Riskli binaların yenilenmesine dair 6306 sayılı yasa, tam bir “ vatandaşsal kaos “ kanunu haline dönüştü. Hele hele, daha sonra yasanın uygulanmasına yönelik olarak yürürlüğe giren “ Kat maliklerinden birisinin dahi müracaatı halinde karot testi yapılması” ve ardından bu testin binayı riskli olarak nitelendirmesi sonucu dönüşüm zarureti, binlerce kişiyi mağdur etti. Bu haliyle yasa kentsel dönüşüm yasası olmaktan çıkıp “ Vatandaşsal kaos “ yasası haline geldi.
Yasanın, üzerinde pek de derinlemesine düşünülmeden çıkartıldığı ortada. Dönüşüme giren apartmanlardaki kat maliklerinin hangi sorunlarla karşı karşıya kalacağı gözönüne alınmamış. Düşünün şimdi. İnsanlar dişinden tırnağından arttırmış, yıllarca kredi borcu ödemiş, kırmış sarmış bir ev almış. Evin oturma raporu var, elektriği suyu, doğalgazı bağlı. Demek ki devletin denetiminden geçmiş. Yapıldığı zamanın Yasa ve yönetmeliklerine uygun olarak inşa edilmiş. Evi alan, bunlara güvenerek yapıyor alımını. Sonra yıllar içinde bir taraftan kredi borcu,Vb. öderken diğer taraftan da evine yatırım yapıyor. Mutfağını yeniliyor, banyosunu yeniliyor, parkelerini değiştiriyor. Yani eve bir ev parası daha harcıyor.
Sonra bambaşka bir bölgede deprem olup, birçok ev yıkılınca , hatta bu yıkılanların önemli bir bölümünün de nispeten YENİ BİNALAR olmasına rağmen, birilerinin aklına geliyor. Hadi kentleri yenileyelim. E nasıl yapacağız, bir yasa çıkartalım, inşaatta nervürlü demir kullanılmamışsa’dan başlayıp bir sürü teknik terim kullanılarak şu, şu, şu vasıflar binada yoksa o binayı riskli ilan edelim ve yıkalım.
Yahu bu bina inşa edildiğinde bu teknolojiler yoktu, o zamanın tüm yasa ve yönetmeliklerine uyularak yapıldı, ben bunlara güvenerek aldım bu binayı dediğinizi duyar gibiyim. Üstüne üstlük, yapılışından bu güne onlarca deprem geçirdi, sıva çatlağı bile olmadı, deprem bölgelerinde bile az hasarlı binalarda ikamet izni veriyorsun benim kabahatim ne, diyorsunuz. Diyorlar ki, “ olsun yine de yıkalım.”
Bir binayı riskli ilan edebilmek için sadece Karot testi yetmez, başta bina performans analizi olmak üzere pekçok testin daha yapıması gerek diyen uzmanlar var dediğinizi duyar gibiyim. Diyorlar ki; “ Olsun yine de yıkalım “
Peki nasıl olacak bu iş, önce zor da olsa tüm kat malikleri ile mutabık kalınacak, bir müteahhit bulunacak, müteahhidin mali beklentileri karşılanacak.
İşte problem tam bu noktada bir daha çatallaşıyor. Oturduğunuz evi tekrar satın almak zorunda kalıyorsunuz. Tabii imkânınız varsa, ki; çoğu zaman bu imkân olmuyor. 100 – 150 m2 evin maliyeti 5 – 6 milyondan az değil. Ya borç bulacaksın, ya da kredi çekeceksin. Gelmişsin 70 – 75 yaşına tekrar gırtlağına kadar borca gir girebiliyorsan. Krediyi de bul bulabiliyorsan.
Bununla da bitmiyor dertler. Evin inşaat izni, proje onayı, inşaatı, oturma izni Vb. en az üç yıl sürüyor. Bu süre içinde sokakta yatacak halin yok, kiraya çıkıyorsun. En kötü evin kirası 30 – 40 bin lira. Emekli maaşın, hadi iyi maaş alan emeklilerden olduğunu varsayalım 35 bin lira.
Şimdi bu paranın içinden kredi taksidi öde, kira öde, elektrik, su, doğalgaz faturası öde. Maaş yetmedi. Yaşın 70, ilacın var, tahlilin var, hiçbirisine para yetiremiyorsun. Ört ki öleyim. Lamı cımı yok. Dımdızlak sokaktasın.
En azından yasa çıkartılırken, kentsel dönüşüme giren evlere yeniden inşa edilirken 2 – 3 kat fazla kata imar izni verilmesi yasaya eklenebilirdi. 3 kat dediğin her katta iki daireden altı daire. İşte müteahhide ödenecek paranın yarısı çıktı. Üzerine bir de gerçek rakamlardan, yada hiç olmazsa seyyanen 20 bin lira kira yardımı verildi mi mağduriyetler minimize edilebilirdi.
Mevcut hali ile borç harç bir daire alıp başını sokmuş emekliyi, memuru, fakiri fukarayı mağdur eden bu yasanın mevcut hali ile uygulanmasına mutlaka ara verilmeli, yasa gözden geçirilip mağduriyetleri önleyici tedbirler alındıktan sonra uygulanmaya devam edilmelidir.