Hasan Ali Yücel, genç Cumhuriyetimizde çağdaş ve milli bir eğitimin temelini atan ve İsmail Hakkı Tonguç’la Köy Enstitülerini kurarak Cumhuriyet tarihinin en önemli atılımını gerçekleştiren bakandır.

10 Kasım 1938’de, Atatürk’ün cenazesini taşımak için seçilen 12 milletvekilinden biriydi. Atatürk’ün ölümünün kendisinde yarattığı büyük hüznü, ona duyduğu derin şükran duygusu ile birleştirerek, cenazenin taşınmasını duygu seli bir şiire dönüştürmüş. Onun izinde gidenler için yol gösterici bir söylem olan ağıt şiir şöyle;

Yaşadıkça O’nu Taşıyacaksın!

Bir cihan götürüyorsun/ Cihanlar yaratan bir insan götürüyorsun/ Maziyi istikbale naklediyorsun.

Taşı; yükün ağır, fakat paha biçilmez değerdedir / Taşı; O’nu taşıyarak sen de tarih oluyorsun.

Korkma ezilmezsin/ Zira sen, bir insan değil; bir milletin şerefini taşıyorsun/ Asırlar götürüyorsun bu ağırlık ondan!

Başını önüne eğ/ Gözlerinin nemini kurutmadan / Bol bol gözyaşı dökerek O’nu taşı/ Bu senin vazifendir!

Yavaş yürü; yer nemli, gök nemli, gözlerin nemli/ Bir ölü değil, bir diri taşıyorsun/ Hayatın kendini taşıyorsun.

Canlısınız; taşınan da taşıyan da/ Çünkü O ölümsüzdür/ Çünkü O, milletin kalbinde yaşamaktadır.

Taşı; kendini taşıyorsun/ Taşı; bir devi, bir inkılabı, bir fikri, bir imanı taşıyorsun.

Yavaş yürü; başın eğik, gözlerin yaşlı/ Taşı O’nu…

Yaşadıkça O’nu taşıyacaksın!

Bu ağıt-şiir 10 Kasım 1938’de Ulus Gazetesi’nde ve Halkevleri Dergisi’nin 70. Sayısında yayımlanmıştır.

MAZİYİ İSTİKBALE NAKLEDİYORSUN

Hasan Ali Yücel, Atatürk’ün ölümsüz olduğunu bugünkü inanç ve kararlılıkla 10 Kasım 1938’de, yani 87 yıl önce söylüyor. Büyük olasılıkla gözyaşı dökerek yazdığı ağıt-şiirde; O’nun cenazesini taşıyan kendisine; Geçmişi geleceğe taşıyorsun… diyor, hemen ardından; taşınan da taşıyan da canlı, çünkü O ölümsüzdür, diyerek Atatürk’ün ölümsüz olduğunu dünyaya ilan ediyor!

Bu şiirde derin bir duygusallık, hüzün, adanmışlık ve Atatürk sevgisi olduğu görülüyor. “Sen bezmimize geldiğin akşam neler olmaz!” şarkısını yazacak kadar duygusal olan Hasan Ali Yücel, mesleğinin başında İzmir Karşıyaka Öğretmen Okulu’nda edebiyat öğretmeni olarak görev yaparken (1922) Mustafa Kemal ile tanışmış.

Keşke en az 20 yıl Köy Enstitülerinin başında kalabilseydi de Türkiye’nin bugünkü karanlığını görmeseydik!