Jack London’ın (1876-1916) “JOHN BARLEYCORN” adını verdiği ‘otobiyografi’ kitabını keyifle okudum. Kitabın böylesine keyif veren yanı, Jack London’ın büyük bir yazar oluşu kadar, kitabı İngilizceden çeviren Levent Cinemre’nin, çevirinin bir sanat olduğunu kanıtlayan katkılarıydı da! Çevirdiği yazar hakkında bu kadar ayrıntılı araştırma yapan vekitaba bu kadar katkıda bulunan bir edebiyatçı tanımıyorum!

İÇKİYE İSTEMEDEN BAŞLIYOR

Yaşam koşulları nedeniyle beş yaşındayken biranın, yedi yaşındayken şarabın tadına bakan Jack London, bu kitabında, masum bir ‘dost içiciliği’ olarak başlayan alkolün, yaşamını nasıl yıkıma götürdüğünü anlatıyor. Zaten kitaba ad olarak verdiği John Barleycorn, biranın yapıldığı ‘ARPA’ tanesi anlamına geliyor. Alkole bir insan kimliği kazandırmak için ona John Barleycorn adını vermiş. 

İstemeden hatta irkilerek başladığı, bir erkeklik ve kendini kanıtlama aracı olarak gördüğü alkolün, adım adım kendisini alkolizme götürdüğünü anlatıyor. Alkolün yaşamına yerleşmeye başladığı ilk yıllarda ondan şöyle yakınıyor (sayfa 88);

“John Barleycorn’dan (yani alkolden) bir şikayetim var. Onun ele geçirdiği adamlar hep güzel insanlardır; içinde azamet, hararet ve hareket olan, içlerinde insani zayıflıkların en iyilerini barındıranlardır. John Barleycorn onların ateşini söndürür, zindeliklerini öldürür, hayatlarına son vermese veya birer manyağa çevirmese de şişmanlatır, hantallaştırır, doğalarındaki o iyilik ve güzellikleri eğip büker, sakatlar, tersine döndürür!”

İLK DAKTİLO İLE TANIŞMASI

Ablasının kocasına ait daktiloyu kullanmaya başlamasıyla yazılarını daha kolay yazabileceğini sanıyor ama o zamanki daktiloların ilkelliği nedeniyle öyle olmuyor!

“Tuşlara o kadar hızlı vurulması gerekirdi ki evin dışından geçen birisi herhalde uzaklarda göklerin gürüldediğini ya da evde birilerinin mobilyaları parçaladığını falan düşünürdü… Daktilo benim olsaydı çekiçle vurarak yazardım yazılarımı…”

Önceleri, koşullar gereği kendini kanıtlamak için dostlarıyla ve istemeden başvurduğu içki (John Barleycorn) para kazanmaya başladığında yaşamını süslemiş, daha ileri dönemlerde ide yaşamını teslim alan bir güç haline gelmiş.

İşte bu dönemde şöyle haykırıyor;

“Bundan sonra, savaş olmasın diye bağıran bir gazi gibi ben de haykırıyorum; Bundan sonra gençlerimiz zehirle savaşmak zorunda kalmasın!”

40 yaşındayken ölüm nedeni alkoldeğildi ama yaşamında alkol olmasaydı kim bilir ne büyük eserler bırakacaktı!

Bu kitabı okumakta -benim gibi- geç kalmayın!