“Altyapısı olmayan şehirler gibiyim; ne zaman hüzünlensem gözlerimi sel basıyor, ne zaman seni düşünsem kalbimin trafiği sıkışıyor” demiş bir şair! Oysa altyapısı olmayan şehirlerde sadece su baskınları ve trafik sıkışıklığı yaşanmıyor. Bunların yanında sürekli kazılıp kapatılan ama standardı bir türlü tutturulamayan yamalı bohça gibi yollar, caddeler, kaldırımlar, otopark sorunu bir türlü çözülemeyen pis, görsel açıdan kötü sokaklar, mahalleler ve daha çok bina, yine AVM ve hep bina diyen bir zihniyet, yeşilden gittikçe uzaklaşan kocaman metropol kentler!
Son zamanlarda İzmir’de Karşıyaka, Bostanlı, Atakent ve Mavişehir tarafına gittiyseniz ya da oralarda yaşıyorsanız benzer olumsuzluklardan mutlaka sizde etkilenmişsinizdir. Ziyaretiniz hele bir de hafta sonuna denk geldiyse yandınız. Yollardaki trafik karmaşası, özellikle Atakent ve Mavişehir’de yeni açılan AVM civarındaki kaos tam bir felaket. Ne araçlara ne de yayalara yürüyebilip hareket edecek imkan bırakmıyor. Bu AVM buraya yapılırken acaba buraya gelecek araç sayısı ve nüfus hesaplanıp buradaki yolun ve trafiğin bunu kaldırıp kaldıramayacağı hiç mi hesaplanmıyor? Bunun yanına gerek her tarafa yüzlerce yapılan gökdelen şeklindeki konut inşaatları ile tramvay güzergahı çalışmaları da eklenince trafik çilesi iyice pik yapıyor. Zaten düzgün olmayan kaldırımlar üzerinde borular, taşlar ve künkler bu alanlarda yürümeyi neredeyse imkansız hale getiriyor. Yaşlı insanların kaldırımlarda yürürken hiçbir güvenceleri olmadığı gibi engelliler için durum daha da vahim. Bir de bunlara restoranların yaya kaldırımı istilalarını eklersek gerisini siz düşünün artık.
Ara sokaklara gelince durum hiç de iç açıcı değil. Zaten dar olan sokakların bazılarında yer yer keyfi olarak park yasağı getirildiği için herkes aracını yolun üzerinde iki taraflı olarak park etmek zorunda kalıyor. Allah bu sokaklarda oturanları yangın gibi afetlerden korusun! Çünkü özellikle akşam saatlerinde herkes işinden evine dönüp arabasını yol üstüne park edince hiçbir şekilde ne itfaiye aracı ne de ambulans bu dar koridor gibi sokaklara giremez! Bu durum sadece Karşıyaka için değil, kentin pek çok semtinde örneğin Konak, Karabağlar vb. gibi sokaklarında da aynı! Acil bir durumda müdahale etme şansı neredeyse imkansız halde! Son birkaç aydır Alsancak Talatpaşa Bulvarı’da önce doğalgaz nedeniyle açıldı kapandı, sonra İZSU aynı yerleri açıp kapatıyor, arkasından elektrik için açılıp kapanacağını duyduk; ortalık toz duman, yürümek imkansız halde!Alsancak’ın ana arterindeki durum vahim!
Oysa belediyelerde Aykome ve Ukome denen koordinasyon birimleri vardır. Bunların görevi ulaşım planları yaparak kent içi ulaşımı rahatlatmaktır. Aykomenin görevi de altyapı işlerinde koordinasyonu sağlayarak, bu defaten aç kapaları önlemek, altyapı yatırımlarını planlamak ve koordine etmektir (!) Diğer yandan, güya kenti doğru planlamak adına imar planları yapan kurumlar, hiç mi o bölgede yapı yoğunluğunu, nüfusu, araç sayısını, yolun taşıma kapasitesini düşünmeden o planları onaylarlar? Halbuki bir vatandaşın mevzi bir plan işini onaylarken, sıradan bir inşaat ruhsatı verirken kılı kırk yarıp vatandaşı canından bezdirirler! Ama görünen ve gelinen nokta o ki, vatandaşa sadece kağıt tamamlatıp dosyaya koymakla olmuyor. Reel, uygulanabilir, insana gerçek kentli yaşamı sağlayacak stratejik planlamaları yapıp kentliye Avrupa kentleri standardında, kentte yaşadığını hissettirmek gerek! Hepimizin bildiği gibi önce altyapı sonra üstyapıların kuralı sadece kural olarak kalmasa ve gerçekten uygulanabilse! Konut alanları imara açılırken orada ikamet edecek nüfusa yetecek yollar ve otoparklar hesaplanıp bırakılsa. Yeşil alanlar kişi başına en az 7 m2 olacaktır, ilkesi tüm şehirlerimizde uygulansa. Yayalar için inişli çıkışlı, yamuk, kayık yollar değil daha düzgün ve kolaylıkla yürümelerine yarayacak yollar ve kaldırımlar yapılsa.
Bizim tüm bunları yerine getiren çağdaş toplumlar ve böyle şehirlerde yaşayan insanlardan neyimiz eksik?