Hatanın, yanlışın neresinden dönülürse kârdır. Hafta içinde Soçi'de yapılan toplantı Ortadoğu konusunda önemli bir kilometre taşıdır. Erdoğan toplantı dönüşü uçakta yaptığı açıklamada,(Ankara-Şam arasında daha yakın bir temas, ortak çalışma ihtimali düşünülebilir mi?) şeklindeki soruya şu cevabı vermiş ;
"Siyasetin kapıları , son ana kadar her zaman açıktır."
Öyle olması gerekir. Dış politikada geçerli olan ulusal çıkarlardır. Ulusal çıkarların gerektirdiği durumlarda siyasetin kapıları ardına kadar açılmalıdır. Dış politikada hamasete, hayallere yer yoktur. Elin diktatörüne, 'Kardeşim Esad' demek ne kadar yanlışsa, "Bu adam eli kanlı katil, yakında Cuma namazını Şam'da kılacağız " söylemi de o kadar yanlıştır. Gerekiyorsa, ülke çıkarları gerektiriyorsa Esad'la aynı masaya oturmaktan da çekinilmemelidir.
Stratejik derinlik gibi hayalci politikalarla Türkiye'nin geldiği durum gözler önündedir. Şimdi savaştan yana değil, barıştan yana politikaların ısrarla sürdürülmesi dönemidir. Ataturk'ün (Yurtta Sulh, Cihanda Sulh ) ilkesine sıkı sıkıya sarılmanın tam zamanıdır.
Erdoğan, temel hedefin, Suriye halkının tüm kesimleri nezdinde kabul görecek kalıcı bir siyasi çözüm olduğunu söylüyor. Bundan sonraki aşamalar bu hedefe ulaşma yönünde Türkiye'nin de bir sınav vereceği gerçeğini ortaya koyuyor.
İngiliz Times gazetesi ise Esad'ı iktidarda tutmanın barış için ödenecek ağır bir bedel olduğunu yazıyor. Doğrudur. Ancak bölgede barış sağlanacaksa bu bedel ödenmelidir. Bırakalım kararı Suriye halkı versin. Birleşmiş Milletler gözetiminde yapılacak dürüst seçimlerde çıkacak sonuca herkesin saygı göstermesi gerekiyor.
Ancak bizim açımızdan atlanmaması gereken bir ayrıntı daha var. Ülkemizde bulunan milyonlarca Suriyeli'nin de seçimlerde kendi ülkelerin gidip oy kullanmalarının sağlanması gerekiyor. Böylece bir taraftan seçimlerin daha demokratik olması gerçekleşirken, diger yandan istikrarın sağlanması sonucu bu Suriyelilerin ülkelerinde kalmaları da sağlanmış olur.
Soçi'de Türkiye, Rusya,İran arasindaki görüşmeler fincancı katırlarını da ürkütmüşe benziyor. Amerikan Başkanının Erdoğan'la yaptığı telefon görüşmesi bu telaşın bir sonucudur. Terör örgütü YPG'ye artık silah vermeyeceğini söylemiş Amerikan Başkanı. Duyun da inanmayın. Bugüne kadar bu örgüte verdigi yığınla silah ne olacak? Bölgede alan kaybetmek istemeyen Amerika'nın kurnazca manevralarıdır bunlar. Şimdi bölgeyi iyi analiz edebilen, ulusal çıkarları koruyan, ayakları yere basan barışçı politikalar izleme zamanıdır.
Haftanın Haberleri

7.7 büyüklüğünde deprem

Myanmar’da deprem kehaneti panik yarattı: Astrolog gözaltında

Emekli banka promosyon kampanyaları Nisan 2025! En yüksek emekli promosyonu veren banka hangisi ve ne kadar veriyor?

Meteoroloji'den sağanak uyarısı!

İBB Kent Lokantaları 6 Mayıs Salı Günü Menüsü

Kral Kaybederse dizisindeki Kenan Baran karakteri Eskişehirli çıktı