Bir acı reçete furyasıdır gidiyor.

Kime yazacaklar reçeteyi? Acı şurupları kime içirecekler?

Anlaşılan o ki fatura yine gariban halkımıza çıkacak.

Halk zaten yıllardır perişan. Emeklisi, memuru, işçisi , köylüsü,esnafı, öğrencisi açlık sınırında gidip geliyor.

Ne yazacaklar reçeteye?

Sıkılmadan kemerleri sıkın mı diyecekler?

Vergileri mi yükseltecekler?

Ücretleri mi donduracaklar?

Emekli ve memurların maaşlarında kısmaya mı gidecekler?

Gerçek şu ki ilk aşamada faizleri artırıp, doları ve enflasyonu frenlemeye çalışacaklar. Bunun sonuçlarının nereye varacağını hesapladıkları meçhul. Millet zaten borç batağında. Vatandaşın bankalara borcu 800 milyar lirayı aşmış.Tam 34 milyon kişi bireysel kredi kullanmış. Bunlar nasıl geri dönecek?

Aslında 'Acı Reçete'nin formülü belli.

Önce devleti soyan müteahhitlerden başlayacaksın.

Diyeceksin ki, 'Krizden çıkana kadar köprülerden, otoyollardan geçiş garantisini kaldırdım. Ödemeler askıya alınacak, kriz sonrası Türk lirası olarak yapılacak.'

Düşünebiliyor musunuz? Ballı beş müteahhit, dünyada en fazla ihale alan ilk on firmanın arasına girmiş. Bu yandaşlar Türkiye'deki ihalelerin yüzde 20'sini almış.

Otoyollarda, köprülerde, HES'lerde, havaalanlarında, hızlı trenlerde, özelleştirilen iktisadi teşebbüslerde, yat limanlarında her yerde bunlar var. Hangi taşı kaldırsanız 'milletin şeyini şey yapan' bu adamlar karşınıza çıkıyor.

Ödemeleri askıya alacaksınız. Otoyol ve köprülerden geçiş garantisini kaldıracaksınız.Uyduruk havaalanlarında uçak iniş garantisinden vazgeçeceksiniz.

Şehir hastanelerinde hastalara 'müşteri' muamelesi yapmayacaksınız. HES'leri durduracaksınız.

'Acı Reçete' için yeter mi? Elbette yetmez.

Suriyeliler kamburundan kurtulacaksınız. Ülkelerinde savaş bitti. Günlük hayatları da neredeyse normale döndü. 'Haydi bakalım güle güle... Bu ülkeye verdiğiniz sıkıntılar yeter' diyeceksiniz.

Kamuya da 'Acı Reçete' yazmanız gerekecek.Tam 212 bin araç kamuda görev yapıyor. Avrupa'daki kamu araçlarının neredeyse iki katı.Bunların dörtte üçünü elden çıkarırsanız 'itibardan tasarruf' etmemiş olursunuz.

Ayrıca siyasiler de harcamalarına özen göstermek durumunda. Eşlere 40 bin dolarlık çantalar yerine, Kemeraltı'ndan, Mahmutpaşa'dan 150 liralık çantalar itibarlarını zedelemeyecektir.

Peki ya Saray... Sayıştay'ın raporuna göre Saray'ın 2019 yılında yıllık harcaması bir önceki yıla göre 4 kat artışla 3 milyar 600 milyon liraya ulaşmış. Günlük masrafı 10 milyon lira. Zencefilli, somonlu suşi'den ejder meyvalı smoothie'den, kuru fasulye, pilava geçiş 'Acı Reçete' sayılabilir mi?

Cumhurbaşkanlığı'nın 16 VİP uçağının yıllık masrafı ise 38 milyon lira. Bir 'Acı Reçete' de Saray'a yazmak gerekmiyor mu?

Gerçekten ekonomik krizden kurtulmak istiyorsak asıl 'Acı Reçete'yi yazacağımız yer bu ülkeyi 18 yıldır yöneten AKP iktidarı.

Şöyle; Önce hukukun üstünlüğü oluşturulacak. Düşünceye, ifade özgürlüğüne,karşı görüşlere saygı duyulacak.Yargı üzerindeki siyasetin demir pençesi kaldırılacak. Adil ve bağımsız bir yargı oluşturulacak. Ülkede ve dünyada güven sağlanacak.Basın özgürlüğüne saygı gösterilecek,sudan gerekçelerle gazeteciler tutuklanmayacak. Ve en önemlisi demokratik parlamenter sisteme geçilecek.

Nasıl? Reçete bu iktidar için oldukça acı değil mi? Ancak ekonomik krizden kurtulmanın başkaca yolu da görülmüyor gibi...