Oscar Wilde, “Ciddiyet, sığ insanların biricik sığınağıdır” diyor ve ekliyor Montesquieu “Ciddiyet, budalalığın maskesidir.” Kadim yazarları, ustaları –ve nicesini- anımsayıp, meramımıza geçelim.

İnsandışında mimik kullanan canlı yok. Can dostlarımız türlü reflekslerle, şirinlik yapabilirler. Onlar gülmez, biz onların haline güleriz. Ki sözün burasında, acaba o reflekslerini bir dert anlatmak için mi yapıyor, acı mı çekiyor diye düşünmek durumundayız. Mesela yunus havuzlarında ahali gülmekten yerlere yatarken, havuzda o numarayı yapmazsa, herkes gittikten sonra göreceği işkenceden mi o gariplerin türlü hallere girdiklerini düşünmek, vicdanımıza ve ahlakımıza dair bir sorundur. Bu apayrı bir konu. Diyeceğim, gülebilen tek canlı insandır.

***

Neye, neden, nasıl güldüğümüz, yaşamsal deneyimlerimizin, düşünsel birikimimizin ürünüdür. Mümkünse zekâ gerektirir. Yetmez. Ardından, oranlama yapmaya yetecek bir dünya görüşü ve tavır ister. Kendinle barışık olmak, farkına varmak önemli bir koşuldur. Gülmek, genellikle “başına gelmeyene” dair bir eylemdir ama “başıma gelebilir” çıkarımından beslenir. Çatışmanın ve çelişkinin farkında olmak kadar, olana dair duruşa, olması gerekene dair öngörüye dayanır. Tepeden tırnağa bir eleştiridir gülmek. Kendini eleştirme olgunluğun, aynaya bakma erdemin, kendine çeki düzen verme iraden yoksa gülmek yalnızca güdüseldir. Dahası, kendine gülemeyen-gülünmesine izin veremeyenlerin, başkasına gülmesi ya da gülünç duruma düşmesini beklemesi; “Ben faşistin, acımasızın, kıyıcının önde gideniyim” itirafıdır. Bu tiplerin demokrasi, hoş görü, samimiyet, özeleştiri açısından, ağlanası fukaralıklara, düşmanlıklara ve hınçlara sahip olduğunu bilmek gerekir. Aşağılık (ya da yükseklik) hastalıklarıyla, bir şeylerle yüzleşme korkusuyla, kendini ancak başkalarını-karşıtlarını ezerek var etme insansızlığıyla-insafsızlığıyla ve onları elindeki güçle bertaraf etme debelenmesinin nedenlerini başka türlü anlayamayız.

Bu genellemelerde sıklıkla, “düşünsel ve ahlaki” vurgulaması yapmamın kuşkusuz sağlam nedenleri var. Karşındakinin fiziğinden, engelliliğinden, hastalığından, çaresizliğinden, elinde olmayan yoksunluklardan gülmece çıkaracağını sanmak, ancak ve ancak düşünce ve ahlak pisliğine gark olmaya bağlıdır. Lehçe, ağız, bölge farklılıklarından medet ummak, aynı pisliğe kafa üstü dalmaktır. Irk, köken, cins, milliyet, inanç, meslek gibi aidiyetler ve tercihler üstünden gülmeye-güldürmeye çalışmak, pisliğin üstüne yobazlık ve faşistlik tüyü ekleyip, kana kana içmektir.

Aidiyet ve tercihleri dünya görüşünün merkezine oturtanlar ile kendi dışındaki aidiyet ve tercihlerisırıtarak aşağılayıp, ellerine geçen ilk fırsatta yok etmeye yeminliler arasında milim fark yoktur. Çünkü faşizm ve her türlü gericilik, yalnızca savunduklarının ile değil yok etmeye çalıştıklarının toplamı olan insanlık suçlarıdır.İlle de kollarında gamalı haç, kafalarında KKK torbası, ellerinde domuz bağı urganı, benzin bidonu ya da kanlı pala, ağızlarında şoven ve şeriatçı höykürmeler olması gerekmez. Herhalde derdimi, gülmece tanımı ve yaklaşımı bağlamında yeterince anlatabildim.

***

Gülmek, insanlığın en estetik, en zeki, en ışıltılı dışa vurumu değil, aynı zamanda olanın elini kolunu bağlayıp, olması gerekene kapı açmasıdır. Bu topraklar İncili Çavuş’tan Nasrettin Hoca’ya, Karagöz’den Orta Oyunu’na, Aziz Nesin’den Rıfat Ilgaz’a Muzaffer İzgü’ye ve karikatürden tiyatroya sinemaya, saymaya kalksak sayfalar sığmaz müthiş birikime sahiptir. Ortak noktaları muhalif, eleştirel olmaktır. Osmanlı’dan günümüze, bu karakterini –doğası gereği- korumuştur. Soru nettir: bugün bu değerlere dair tek sözcük duyuyor, bu ülkeyi yönetenlerin ve destekçilerinin ağzından, iklimi aydınlatan bir alıntı işitiyor musunuz? Vahim bir savunma ve yok sayma politikasıyla, devasa birikim unutturulmaya çalışılmaktadır. Peşlerinden yürüyenler, sansür ve oto sansür kıskacında ya gülmeceden uzaklaşmakta, ya da eleştirdiğimiz olumsuzluklara eklenmektedir. Neyleyelim ki gülmece, onlardan önce vardı, onlardan sonra da var olacaktır. İnsani her gülüş, insanın geleceğine dair devrimci bir duruştur.

Sığınakları yıkmak, maskeleri yırtmak gibi bir alışkanlığa sahiptir.