Lüleburgaz’da yaşayan 14 yaşındaki çocuk, gecenin bir vakti, biraz önce yaşadığı dehşetle sosyal medyaya şunları yazıyor:

“Köpeğimi, komşunun tavuğunu yedi diye, ağaca bağlayıp kürekle dövdüler.”

Paylaştığı fotoğrafta yüzü gözü kanlar içinde kalmış, sinmiş bir köpek. Boynundan telle bir direğe bağlı çaresizce bekliyor.

İzmir’den hayvan hakları koruyucusu Sezgi Sarı görüyor ilanı. Çocuğa da ulaşıyor. Çocuk, telefonda ağlayarak anlatıyor olanları. Köpeği zincirinden kurtulup yan komşunun kümesine girmiş, bir tavuğu öldürmüş. Komşusu da köpeği direğe bağlayıp kürekle yüzüne yüzüne vurmuş; sonra da kan revan içindeki hayvanı o şekilde bırakmış. Çocukcağız gelip de köpeğini o halde görünce büyük travma yaşamış.

Sezgi Hanım hemen Silivri Canları İçin Destek Platformu’ndan Merve Yirik’e ulaşıyor. Merve hanım da gecenin bir yarısı köpeğin imdadına yetişmek için bölgeye koşuyor.

Köpek artık platformun himayesinde ve şu anda İstanbul’da tedavi altında. Yüzünde tam beş kırık var. Korkudan tir tir titriyor. Bundan sonra o, aynı köpek olmayacak. Fiziksel ve psikoljik yaralarının iyileşmesi uzun zaman alacak.

****

Komşunun tavuğu için çok üzgünüm. Tavuğunu kaybedince kızmasını, öfkelenmesini anlıyorum. Bir hayvansever olarak tavuğun hayatını da, köpeğinkini de önemsiyorum ben.

Köpek bu, bazı şeyleri maalesef içgüdüsel olarak yapıyor. İyi bir eğitim verilmediği takdirde tüm köpeklerin doğasında, binlerce yıllık evcilleşme sürecine rağmen bir parça avcılık vardır. Köpek sahibi olmak kolay değil, iyi bir eğitim vermek, verebilmek lazım.

Ama tavuk besleyen komşu da, karşısındakinin köpek olduğunu, insan gibi doğruyu-yanlışı ayırt edemeyecek bir can olduğunu unutmamalıydı. Nasıl, zavallı hayvanı içi hiç acımadan kürekle öldüresiye dövebildi, aklım almıyor.

Köpeğin sahibi Arslantaş ailesi, komşusundan şikayetçi olmamış. Yani bu durumda, köpek dövüldüğü, tavuk öldüğü ile kalacak demektir.

Ama şu gerçeği unutmamak lazım; “Göze göz, dişe diş” anlayışı adalet değildir. Çünkü adalet, sağlandığında insana huzur verebilmeli.

Şiddet insanın en büyük düşmanı ve bana göre bütün çağların en büyük hastalığıdır. Biz, içimizdeki şiddet dürtüsünü kontrol edip törpülemedikçe; öfkenin yerine mantığı, anlayışı, sağduyuyu koymadıkça, hep zarar veren ve zarar gören taraf olmaya mahkum kalacağız. Çözüm yerine kaos yaratan çarpık adalet düşüncemiz ise bizi her an huzursuz ve mutsuz etmeye devam edecek.