Seçim sürecinin içine girdiğimiz süreç içersinde kişi ve kurumlar gerçek yüzlerini göstermeye başladılar.

Sendikalar,STK lar,işverenler,esnaf,köylüler,çevreciler, kadın örgütleri,gençler,emekliler kısacası toplumu oluşturan tüm katmanlar seslerini
duyurabilmek için medya da yer alabilme uğraşı veriyor.
             
Peki medyanın durumu ne. Medyayı oluşturan yazılı basın ve televizyonlar, 1980 sonrası gazeteci patronların yerine işadamı patronların bu alanda yatırımları
sonucu hükümetle ilişkilerini iyi kurma ve başka alanlardaki yatırımlarına finans bulma aracı haline getirilmiştir.Asil Nadir le başlayan bu furya,Demirören grubu,Turgay Ciner ve benzeri kişilerin eline geçmiş ,halkın istem ve şikayetlerini dile getirmek yerine sahibi oldukları medya organlarında kendi çıkarlarını koruyan bir anlayışı egemen kalmışlardır.

Hürriyet gazetesi kurucusu Sedat Simavi’nin genç gazetecilere verdiği “KALEMİNİ KIR FAKAT SATMA” öğüdü rafa kaldırılmış,kendilerine gazeteci sıfatını
konduran “GAS’TECİLER” patronların yönetimindeki yayın organlarında iş takibi yapmak ,halkın sesini değil iktidarın sesini duyurmak yolunu seçerek parti
gelmerkezleri,saraylar,patronların plazalarında kalemlerini satacak kişileri arama durumuna girmişlerdir.
               
Köşe yazarı,moderatör gibi konumları olanlar,konuklarından  fazla konuşup kendi görüşlerini empoze etmeye başlamışlar,parti sözcülerinden daha fazla
partizan kılığına bürünmüşlerdir.Basın özgürlüğü,halkın haber hakkı gibi kavramları birtarafa bırakmışlardır.Tabii bunun istisnaları da vardır
               
Ancak seçimlere giderken medyanın görüntüsü budur.Herkes bunu bilsin konumunu ona göre ayarlasın.Kiralandıkları kişi ve kurumların görüşlerini yansıtan,gerçekleri yazıp,söyleyemeye  bu kişiler Neyzen Tevfik ‘in şu sözlerini de akıllarından çıkarmasınlar “Ekmek herkese yetecekti aslında.Tarlaya karga dadandı,ambara fare,fırına hırsız,memlekete harami,geldikleri gibi gitmediler.Kimi itini bıraktı kimi p….Yoksa bu kadar şerefsizin bizden olması mümkün değil.”