Bir televizyon programında, bir konuşmaya şahit oldum bugün. Evin giderlerini sadece erkeğin karşılamak zorunda olduğunu, kadının bu gibi masraflara asla karışmaması gerektiğini savunuyordu ünlü bir kadın. 

Benim bunu anlamam ya da kabul etmem mümkün değil. Neden hayatlarımızın yönünü cinsiyetlerimiz belirliyor. Erkeksen maddi tüm yükü sen çekeceksin, kadınsan o işlerde sen çalışmayacaksın.  Sene olmuş 2023 biz hala bunu konuşuyoruz ve büyük bir çoğunlukta bunu savunuyor. Hani hayat eşit olmalıydı. Hani kadınları koruyamıyorduk? Biz hemcinslerimizi, kendi eril düşüncelerimizden koruyamıyoruz ki başka bir olası kötülükten koruyabilelim. Ataerki toplumun her noktasına işlemiş... Bizim gibi düşünen azınlıksa, kendi çemberinin içinde çırpınıp duruyor. Toplumun önde gelen isimleri haykıra haykıra kadınların evinde oturması gerektiğini ya da evliliklerde erkeğin maddi, kadının ev ve çocuklar ile ilgili görevlerini sıralıyorlar... Hali hazırda kötü giden ekonomik koşullarda eklenince, evde olmak ve eşinin para kazanması gerekliliğini benimsiyor yeni nesil.
 Bu bakış açısı birden çok toplumsal olgunun bozulmasına yol açıyor. Ve en sonunda kadının özgür bir birey olması gerektiğini savunan bizler toplum normlarıyla oynamakla suçlanıyoruz. 

‘’İlk buluşmada hesabı kim öder’’ kavgasından tutunda maddi refahı sadece erkeğin sağlaması gerektiği pompalanıyor her yerde. Yol arkadaşı olabildiysen biriyle, ömür boyu her şeyi ortak yaparsın. Beraber eğlenir, beraber ağlar, beraber bütün zorlukları atlatır, beraber güzel anları kutlarsın. Sen ben yarışına giren her ilişki sonunda bitmeye mahkumdur.

Anne ve babası çalışan bir ailede büyüdüm ben. Annem hiçbir zaman evimizden elini çekmedi, asla eve katkı sağlıyor olmaktan gocunmadı ve bize de bunu öğretti. İyi günde, kötü günde birlikte olmak şiarıdır bu. Düştükleri onca zorluktan hep beraber çıktılar. Biz de öyle yapıyoruz şimdi. Zoru da kolayı da beraber atlatıyoruz. Ben kendimi bildim bile çalışıyorum. Ve ilk günden daha da yüksek çalışma isteğim. Bundan da asla gocunmadım. Tanıdığım bütün genç kadınlara da ön ayak olmaya çalışıyorum. Birey olmanın önemini, hayatın eşitlik üzerine kurulduğunu, ilişkilerin paylaşımla güçlenip yürüyeceğini anlatıyorum.

Küçükken annem elimi tutsun istemezdim yolda yürürken, kendim yürüyebilirim ben diye… Büyüdüğümde de hep aynı kaldım. Her şeyi kendim yapabilirim. Bu histen hiç çıkmadım. Yaş alınca sivri yönlerimi törpüledim mi? Evet ama hala o ‘ben yaparım’ eylemi benimle...
Çünkü yapabilirim... Çünkü yapmak zorundayım. Kimsenin konforuna güvenerek yaşayamam, yaşamamalıyız.
O an konfor olan her şey, gün gelir ıstırap olur, bilirim. 
Eril tahakküme karşı duruyor olmak, toplum tarafından erkeklere karşı duyulan anlamsız bir nefret olarak anlaşılıyor. Bu tahakküme karşı hep beraber karşı durabildiğimiz, ülkemde özgürce, kimsenin himayesinde olmayı kabul etmeyen genç kadınların şen kahkahalarını duyacağımız günleri görmek umuduyla... 

Gülten Akın’ın dediği gibi;
Uzaktı dön yakındı dön çevreydi dön
Yasaktı yasaydı töreydi dön
İçinde dışında yanında değilim
İçim ayıp dışım geçim sol yanım sevgi
Bu nasıl yaşamaydı dön
Onlarsız olmazdı, taşımam gerekti, kullanmam gerekti
Tutsak ve kibirli -ne gülünç-
Gözleri gittikçe iri gittikçe çekilmez
İçimde gittikçe bunaltı gittikçe bunaltı
Gittim geldim kara saçlarımı öylece buldum
Kestim kara saçlarımı n'olacak şimdi
Bir şeycik olmadı - Deneyin lütfen -
Aydınlığım deliyim rüzgârlıyım
Günaydın kaysıyı sallayan yele
Kurtulan dirilen kişiye günaydın
Şimdi şaşıyorum bir toplu iğneyi
Bir yaşantı ile karşılayanlara
Gittim geldim kara saçlarımdan kurtuldum