İyi ki doğmuş. İyi ki bu toprakların çocuğu olmuş Nazım. İyi ki aynı coğrafyayı paylaşmış, iyi ki aynı havayı solumuşuz bu dünya şairiyle...

15 Ocak Nazım'ın 121. doğumgünüydü. Çeşitli etkinliklerle andık büyük ozanı. Şiiri, sanatı, mücadeleleri, çektiği sıkıntılar, eziyetler, uğradığı haksızlıklar değişik boyutlarla işlendi bu etkinliklerde.
Peki Nazım'ın Milli Mücadeleye katılmak üzere Anadolu'ya ilk kez ne zaman, nasıl geçtiği hakkında neler biliyoruz?
Yıl 1919... Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkmışız.  Emperyalistler ülkemizi parçalamışlar. Birçok şehrimiz, İstanbul ve İzmir işgal altında. İngiliz, Fransız, İtalyan askerleri sokaklarda devriye geziyor. Kadınlara saldırıyorlar, bayrağımızı yırtıyorlar, kutsal ve milli ne görürlerse ayaklar altına alıyorlar. Millet kan ağlıyor, her taraf karanlığa boğulmuş. Gazeteler ağır sansür altında. Gençlerde için için kaynayan bir isyan, halkta bir tepki sezilmekte...
HHH

Mustafa Kemal, Anadolu'da milli kuvvetleri toplayıp örgütledikten sonra Ankara 'dadır. İstanbul'dan  birçok aydın, genç subay, devlet memuru Ankara'ya gitmenin yollarını aramaktadır. Nazım 17 yaşındadır. Yalnızca birkaç aşk şiiri vardır okul sıralarında yazdığı... 4 arkadaş; Nazım,Vala Nurettin, Faruk Nafiz ve Yusuf Ziya Anadolu'ya geçmeye karar verirler. Nazım anlatıyor:
''İstanbul'dan Mustafa Kemal'e silah kaçıran örgütün idarecilerinden biri sahte yol kağıtları hazırladı bize. Vapura Sirkeci'den bindik. Kara kuru yamyassı bir vapur. Kamaramıza girdik. Duvarlarında hamam böcekleri dolaşıyor... Direkleri tel örme bir Amerikan zırhlısının yanından geçiyoruz. Denizin üstü kruvazörlerle, torpidolarla, alaca-bulaca boyanmış taşıt gemileriyle tıklım-tıklım. Bu düşman, bu hor görücü, bu kurşuni çelik kalabalığını içim öfkeden burkularak kaç kere seyrettim...''
Yolculuk 75 saat sürer. İnebolu'ya inerler. Nazım Anadolu toprağına ilk kez ayak basmıştır. Tarifsiz duygular içindedir. Anadolu köylüsünün dramını, Anadolu kadınının trajedisini gözlemlemiştir. İleride yazacağı şiirlerin ilk tohumları atılmıştır.
Ankara'ya gidebilmeleri için özel izinlerin gelmesini 15 gün beklerler. Nazım ve Vala Nurettin'e izinler gelir. Yusuf Ziya ve Faruk Nafiz'e izin verilmez. Nazım yıllar sonra şöyle anlatır süreci:
''İkisi de sağ-salim döndüler İstanbul'a. Birisi alacaklılarını aldatmaya devam etti, öbürü Padişaha yeni bir şiir yazdı. Cumhuriyetin ilanından sonra da İçişleri Bakanlığının çıkarttığı bir gazetede çalıştılar. Şimdi millet meclisinde mebusturlar.''
HHH

Genç Nazım, Ankara 'da ilk şiirlerini yazar. Basın Müdürlüğünce bastırılan, gençliği milli mücadeleye çağıran iki-üç sayfalık şiirin son bölümü şöyledir:
''Gel ey imanlı gençlik, gel ey beklenen gençlik,
Gel ki, Anadolu'da senin bükülmez çelik
İmanına, azmine ümit bağlayanlar var.''
Şiirin son dizeleri ise yabancılara uşaklık eden, Saray'a satılmış bazı kalemlere yöneliktir;
''O satılmış vezire, o satılmış kullara,
O satılmış hünkara siz de mi katıldınız?
Siz de mi satıldınız, siz de mi satıldınız?''
Büyük Usta'yı 121. yaş gününde saygı ve sevgi ile anıyoruz.