Tarih 22 Haziran 1919 ... Ulu Önder Atatürk, Kurtuluş yolunda milletin rolünü Amasya Genelgesi'nde açıkça vurgulamış; ''Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı  kurtaracaktır.''

104 yıl geçmiş Ata'nın bu engin öngörüsüden. 28 Mayıs pazar günü ise milletin azim ve kararı bu kez bu güzel ve yalnız ülkemin geleceğini oylayacak. Oylama aydınlık ya da karanlığın, yoksulluk ya da refahın, adaletsizlik ya da  adaletin, nefret ya da sevginin, umut ya da karamsarlığın tercih edileceği bir referandum olacak.

Milletin azim ve kararından asla şüphemiz yok. Ancak tüm milletin kararının sandıklara yansıdığıdan şüphelerimiz var. İktidarın sınırsız devlet gücünü kullanmasının, yandaş basının yalan  ve iftiralarının, yarattığı algı operasyonlarının, tehditlerinin, trol ordusunun, kumpas ve montajlarının, ithal seçmenlerinin sandıklara yansımadığını kim iddia edebilir?

Bütün bunlar bir yana, iktidarın tüm amacı, muhalif seçmenleri umutsuzluğa, yılgınlığa sevkedip sandıklardan uzaklaştırmak. 14 Mayıs'ta sandığa gitmeyen seçmen sayısı yaklaşık 8 milyon. Buna karşın beklemedikleri yüzde 50'lik bir muhalefetle karşılaştılar. Erdoğan'ın seçimi kaybetmesine ramak var. Şimdi aynı taktiği sürdürüyorlar. Ancak artık hiç kimsenin sandığa gitmeme lüksü yok. 14 Mayıs'ta yüzde 87 olan katılım oranının mutlaka en az yüzde 95'lere çıkması gerekiyor. 'Protesto ediyorum' , 'Kararsızım', 'Ümitsizim' demenin bu ülkeye çok büyük zararlar vereceğini de artık herkesin anlama zamanı...

Yıllarca FETÖ terör örgütüyle kolkola gezenler, ne istedilerse verenler, Oslo'da PKK terör örgütüyle masaya oturanlar, örgüt liderinin mektubunu devlet televizyonunda okutanlar, şimdilerde Hizbullah terör örgütü uzantılarını Meclis'e taşıyanlar ne hikmetse CHP'yi terör örgütleriyle işbirliğiyle suçlayarak gerçek gündemi gözden kaçırmak istiyorlar.

Nedir gerçek gündem? Elbette hayat pahalılığı, yokluk, yoksulluk, işsizlik...

Bakın mevcut bütçe ile Eylül ayını bile görmek mümkün değil. Mutlaka ek vergiler gelecek. Merkez Bankası'ndaki döviz rezervleri eksi 70 milyar dolara inmiş. Dış ticaret açığı tarihin en yüksek seviyesinde. Bir yıl içinde 200 milyar dolar finansman bulunmak zorunda. Bu ne demek? Hayat pahalılığı, yüksek enflasyon, yokluk ve yoksulluğun derinleşmesi demek.

İşte böyle bir ortamda ikinci tur cumhurbaşkanlığı seçimlerine gidiyoruz. 14 Mayıs'ta sandığa gitmeyen yaklaşık 8 milyon seçmenin en az 5-6 milyonunun sandığa gitmesinin gerekliliği ile beraber, Ata İttifakı'nın oylarının büyük bir bölümünün Millet İttifakı'na gideceğini de göz ardı etmemek gerekiyor. 14 Mayıs'ta Ata İttifakı'nın adayı Sinan Oğan, bu seçimde Erdoğan'ı destekleyeceğini açıklayarak hem kendisine oy verenleri hayal kırıklığına uğrattı hem de siyasal yaşamına büyük bir darbe vurdu. Seçimlerden önce 'Ne Kandil dağı, ne domuz bağı' diyen Oğan, anlaşılan her ikisini de tercih etmiş görünüyor. Hangi pazarlıklar sonucu bu kararı aldığı bilinmez ama beraberinde götüreceği seçmen sayısı, aday olmak için topladığı 107 bin oya bile ulaşamaz. Kendisine verilen 2 milyon 800 bin oyun yarısının Muharrem İnce 'nin oyları olduğunu, diğer yarısının da Ümit Özdağ'ın Suriye politikasını destekleyenlerin oylarıyla, protesto ve kararsız oylar  olduğunu artık herkes biliyor.

14 Mayıs'ta sandığa gitmeyen 8 milyona yakın seçmenin ne yazık ki büyük bir çoğunluğunu genç seçmenler oluşturuyor. Şimdi en çok da gençlerin sandığa gitme zamanı. Özgürlüğüne bağlı, geleceğe yönelik idealleri ve umutları olan ama yasaklarla, baskılarla susturulmaya çalışılan gençler pazar günü sandık başında olmalı. Demokratik ve laik bir cumhuriyetin ve çağdaş bir ülkenin onurlu yurttaşları olarak yaşamak için sandığa gitmeli. Zaman umutsuzluk, yılgınlık, kararsızlık, protesto zamanı değil. Zaman karanlığa, baskıya, zulüme, devrim ve Atatürk düşmanlarına 'Dur' deme zamanı..