Üç büyük kötülük vardır; can sıkıntısı, işsizlik ve yoksulluk. - VOLTAİRE

Pandeminin başlangıcından bu yana sayılar en yüksek seviyede; 40 bini aşkın yeni Kovid-19 vakası. Durum vahim. Genç vakalarda korkutan artış. Bilim Kurulu ilk kez ses verdi (!)

20 gündür İzmir’deki hastanelerde yatak bekleyen Aslı Özkısırlar, yaşamını yitirdi.

Bir bildiriyle Montrö açıklamasına imza koyan emekli amiraller gözaltında.

TÜİK verilerine göre; enflasyon Mart’ta yüzde 1.08 artarken, yıllık bazda yüzde 15.19 olmuş.

İcra davası sayısı 22 milyon.

Enerji Bakanı Dönmez geçen yıl faturasını zamanında ödeyemediği için 3.7 milyon abonenin elektriğinin kesildiğini açıkladı.

Ramazan öncesi Et ve Süt Kurumu’nun indirim yaptığını duyan aileler, ucuz et kuyruğunda saatlerce beklemiş.

Gazetelerde marketlerdeki bebek mamalarının, çalınmasın diye raflara bağlanmış fotoğrafları. Gaziantep’te kaşar peynirlerine çip takılmış!

Yine bir gazete başlığı; “13 milyondan fazla emekli, açlıkla ve borçla boğuşuyor!”

Bir başka başlık; “Ülkemizde yaşayan yaklaşık 5 milyon Suriyeli, Esad yönetiminin verdiği güvencelere rağmen Türkiye’deki hayatı bırakmak istemiyor.”

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Selçuk; “Artık refahı paylaşma aşamasına geçtik.”

***

Böylesi bir ortamda içimi çok acıtan bir haber. Cumhuriyet’ten İpek Özbey imzalı.

“Ve zor kararı verdiği gün... Tanıdıklarına mesaj attı. ‘Sesimi duyun, yalvarıyorum. Benim gidecek bir evim yok. Eşim hasta. Böbreklerimi satıyorum. İhtiyacı olanlar 0 5xx xxx xx xx ‘nolu telefondan bana ulaşın.’

Peki onu böbreğini satmak isteyecek noktaya getiren neydi? Anlatıyor Döndü Hanım:

‘Bu kararı verdim, çünkü o gün torunuma bir tavuk çorbası bile pişiremedim. Belki böbreğimin bir alıcısı olur diye düşündüm. Daha kimse aramadı. Bilmiyorum, çaresizim, elbette böbreğimi satmak istemiyorum, kim ister... Ama satarsam, belki başımızı sokacak bir ev kiralarız. Belki eşim sokaklarda ölecek yarın bir gün, haberim bile olmayacak. Böbreğimi satarsam, çocuklarım acıktığı zaman mutfakta rahat rahat istediklerini yiyebilirler belki. Ben yine başkalarının verdiği eskileri giyeyim ama torunuma çorba yapabileyim. Mecburum...Böbreğimi satmaya mecburum... Yoksulluğun geldiği noktada sözün bittiği yer burası...”

***

Yoksullaşma, çaresizleşme, fırsata dönüştürülen küresel salgının da canlar almasıyla amansızca sürüyor.

Yoksulluk ve işsizlik intiharları had safhada!

Yakıcı gerçek; yokluk, açlık, geçim sıkıntısıdır. Hayat pahalılığıdır. Gelir eşitsizliğidir. Esnafın durumudur. Döviz politikalarıyla vatandaşın günden güne fakirleşmesidir. Semt pazarlarında artıklarla doymaya çalışanlardır!Bir yılda memur maaşının 80 dolarerimesidir.

İnsan onuruna yaraşır bir şekilde yaşamak, herkesin hakkıdır!

Vatandaşın alım gücünün tükenmesidir.

İşçinin, emekçinin, çiftçinin, emeklinin, esnafın, köylünün payına yoksulluk düşmemeli.

Yoksulluk, işsizlik, hayat pahalılığı asla kader değildir!

Vatandaşın derdi, hayatta kalmaktır!

Halkın asıl gündemi; ekonomidir!..