İzmir yeni yılı kitlesel bir Gülşen konseri ile karşılarken, 9 Eylül’deki görkemli Tarkan konserinden sonra bir kez daha Türkiye’nin dikkati İzmir üzerinde toplanmıştı, çünkü başka hiçbir kentimizde bu çapta bir etkinlik gerçekleştirilmiyordu.

Gündoğdu meydanına sığmayan İzmirliler yasaklarla geçen bir yılı uğurlarken, özgür ve demokratik bir ülkede yaşama arzusunu ve umudunu dile getiriyordu. Yılbaşı konseri için, iktidarın hışmına uğrayan, bir süre ev hapsinde tutularak konserleri engellenen bir popüler müzik sanatçısının seçilmesi anlamlıydı. Konserin başında Tunç Soyer’in dediği gibi “Bir şey değişecek, çok şey değişecek”ti…

Bir zamanlar sanat ve eğlence hayatı açısından İstanbul’la at başı giden, hatta bir çok alanda öncülüğü elinde tutan İzmir’in çok kültürlü geçmişindeki zengin sanat etkinlikleri yıllar içinde azalmış, en değerli sanatçıları İstanbul’a göç etmeyi seçmişti. Tunç Soyer’in başkanlığında İzmir eski günlerin ihtişamını kazanma yolunda. Popüler kültür alanındaki etkinliklerin yanı sıra, sanatın farklı alanlarında uluslararası festivaller ve yarışmaların ardı arkası kesilmiyor. İzmir yeniden dünyanın sanat ve kültür kentleri arasında anılmayı hak eden bir kent olma yolunda. Sanatsal etkinlikler öylesine yoğunlaştı ki, İzmirli sanatseverler hangi etkinliğe katılacaklarını seçmekte zorlanıyor. Aralık ayının ikinci yarısında, üç festival iç içe gerçekleşti: İzmir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın düzenlediği Şehir Tiyatroları Buluşması, İzmir Sefarad Kültür Festivali ve İzmir Uluslararası Mizah Festivali.

Evet, İzmir kabuğunu kırıyor. Ve bu süreçte festivallerin önemi bir işlevi var. Çünkü festivaller bir kentin vitrinini oluşturur, dünyaya entegrasyonunu sağlar. Mizah Festivali kataloğunda, Robert Escarpit’in ‘Mizah’ adlı kitabından yaptığım alıntıyı burada paylaşmak isterim: “Mizahsız insan, larvalar ipekten kabukları içinde, belirsiz bir geleceğe güven duygusuyla, yarı bilinçle ve değişmez nitelikleriyle nasıl yaşıyorsa öyle yaşar. Mizah, böceğin kozasını kırar, onu yaşama ilerlemeye, var olmanın tehlikelerle dolu serüvenine yöneltir”.

Söz mizaha gelmişken, İzmirli karikatürcü arkadaşlara söyleyeceklerim var. Öncelikle, mizahın karikatürden ibaret olmadığını hatırlatmak isterim. Edebiyatta, tiyatroda, sinemada, görsel sanatlarda, müzikte, hatta tasarım alanında mizahın çok değerli örnekleri vardır ve bir mizah festivali bu alanların hiçbirini göz ardı edemez. Festivallerin birincil hedefi, farklı sanat disiplinlerindeki ustaları izleyici ile buluşturmaktır. Yaşayan ve artık aramızda olmayan ustaları… İzmir Mizah Festivali de altı yıllık süre içinde çok sayıda ustayı tanıtmaya/anımsatmaya çalıştı. Aziz Nesin’den Rıfat Ilgaz’a, Muzaffer İzgü’den Haldun Taner’e, Ali Poyrazoğlu’ndan Ahmet Gülhan’a, Müjdat Gezen’den Kemal Sunal’a, Charlie Chaplin’den Ernst Lubitch’e, Tonguç’tan Tan Oral’a, Turhan Selçuk’tan Lubomir Mihailov’a, Ion Popescu Gopo’dan Meral ve Cemal Erez’e, Oğuz Aral’dan Latif Demirci’ye, Nezih Danyal’den Eray Özbek’e… Bu güne dek yaptığımız seçkiler içinde yer almayan sanatçılara da sıra gelecek elbet. Yeter ki, sanatçılar ben-merkezci yaklaşımdan kendilerini kurtarabilsin…

Yaz aylarında, İzmirli karikatür sanatçıları ile bir toplantı düzenlemiştik, değerli sanatçı Ömer Çam’la birlikte. Elliye yakın karikatür sanatçısı ve çizgi roman yaratıcısı ile İzmir Sanat’ta buluştuk. Festivalde kendilerine yer verilmediğinden yakınıyorlardı. Sanatçının İzmirlisi, İstanbullusu olmaz diye düşünmeme karşın, gelin seneye festivalde ‘İzmirli Karikatürcüler’e ayrılmış bir sergi yapalım dedim. Ama birçok konuda anlaşamıyorduk. Küratör ve seçici kurul oluşumu konusundaki yorumlarını şaşkınlıkla izledik. Hiçbir sergide küratörleri/seçicileri, sergiye katılanların belirlemeyeceğini anlatmaya çalıştık. Gene de, seçici kurula bir aday göstermelerini istedik, ama bu konuda da aralarında anlaşıp bir öneri getiremediler. Sonuçta, görüş alışverişini sürdürmek için sanal ortamda bir grup oluşturmaya karar verdik. Süreç içinde, sergiler için kullanabileceğimiz mekanların sınırlı kalması nedeniyle sergiyi 2023’e ertelemek durumunda kaldığımızı bu grupta paylaştık. Ama, İzmirli karikatürcüler alınganlıklarını sürdürerek festival etkinliklerine katılmadılar. En komiği de, açılışta konuştuğum bir karikatüristin, sosyal medyada ‘festivalden haberim yoktu!’ demesiydi. Bu konuda, bir sanatçı dostumun yorumunu okurlarla paylaşmak isterim: “Çıtayı çok yükseğe koydunuz, indirin demek istiyorlar!” Biz çıtayı indirmekten yana değiliz; tam tersine daha da yükseğe taşımak istiyoruz. Bu yıl, Cumhuriyetimizin 100. yılını kutlarken, festivalin uluslararası boyutun daha da güçleneceğini şimdiden söyleyebilirim. İzmir bir taşra kenti değil. Sanatçıları da taşra duyarlığından uzak durmalı.