmir basmacıları ve Basmacı Hanı gibi tarih deyim ve terimleri geçer. Kaba kumaş imal eden basmacıların çoğu Ermeni’ydi. 

M.akif 1

Şüphesiz Müslümanlar da basmacılık yaparlardı. 18'inci yüzyılda Tokat’ta çok sayıda basmacı hanı vardı. Arabgir’in bir mahallesinin ismi ‘Basmacılar’dı. 1824 yılında İzmir’de İstanbul Laleli Camii ve İmareti Vakfı'na bağlı olarak çalışacak olan yeni bir basmahanenin (basma fabrikası) açılması Sultan II. Mahmud’a önerilmişti. Bu fabrika, Üsküdar’daki basmahaneye zarar vermeyecekti. İstanbul’da Üsküdar ve Yenikapı’da basma yemeni imal eden basmacı ustalarının yeni teknikleri imparatorluğun diğer yerlerindeki basmacılara (Kıbrıs Lefkoşa basmacılarına gibi) de bu zanaatı öğrettikleri anlaşılıyor.

M.akif

VENEDİK'TEN ALINIYORDU

Basmacı sözcüğünün ikinci anlamı, kâğıt imalatçısı demektir. Basmacı İbrahim Efendi (Matbaacı İbrahim Müteferrika) saraya verdiği 22 ağustos 1744 (13 Receb 1157) tarihli bir dilekçede, bu sözcüğü bu anlamda kullanılmıştır. Müteferrika’nın verdiği bilgiye göre, İstanbul’da kâğıt imali sevap kazandıran bir iş olarak ulema tarafından kabul edilince, Hotinli Arslan ismindeki bir yahudi, Polonya’dan üç erkek kâğıt ustası bulmuş, bunları İstanbul’a gelmeye ikna etmiştir. Bu ustalar, Polonya’dan (Leh) önce Hotin’e sonra da Boğdan’a gelmişlerdir. Boğdan Voyvodası İskarlatzade Yanaki, bunların buradaki masraflarını karşılamış ve İstanbul’a göndermiştir. Ancak bu ustaların temel masraflarının Hotinli Arslan Yahudi tarafından karşılandığı ifade edilir. İstanbul’a gelen bu üç erkek kâğıt ustasının (isimleri belirtilmiyor) kâğıt imalinde kullanacakları malzeme (eski keten bezleri ve tutkal) devlet hazinesinden karşılanmış. Ayrıca kazan, demir, çark, siyah aba gibi aletler de devlet tarafından karşılanmıştır. Bu üç ustaya bir seneliğine 3 bin kuruş ödenmesi taahhüt edilmiştir. Bu sanatı öğrenmeleri için bu ustaların yanına dört kişi görevlendirilmiştir. Bu kişilerin isimleri ne yazık ki belgede belirtilmiyor. Böylelikle İstanbul’da kâğıt imalinin başladığı anlaşılıyor. Daha önce gerekli olan kâğıtlar Venedik’ten alınıyordu.

M.akif Basmacı Hareketi

BİLGİ İSTANBUL'A TAŞINAMAMIŞ

Türklerin kâğıt imal etme sanatını çok eski devrilerde Uygur bölgesinde bildikleri doğru bir bilgi olmasına karşılık, bu bilginin İstanbul’a taşınamadığı anlaşılıyor. Zira Hotinli Arslan Yahudi’nin teşebbüsüyle İstanbul’da kâğıt sektörünün başladığı belgelenebiliyor. Kâğıt imalatı İstanbul’da bilinir olduktan sonra, İstanbul’da matbaacılar aynı zamanda basmacı olurlardı. Kendi kâğıtlarını kendileri imal etmeye başladılar. 1877 tarihli bir belgede, İstanbul’da ‘Basmacı Süleyman efendinin matbaası’ndan söz edilir.

M.akif 2

Üçüncü anlamı ise Rus egemenliğindeki Orta Asya’da, Türkistan’ın bağımsızlığı için ayaklanan Müslüman çetecilere verilen genel bir addır. ‘Basmacı Hareketi’ olarak bilinen bu ayaklanma Rus Çarlığı zamanında, 1917 İhtilali’nden sonra başlamış ve tüm Türkistan’a yayılmıştır. Basmacı, Rus ordusuna ‘baskın yapan, basan’ çeteler anlamındadır. Bu kavram, Türkiye’ye Başkurt, Rus ve Tatar aydınları ile hariciye mensupları tarafından tanıştırılmıştır. Enver Paşa ile Cemal Paşanın da Basmacı Hareketi’ne destek verdikleri biliniyor.