“Kötülük bile utanır sizden” demiştim geçen hafta bu köşede. Bu kez ne yapacaklar, şimdi hangi uğursuzluğu tezgahlıyorlar, hangi planın kaçıncı aşamasındalar tedirginliğiyle yazılmıştı o yazı. Alçaklık Koalisyonu çoktan hazırmış meğer. Yaptı yine yapacağını faşist ve yobaz hainliği!
Bu yazıya başladığımda, 95 kez ölmüş gibiyim. Şimdiden bağışlansın olası yanlışlıklarım, çünkü darmadağınım, ağlamaktayım, neyi nasıl yazarım, bilmiyorum.
Günlerden cumartesiyi, kentlerden başkenti, yerlerden Ankara Garı’nı, sözcüklerden barışı ve kardeşliği, haykırmak için toplanmış binlerce insanı seçtiler. Bundan güzel katliam tasarlanabilir miydi? İşbölümünü çoktan yapmıştı Alçaklık Koalisyonu.
Kimi bombaları ateşleyecekti, kimi her zamanki gibi, mide bulandırıcı demeçlerinden birini patlatacaktı. Bilgi kirliliği yaratacak, her şeyi çarpıtmaya uğraşacaktı kimi. Kimi de insanı kusturacak kadar iğrençlikle, önüne gelene saldıracaktı. Hepsini yaptılar, yapıyorlar, yapacaklar. Kusursuz bir cinayet çetesi, bir namussuzlar teşkilatı, insanlık düşmanı bir şebekeydiler. Bildikleri en iyi işi yaptılar: öldürdüler! Faşizmi, yobazlığı, ahlaksızlığı, aşağılıklığı bir daha hayran bıraktılar kendilerine!
Hiçbir kalitesi olmayan hayatlarıyla, çalıp çırpmaktan, yalandan talandan, vıcık vıcık saçmalıklardan başka bir şeyleri olmayan ve bilmeyen cahiller ordusuydular. Öğrenmekten böcekler gibi korkan, ama güdülerini unutmamaktan başka çareleri olmayan, melanetlerini ve çapsızlıklarını din ve millete dair safsatalarla örttüğünü sanan, aptallık güruhuydular. Yitik doğmuşlar, zavallı birer travmatik olarak yetiştirilmişler, bu pespayelik kardeşliğiyle birbirlerini koltuklamaya mahkum edilmiş yaratıktılar. Özgürlük, bağımsızlık, bilgi, kültür, sanat, kısaca insanlık şenliklerinden nasipsiz hastalıklı hayatlarında, ot gibi yaşayıp gübre gibi gebermeyi, bilinmedik bir boşlukta mutluluğun yakalanacağı hayalini birbirlerine dayatan, insanlık mikrobuydular. Bizimle aynı dili konuşuyor olmaları, aynı şeylerden söz ettikleri anlamına gelmez dediğimizde, alık alık bakıp ahkam kesmeye kalkanların, demokrasicilik oynayanların, bunları bir halt sanıp, şimdi pişmanlıktan pişmanlık derleyenlerin de kulakları çınlasın!
Evet, hepsini ötekileştiriyorum! Çünkü bu pislikler ordusu, benim insanlarımı öldürüyor!
Evet, hepsini aşağılıyorum! Çünkü bu soysuzlar, ülkemi insanlık önünde utandırıyor!
Yoldaşlar, bu aşağılıklar güruhu, ülkemizin ve insanlığın başına bela açmakla görevli, uygarlık ve çağdaşlık düşmanıdır. Bunların tarihteki ağababalarının, bugünkü döküntülerinin ve işbirlikçilerinin nelere yol açtığı, insanım diyen herkesin malumudur. Faşizme direnmek bir insanlık görevidir. Her türlü ırkçılığı, gericiliği, ilkelliği, yobazlığı, bu topraklardan ve yeryüzünden silmek, gelecek kuşaklara karşı, vicdani ve ahlaki bir zorunluluktur. Demokrasiden nasipsiz bu demokrasi düşmanlarının, demokrasinin nimetlerinden tıkınmasının önüne geçilmesi, yasalarda ve hayatın pratiğinde birer insanlık düşmanı ve nefret suçlusu ilan edilmesi, gereğinin yapılması gerekmektedir. Kafamıza ve hayat alanlarımıza faşizmin ve yobazlığın zerresini sokmak bile, bizi insanlığımızdan vaz geçirecek ihanet ve suç ortaklığıdır. Sokakta, evlerimizde ve her yerde, birbirimize bunları anlatmak ve anımsatmakla yükümlüyüz. Bizim cümlelerimiz, barış, demokrasi, insan haklarından beslenmelidir. Bu cinayet şebekesi, ülkemizden ve gündemimizden bir an önce def edilmelidir.
İşte o yüzden, “insanım” diyen herkesin söylemesi gereken bellidir, nettir, ama’ya fakat’a ihtiyaç yoktur: FAŞİZME KARŞI OMUZ OMUZA!